14 yıl öncesi...
Aradan birkaç gün geçmişti ve bu süre zarfı içerisinde safir gözlü çocuğu birdaha görmemiştim . Her sabah, henüz daha Güneş yeni doğmaya başlarken uyanır, kitabımı alır, evden gizlice çıkar ve bahçemizin hemen dışında kalan elma ağacına tırmanıp Güneş doğana kadar ağacın dalında oturup kitabımı okurdum . Bu son birkaç günümde de aynen bunları tekrar etmiştim ama artık yalnızca kitap okumuyor bir yandan da gözlerim onun gözlerini arıyordu . Ama maslesef ki, gözlerim aradığını bulamıyordu...
Babamla birlikte okuldan eve dönmüştük . Saat öğlen 13.00 sularıydı ve eve girdiğimiz zaman bizi mis gibi kek, sarma ve börek kokuları karşılamıştı . Okul çantamı kapının önüne bıraktığım gibi mutfağa koşmuştum ama bu kokular mutfaktan gelmiyordu . İstakametimi anında salona çevirmiştim ve koşar adımlarda girdiğim salonda anında durup olduğum yere çivilenmemi sağlayan kişiyle göz göze gelmiştim . Bu oydu... Günlerdir heryerde aradığım bir çift göz şimdi karşımda sırıtarak bana bakıyordu . Ve bense ağızım açık ona bakakalmıştım .
" Kızım bak yeni komşularımız, hadi onlara merhaba de ! "
Annemin bana dediği şeyi idrak edememişti bir anlık beynim . Çünkü ben tüm odağımı onun gözlerine vermiştim . Nasıl olabilirdi de bu kadar güzel ve ilgi çekici olabilirdi ki bir insanın gözleri ? Halbuki benimde gözlerim renkliydi, yeşildi ama onunki daha farklıydı . Çok farklıydı . Safirdi, safir...
" Şey, merhaba ! "
" Belgin Hanım, bu da benim minik kelebeğim Elif... "
Annem sevimli ses tonu ile beni onlara tanıtırken, ben hala şoktaydım . O sırada adını henüz daha yeni öğrendiğim Belgin Teyze lafa atılmıştı .
" Tanıştığıma memnun oldum, Elif'ciğim . Sen gelmeden önce bizde senden bahsediyorduk . Sen ne kadar da tatlı ve zeki bir kızmışsın öyle annen anlata anlata bitiremedi seni ! Gel yanıma otur şöyle yakından göreyim seni . "
Dediğini yapıp Belgin Teyzenin yanına oturmuştum . Saçlarımı okşayıp, yanaklarımı sıkmıştı .
" MaşAllah sana sen annenin bahsettiğinden de güzel bir kızmışsın ! Bak, bu da benim oğlum Atlas . O senden 4 yaş büyük . Bundan sonra abilik ve arkadaşlık yapar sana, tamam mı ? "
Abilik mi ? Gözlerimi Atlasa çevirdiğimde hala sırıttığını fark ettim ve bu sırıtışın altında bir manânın olduğuna emindim .
" Hadi kızım sen Atlası da al odana geç birlikte birşeyler yapın . "
Ben daha koltuktan kalkmadan, Atlas salondan çıkıvermişti . Hemen ardından bende çıkmıştım ve o sanki odamın yerini biliyormuş gibi kendinden emin bir şekilde yukarı kata çıkmıştı . Ona yetiştiğimde koridorda sağa dönüp azıcık ilerlemiştik ve nihayet benim odama varmıştık . Birlikte dakikalarca hiçbirşey konuşmadan, öylece susarak oturmuştuk . En sonunda o bozmuştu sessizliği .
" Günlerdir aradığın şey ben miydim yoksa bu muydu ? "
Diyerek çantasından, onunla karşılaştığım gün okuduğum kitabımı çıkartmıştı . Elinde kitabımı görünce sorduğu soruyu anında unutup ayağa fırlamıştım . Çalışma masamın sandalyesinde oturuyordu . Hemen karşısına geçip hesap sorar gibi ellerimi belime koydum .
" Günlerdir onu arıyorum ! Benim kitabımın sende ne işi var ! "
Benim çatık kaşlarım ve öfkeli bakan yeşil gözlerimin aksine, onun safir gözleri gayet halinden memnundu . Elimi uzatıp kitabımı ondan alacağım sırada kitabı uzaklaştırdı ve elimde boşlukta kaldı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safir
General FictionAtlas, Ufaklık derdi ona . Elif ise Safir derdi, Atlas'a . En sevdiği renk sorulduğunda, Safir derdi yine . Atlas ona "Aşka inanıyor musun" diye sorduğunda, evet diye yanıtladı Elif . "Aşık olduğun biri var mı" diye sorulduğunda ise "Safire aşığım b...