Yeni bölüme hoş geldiniz öncelikle uyarımı yapayım +18 bir fic biraz kan ceset vahşet göreceksiniz yine de rahatsız olan varsa okumasın. Ha bir de bu ficin çıkış noktası olan şarkıyı medyaya koydum tamamen jungkooku anlatıyor eğer dediğim yerde açarsanız beni daha iyi anlarsınız.
İyi okumalar.
***
Gün yeni aydınlanıyor, gök yüzü lacivertten sarının en sıcak tonlarına doğru yol alıyordu dün gece zaten geç yatmış olan iki gençten esmer olanı uyku tutmamış kalkacakları saate kadar hazırlıklarını yaparak kitap okumuştu, en son elindeki kitabı yavaşça kenara bırakıp odasındaki camekanın önünde şehrin yeni yeni hareketlenen görüntüsünü izliyordu siyah mat ses geçirmez perdelerini iki yana çekip pencereyi tamamen açarak içeriye havanın dolmasına izin verdi, gözlerini kapatıp bütün ciğerlerini sabahın temiz yağmur kokusuyla doldurdu.
Odası ve evi oldukça düzenli, koyu renklerin hakimiyetini sürdürdüğü bir alandı. Washington'u bütün ayaklar altına seren bu rezidansın son katlarından birinde oturuyordu rezidans içi dublex olan bu evde girişten ileriye doğru genişçe salon ve beraberinde olan mutfak karşılıyordu sağa doğru gidince merdivenlere girmeden misafir banyosu bulunuyordu merdivenleri ise duvara monteli korkuluksuzdu altı boş gibi duran bu görüntü oldukça sağlam bir yapıdaydı. Yukarı çıkıldığında ise sağ ve sol da bir odası olmak üzere geniş bir lobi karşılıyordu sağ oda çalışma odası sol oda ise Taehyung'un kendi odasıydı evin ışıklandırma sistemi genel olarak alternatif loş ışıklardan oluşuyordu merdiven ve üst katın genelinde duvarların kenar altlarında yürüdükçe ve orda bulunduğun süre boyunca açık kalan ışıklar vardı. Taehyung'un çalışma odası daha çok deri acı kahve ve siyah renklerini barındırıyordu geniş ahşap bir çalışma masası masanın hemen yanında yazıcı vardı ve bir duvarı boydan boya kütüphane şeklinde tasarlanmıştı. Kişisel odası ise daha çok lacivert ve siyahın en can alıcı tonları ile döşenmişti odanın yatağından karşısının tamamen açık camekan olması bu koyu renklerin oluşturduğu kasveti bir nebze olsun kırıyordu.
Esmer genç pencereyi açtığında, odanın serinlemesiyle üşüyerek küfürler eşliğinde kalkan Yoongi yatakta arkadaşına etmediği küfrü bırakmamıştı
"Ulan şurada uyuyacağımız toplasan dört saatimiz var ne diye yarım saat erkenden uyandırıyorsun hem manyak mısın sen ocak ayında sabahın köründe pencereyi açmak ne!?"
Taehyung pek aldırış etmemiş gözlerini duyduklarıyla devirip havalandırdığı odanın penceresini örtmüştü.
"Ben bütün eşyaları hazırladım aşağıda kahvaltı da hazır. Güzelce duşunu al kahvaltıyı yapıp ardından çıkalım yolumuz uzun uçak kullanmayacağız."
Yatakta yarı çıplak kendine yeni gelmeye başlamış beyaz tenli uyku mahmuru ve agresifti yüzünü ovuşturup ayaklandı.
"Biricik Başkanın Namjoon beyin bir telefonuna bakardı uçağımızın hazırlanması biraz imkanlarını mı kullansan ne?"
Odasındaki kıyafet dolabını açıp yol için rahat giyecek kıyafetler seçen Taehyung arkadaşının huysuz tavrına tekrar göz devirip sessizce bir 'hıyyy' çekti
"Eğer başkanı ararsam nereye gittiğimizi öğrenecek ve meraklanacak sen demedin mi hem, öğrenmemesi lazım diye. Yeni uyandığında aptal ve huzursuz oluyorsun, toparlan biran önce."
Yoongi ayağı kalkıp ebeveyn banyosuna girmiş elini yüzünü yıkmıştı kendine yavaş yavaş gelip mantıklı ve nadir bir şekilde arkadaşına olan sıcak tavrını yeniden göstermişti. Taehyung'un hazırladığı kahvaltıyı birlikte kahve eşliğinde yedikten sonra, hazır olduklarında çıkmadan girişteki bütün evin elektronik alet ve cihazların kapanmasını sağlayan tuşa basarak çıktılar. Kapıyı kilitleyen Taehyung anahtarı uzun siyah kabanının cebine atmıştı. Bir orta boy valiz ve her birinde birer adet bulunan sırt çantası ile aşağı indiklerinde otoparka emin adımlarla ilerlerken havanın soğukluğu ve sisi ikisinin de yüzlerini kızarttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doctor || Taekook
AdventureSuçlar... Kime göre neye göre Taehyung, adalet hakkında en ufak bir söz söylemeye hakkı olmayan insanlar adaleti sağlamaya çalışıyor sence de çok komik değil mi? ve biliyor musun hayatım boyunca en çok güldüğüm şeyin ne olduğunu, Ellerini kana bulay...