2

87 11 5
                                    

kapıyı açmaya giderken odamda bulunan boy aynasına göz attım. sadece saçlarımı düzeltip aheste aheste kapıyı açmaya gittim. kapıyı açtığımda ilk başta karina'nın kombinine göz attım. şu an üstümdeki kareli pijama ve lila düz tişörtle kombini yorumlamaya hakkım olmasa da kendimi tutamadım. o da benimkine benzer bir kombin yapmıştı ama benden farklı olarak yanları çizgili bir şort giymişti. şort üstündeki düz siyah tişörtle aynı renkti. saçlarını toplamamış ama koluna bir toka takmıştı. yan komşum olduğu için çanta getirmeye gerek duymamış sadece kitabını ve kalemini getirmişti.

"ne bakıyosun dik dik?" onu yorumlarken zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım.

"üstündeki rrrezil şeyleri yorumluyodum."

"bu halle mi?"

"ayn öyle."

"neyse bi' şey demiyorum. annene selam vereyim bari."

"anne şakası yapma."

"olm selam vercem ne şakası."

"he tm."

"bayan kimmmmmmm. iyi akşamlaaar." karinadan bu tür sevecen bir sesin çıkacağını düşünmezdim ama işe bak konu yalakalık olunca ses tonu nasılda değişiyor.

"oo jimin kızım bu saatte noldu böyle hiç gelmezdin bize."

"minjeong ders çalıştırcak malum sınav haftası yaklaşıyor."

"vay bizim minjeong zeki mi?"

"çok zeki çoook."

son cümlesini söylerken ona yan yan bakmaya başladım. o da bana döndü ve bu halimi gördü. zaten gülümseyen yüzü bu sefer daha şerefsiz bir gülümsemeye büründü. 

"anne odaya geçiyoz bişe olursa seslenirsin."

"tamamdır kızım hadi iyi çalışmalar."

"sağolun bayan kimmmmm."

karinayı kolundan tutup odama doğru çekmeye başladım. 

"vay bee ne yalakasın be karina."

"sana öyle davranmıyorum diye kıskanma ben herkese karşı böyleyim aslında."

"eve gitmek istiyosun galiba."

"özür dilerim yüce minjeong."

"tamamdır affettim gir odaya."

odamın yerini zaten bildiği için adımlarını biraz hızlandırıp benden önce girdi. bende arkasından kapıyı kapattım ve çalışmamız için gerekli olan bazı defterleri çıkardım. yerde bulunan büyük sehpa tarzı şeye çoktan yerleşmişti. o fizik kitabını incelerken bende onun yan profilini biraz inceledim. gerçekleri konuşmak gerekirse evet güzeldi ama kişilik olmayınca görüntününde anlamı olmadığını çok iyi biliyordum. biraz daha bakmak istemediğim için hemen kitapları alıp karşısına oturdum.

"karşıma niye oturuyosun nasıl anlatcaksın ordan yanıma gel."

"ben her yerden anlatırım merak etme."

"gel şuraya."

"yok."

"ya gelsene."

"hyr."

ne kadar ısrar etsede gelmeyeceğimi bildiği için ayaklanıp o benim yanıma geldi. yanıma oturduğunda çok dipdibe olduğumuz için kenara kaydım. o da bu sayede bacaklarını bağdaş yapabilmişti.

"şimdi nerelerde eksiğin var."

"hiç tam olan yerim yok." dediğiyle dona kaldım ve yüzüne bön bön bakmaya başladım. ondan tiksinmiş gibi bir ifade takındıktan sonra sınav konularının başladığı yerden konuları anlatmaya başladım. o da beni pür dikkat dinlemeye başladı. tam olarak iki saat aralıksız ders anlattıktan sonra ağzımın sahra çölüne döndüğünü farkettim. konularıda bitirdiğimiz için soğuk bir şeyler içmeyi teklif ettim. o da hemen başıyla onayladı.

love, love, love what is it good for? - winrinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin