''Bana bağırma Dağhan, biliyorsun ben böyle olsun istemedim.'' bıkkınlıkla soluduğum da telefonda ki susmak bilmiyordu. ''Tamam yeter, gerçekten yeter bu sondu! Beni unut, her şey bitti!'' bağırarak kapattım telefonu. Olayların üst üste gelmesi benim suçummuş gibi, bir de çocuk gibi azarlanıyordum. Telefonu minik komidinimin üzerine bırakıp yatağıma attım kendimi. Olan biteni kendimce tarttım biçtim gözüm de. Yok! Hiçbir çıkar yol yok işte. Mantıklı bir açıklama bile yapmadan beni sürükleyip götürecekti o babam olacak herif! 18 yıl sonra çıkmış karşıma hayatımı istediği gibi çekiyor. Günlerce ondan kaçmıştım, aynı onun yıllarca yaptığı gibi. Ama beni yine bulmuştu! Tek adresimin yetimhane olmasındandır belki. Gözlerimi aralayıp yatakta oturur pozisyon aldım. Az önce kapattığım telefonumu tekrar açmamak da kararlıydım. Yapacak bir şeyimin kalmaması beni dışarı sürükledi. Üstüme aldığım ince bir hırkayla yetimhanenin büyük bahçesindeki banka oturup biraz nefes aldım. Gitmek istemiyordum, hiç tanımadığım bir adamla İstanbul'da yaşamak.. Ona nasıl baba diyecektim? Belki de benden bunu istemez bile. Adamın yüzüme baktığı yok ama beni sürüklemekte ısrarcı. Her ne kadar gitmek istemediğimi diretsem de bir işe yaramamıştı. Şimdi ben orada hiç bilmediğim bir şehrin hiç tanımadığım babamla ne yapacaktım?
''Gitmek de kararlısın anlaşılan.'' Bu sitem dolu sesin sahibi Eceydi. Ona gecenin karanlığında görmeyeceğini bile bile göz devirdim ve yanına gittim.
''Benim seçimim olmadığını biliyorsun..'' dedim en uysal sesimle. Gözlerini kısarak bana bakmaya devam ettikten bir süre sonra offladı ve az önce kalktığım banka oturdu.
''Biliyorum, yine de gitmeni doğru bulmuyorum. O adamı tanımıyorsun Çiler.''
''Tanımıyorum ve tanımaya da çalışmayacağım. Ama gitmem gerek, senden sizden ayrılmak bende istemem ama..''
Heyecanla elimi tutarak beni kendine döndürdü. ''O zaman gitme, ya kal işte burada. Bir kaç gün okuldan birileriyle kal. Adam mutlaka pes edip gidecektir. Sonrada..''
''Sonra da ne Ece, sonra da buraya tekrar dönüp aynı olayları yine mi yaşamamı istiyorsun. O adam eninde sonunda beni İstanbul'a götürecek. Hayal kurup beni de ümitlendirme Ece. Belki de İstanbul her şeyi düzeltir.'' sesime sahte bir cıvıldama takınıp konuşmam pek işe yaramamıştı. Ece hala kırgın bir şekilde bana bakıyordu.
''Beni orada unutacaksın Çiler biliyorum. Ve ben burada tek başıma kalacağım!'' arkasını dönüp kalkıp gitti. Peşinden gitmek istesem de ona sunacak boş vaatlerden başka bir şey yoktu kelimelerim de. Havanın iyice koyulaşıp yıldızların çoğaldığını gördüğümde içeriye doğru hızlı adımlar attım. Geceleri biraz tehlikeli olabiliyordu arka bahçe. O daya girdiğimde ilk baktığım kişi Ece oldu, sırtını dönmüş büyük ihtimalle uyuyordu. Hala komidinin üzerinde duran kapalı telefonumu alıp yatağa uzandım. Telefon titreyerek açıldığında gelen onca mesaj ve aramaların sadece Dağhan'dan olmaması beni şaşırtmıştı. 23 arama 17 mesajdan 5 arama ve 10 mesaj sadece Dağhan'dandı. Diğer mesajları açıp okumaya başladığım da bedenim gerilmeye başladı. Sabah 7'de yola çıkacağımızı bildiren birkaç mesajdan sonra telefonlarına cevap vermezsem beni yanına almayacağı ve sokakta kalacağıma dair tehtid etmişti. Gözlerimi istem dışı devirdiğimde 'Seninle işimiz var Bay Atahan' diye söylendim kendi kendime. Her ne kadar uyuyamayacağımı bilsem de yastığa başımı koyarak hayal kurdum. Belki İstanbul, Dağhan ve her şeyden kurtulmam için bir şansdır?
Beni sinirle uyandıran yetimhane müdürünün aksine yanıma oturmuş olan Ece'nin gözleri dolmuştu. Başımla müdürü onaylayıp Eceye döndüm,
''Ece lütfen böyle yapıp her şeyi daha da zorlaştırma. Gitmem gerek yoksa yetimhaneden atılacağım.'' başıyla beni onayladıktan sonra parmaklarıyla oynamaya başladığında onu kendime çekip sıkıca sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alaz
Chick-LitBir eliyle çenesini kavrarken diğer eli masadan destek alıyordu. Attığım tokat ne sertti ne de onu geriletecek kadar ağır. Sadece beklemediği anda ummadığı kişiden gelmişti anlaşılan. Havada kalan elimi ağır çekimde indirdikten sonra dudaklarımı yap...