Vuslat sahnesidir...
+18 mevcuttur!
ArAf
.....
Yeterince oyalanıp zaman kaybedince hızlıca soyunup geceliği giymeye çalıştım lâkin o da ayrı bir sorun olmuş bir türlü giyememiştim. Söylene söylene en sonunda giyerken oflayarak derin bir soluk verip dağılan saçlarımıda elimle taradım ve nasıl göründüğüme bakmak için aynanın
karşısına geçtim.Kendi görüntümle benim bile nutkum tutulurken bu yoldan dönmeye niyetlenen zihnimin ihtimallerinin yolunu kesip hızla arkamı döndüm.
En iyisi kendime bakmamaktı, yoksa korkup caymam an meselesiydi ki bu yüzdende tekrar içeri girip aceleyle çantadaki kırmızı saten sabahlığıda giydim ve pencerenin önüne geçip onun gelmesini beklemeye başladım.
Heyecandan titreyen bacaklarımı birbirine bastırırken derin nefesler alıp ellerimi yumruk yapıp açıyordum. Stresimi atmak için her yolu deniyordum ama pek başarılı oluyor muydum, kesinlikle hayır. Sanki her geçen saniye kalp ritmim daha da fazla hızlanıyor ve nefesimi kesmek için istekle can atıyordu. Onun buraya kadar ulaşan boğuk sesi kesilirken yaşayacağım o yüzleşme anının oldukça yakın olduğuda belli olmuştu.
Kısa holün parke zeminine çarpan ayakların sesini her duyuşumda kalbim tekliyor ve sanki bunlar onun sahibinin değilde celladın ayak sesleriymiş gibi hissettiriyordu benliğime.
Oysa o seslerin sahibiydi onu yeniden hayata bağlayıp yaşamasını sağlayan. Oydu atmak için ona yeni bir sebep veren. Yavaşça açılan kapıdan giren iri bedeniyle kapıyı gözleri bana uğramadan kapattı ve dönerkende elindeki telefonu kasılmış suratıyla söylenerek yatağın üzerine attı.
Ben merakla o karaları ne zaman beni bulacak diye beklerken nihayet bakışları beni bulmuş, bedenimi süzen gözleriyle birlikte artık yüzü gibi bedenide kasılmıştı. Sabahlığın dizlerimin üzerine kadar kapattığı bedenimde henüz karşılaşacağı asıl şeyi görmeden gezintiye çıkan gözleri rengine inat parıldamaya başladı. Adımları ise bana doğru yol alıp aramızdaki mesafeyi çok kapatmadan karşımda durdu.
Kavisli kaşları hafifçe çatıldığında, "Rüya mısın, hayal mi?" deyip kendi kendine sorgulamaya kalkıştığında bedenimi süzme işlemini bitirip yüzüme bakınca başımı onu ret ederek iki yana salladım usulca.
"Gerçeğim." dedim cevap istemediğini bilsemde.
"Değilsin." dedi oysa doğru olduğunu bilsede.
İnkar etti, sanki gerçeği bilmiyormuşçasına.
Sessiz odada yayılan sert soluğu göğsünü şişirirken, ufak bir adım atıp ellerimi sert göğsüne yasladım. Boyum kısa kalıncada parmak uçlarımda yükselip her zaman ki gibi ıslak olan dudaklarına baskılı bir buse bırakıp geri çekildim. Onu öpmemle kapanan gözlerine gülümserken, dilini öptüğüm dudaklarının üzerinde yavaşça gezdirip emdi ve alt dudağını dişleyerek geri bıraktı.
Hızla açılan gözleri yeşillerime tutunup karaların yangınının harlanışına beni tanık ederken heyecandan titreyen ellerimi sabahlığın kemerine çıkardım. Aheste hareketlerimle bağı çözerken korkup vazgeçmemek adına gözlerinden başka hiçbir yere bakmıyordum. Zaten o da gözlerimden başka bir yere bakmıyordu ki bu işimi daha da kolaylaştırıyordu bir nebzede olsa.
Tamamen çözülen bağ açılıp sarkınca yutkunup titrek parmaklarımla sabahlığın iki yanından açarak omzumdan sarkıttım. Karaları açığa çıkan çıplak omzuma düşünce gözleri teyit etmek ister gibi tekrar beni bulup yeniden inerken durmayıp devam ettim. Önce kalçamın üstüne oradanda yere düşmesine izin verdim saten kumaşın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAM ATEŞİ
Teen FictionARJİN & AFRAN Aşılmaz duvarları olan karanlık bir yüreğin, duvarlarından sızan minik bir kıvılcım ile başladı her şey. Gaddar dedikleri adam, sevdi. Ve kadın, o sevgiye yenildi. ..... Van'da geçen bir töre hikayesidir... Telif hakkı şahsıma aittir!