3.Bölüm

19 16 2
                                    

"Allah aşkına ya biz ilkokul veya ortaokul muyuz ki kitap okuyoruz?" Diyen Ömer'e karşı sadece okuduğum kitabı havaya kaldırarak cevap vermiştim. Valla Ömercim bende okumayı pek sevmem fakat işte hayat.

"Bebeğim, hayatım, minnoşum, aşkitom kitap okumasak tahtadan birşeyler açsak olur mu güzeller güzeli balım." Yeliz'in kurduğu cümle ile anında kitabımı kapattım.

"Valla çok iyi olur. Ben tahtayı açıyorum. Şarkı açalım dinlemek istemeyenler serbest."  Dediğimde herkes bir anda kitapları kapatmış erkeklerin hepsi toplanmıştı. Buna Toprak'ta dahildi. Bense sandalyeden kalkıp tahtaya ilerledim ve sadece sınıfın bildiği gizli yerimiz olan, erkeklerin kırdığı duvar kısmının içinden tahta anahtarını çıkartıp tahtayı açtım. Tabii tahtayı açar açmaz karşıma koca harflerle yazılı "EROR" ifadesi çıkmıştı. İki gün önce ben Yeliz ve Elif şakalaşırken böyle ucundan kolum tahtaya çarpmıştı,ve o gün bu gündür tahta da eror yazısı vardı. Hocalara biz bilmiyoruz diye yalan söylüyorduk.

"Herkes kitapları tekrardan açsın." Dediğimde tahtayı sertçe kapadım. Keşke kapamaz olaydım. Tahta'dan yüksek bir ses çıktı ardından ise tahta bana doğru düşmeye başladı. Ben üstüme doğru gelen tahtaya bakarken dudaklarımdan ufak çaplı bir çığlık çıktı ve hemen ardından kendimi geriye doğru attım.

"Ananı avradını..." Arkamdan küfür ve şaşkın dolu sesler duyarken ben hâlâ yere düşen tahtaya bakıyordum. O kadar da sert çekmemiştim oysa ki...

"Cemre iyi misin?" Yanımda duyduğum Yeliz'in sesi ile yüzümü buruşturup ellerimi yüzüme götürdüm ve hemen ardından ağlıyormuş gibi garip sesler çıkarttım.

"Sıçtım ben. Hemde çok fena. Gerizekalıyım beyinsizim. Ama o kadar sert çekmemiştim ya! Allah benim belamı versin." Dediğimde ellerimi yüzümden çektim ve gördüğüm şey ile şaşırıp kaldım. Toprak tahtayı geri yerine takıyordu.

"Bunu senin yaptığını sadece sınıf gördü ve sadece sınıf arasında kalıcak. Kimse ellemesin tahtayı hoca tahtayı açarsa sonrada tahta düşerse filan en azından suç onun üstüne kalır." Dediğine tahtayı güzelce yerine sabitlemişti. Çocuk sana hiç ısınamamıştım fakat bu yaptığından sonra sana minnet duyuyorum.

"Kimse ağzından birşey kaçırmasın." Yeliz'in kurduğu cümle ardından teneffüs zili çalmıştı. Çoğu kişi dışarıya çıkarken ben sırama geçip oraya sinmiştim. Kafamı sıraya koyup olanları düşündüm ve kendi kendime gülmeye başladım. Gerçektende malımışım ben.

"Gençler! Sonraki derslerde hocalar yok. Son anda toplantıyı uzatmaya karar vermişler." Buse'nin kurduğu cümle ile başımı sıradan kaldırmıştım.

"Valla de?" Dudaklarımdan istemsizce çıkan bu cümleye karşın Elif sırtıma vurmuştu.

"Kız hani beni Mete ile yapacaktın?" Ona doğru döndüm ve hemen sağ elimi düz bir şekilde şakağıma götürdüm.

"Emredersiniz, komutanım." Dedim ve koşarak kapı kenarında telefona bakan Mete'nin yanına geçtim. Başını telefondan kaldırdı ve bana döndü. Yeşil ve kahverenginin karışımı bir göze sahipken açık kahverengi saçları vardı. Yüzünde kahverengi çilleri olan bu çocuk benim Elif'im ile birbirlerine çok yakışıyordular.

"Sana birşey dicem." Dediğimde ilk defa bu kadar ciddiydim. Hayır, ilk defa değil Yeliz ve Yusuf'u sevgili yaparkende bu kadar ciddiydim. Galiba Mete de benim bu ciddi halimi fark etmişti ki dik duruşa geçti.

"Ne oldu?"

"Sevgilin varmı?"

"Yok."

"Sevgilin olamasını ister misin?"

"Kişiye bağlı."

"Bu sınıftan sevgili olsan kimle olursun?"

"Güzel, bakımlı, kumral, açık ten, müzik dinlemeyi seven, iyi kalpli, saygılı fakat bir o kadar da kendine yapılan yanlış sözlere veya davranışlara karşı çıkabilen, yaş odunların aldığı renkte ki gibi göz rengi olan bir kızla çıkmak isterdim. Fakat o kişinin beni beğenebileceğini bilemiyorum." Dediğin de söylediği kişinin Elif olduğunu anlamam sadece yarım saniye almıştı. Dudaklarımda derin bir tebessüm oluştu ve hemen ardından silindi. Kimsenin görmesine izin vermedim.

"O zaman bir sonraki dersi bekle." Dedim ve yanından kalkıp kendi sırama gidiyordum ki gözüme bir adet Toprak çarpınca yönümü ona dogru çevirdim. Hemen ona doğru ilerledim ve önünde boş sıraya oturup ona doğru döndüm. Kafasını sırada kendine yastık diye oluşturduğu kollarının arasına koymuş yatıyordu. Koyu kahverengi saçları siyah kipriklerinin üzerine düşmüştü. Kiraz rengi dudakları açık ten rengine uyum sağlamış bir şekilde karşımda mışıl mışıl uyuyordu. Aklıma gelen fikir ile elimi kaldırıp sertçe sıraya vurunca birden irkilerek kalktı.

"Cemre ne yapıyorsun ya?" Diye isyankâr çıkan sesine karşılık güldüm ve ardından ise konuştum.

"Teşekkür ederim." Dediğimde hâlâ uyku sersemliğini üstünden atamamışa benziyordu. Bunu bana 'mal mısın kardeşim?' bakışlarından anlamıştım.

"La kendine gel." Dediğimde yeniden kafasını kollarının arasına koydu. Aklıma gelem şey ile sağ el bilğimden bir tane saç tokası aldım. Dikkatlice ve yavaş hareketler ile saçının sol tarafından küçük bir tutam alıp bağladım. Kendi saçımdaki siyah tokayıda saçımdan çekip aldım ve aynı şekilde saçının sol tarafınıda bağladım. Zaten saçlarını iki yana ayırarak geziyordu ben böyle yapınca tatlış birşey olmuştu.

Zilin çalması ile hızlıca geri çekilip sıradan kalktım ve koşarak kendi sırama geçtim. Arkamdan Elif'in sürekli omzuma vurması ile ona doğru döndüm.

"Ne oldu?" Dediğimde işaret parmağı ile Mete'yi gösterdi.

"Ne dedin?" Dediğinde omuzlarımı indirip kaldırdım. O ise bu sefer yine omzuma dokunup işaret parmağını Toprak'a doğru çevirdi.

"Neden yaptın?" Dediğinde güldüm.

"Tatlı olmamış mı?" Dediğimde kafasını olumlu bir şkeidle salladı. Sınıfın hepsi içeri girdiğinde ben ayağa kalktım ve sınıfın tamamının beni göreceği ve duyacağı bir yer seçtim kendime.

"Bu ders oturup kitap okumak istemiyorum. Büyük bir ihtimal ile sizde okumak istemiyorsunuz. O zaman sürekli yaptığımız gibi yine doğruluk ve cesaretlik oynayalım mı?"

Yıldızların Altında / Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin