26.BÖLÜM

7.7K 478 77
                                    

Nihayet geldik aşklarım;)

Keyifli okumalar...

🤍

Tek bir kurşun sesinin oluşturduğu ebedi sessizlik saniyelik sürerken siren sesleri oldukça yakınlaşmış ve bozmuştu her şeyi.

Onca şaşkın göz, hiçbir duygunun misafir dahi olamadığı kara gözlerin sahibindeyken o kara gözlerse önünde, iki göğsünün arasından kırmızı rengiyle sızan kanlı bedene bakıyordu. Sabır duvarı çoktan yıkılmıştı fakat artık  mecburiyet durumuda kalmamıştı. Az önce gözünün önüne koyulan o silah, ondan sevdiği kadını almıştı. Ve o silahın sebebi olanlardan biride oydu, sevdiği kadının babası.

Lâkin bitmişti, onun yapıp yapmadığının bir önemi yoktu. Mehmet ağanın bu işin bir parçası olması ona yetmişti. Canımdan öte dediği kadının tek damla gözyaşına sebep olana bile acımazdı o.

Siren seslerine karışan erkek bağırışmalarıyla kendine gelen Bawer kapıya yaklaşıp duruma göz attığında adamların polislere olabildiğince engel olmaya çalıştığını görüp, "Buradan hemen çıkmamız lazım." diyerek geri çekildi.nGözleri kısa bir an yeniden kan yayılmış Mehmet ağanın bedenine değse bile zerre umursamayıp polis sesleri ile kal gelen adamlardan birinin silahına davrandığını  fark etti.

Aynı anda o da silahı çekip ölümcül bakışlarını adama sabitlediğinde tereddüte kapıldı adam. Korumakla yükümlü olduğu adamın vurulmuş olması ona bu hareketi yaptırsa bile karşısında hiç korkusu olmadan o tetiği çekmeye hazır duran Bawerle geri durup indirdi namluyu yere. Karşıdan bir hamle gelmesine karşın Bawer silahını indirmeyip sehpanın üzerinde duran silaha doğru eğilerek alıp beline yerleştirdi. Ardındansa hareket dahi etmeden vurduğu Mehmet ağaya bakan Afran'a dönüp, "Hadi Afran, çıkmamız lazım buradan!" dedi aceleyle.

Adamlar bir vakte kadar direnebilirdi polislere, bu yüzden bir an önce oradan çıkmaları gerekiyordu fakat Afran gözlerini bile oynatmadan olduğu yerde duruyordu.

"Afran!" diyerek dişlerinin arasından konuştuğunda kollarından tutarak sarstı kardeşini. Ama ona bile tepki vermedi. "Hadi aslanım, geliyorlar hadi." diye bir kez daha sarstığında ona dönen kara gözlerin içine bakıp, "Götür o silahı buradan." diyen ruhsuz sesle bu sefer o donup kaldı.

"Ne saçmalıyorsun oğlum sen, birlikte gidiyoruz hadi." İki yana doğru usulca salladığı başıyla yeniden kanlı bedene çevirdi kara gözlerini Afran. Hafifçe kısarkende, "Ben değil sen gidiyorsun." diyerek bir kez daha reddetti ağabeyini. Derince çattığı kaşlarıyla kardeşine bakarken daralan zamanın sonu epey yakınlaşınca pes etti Bawer. Elbet bir bildiği vardı kardeşinin biliyordu ama yine de onu burada bırakmak istemiyordu. Polisler yaklaşırken içerdeki adamlarda kaçışmaya başlamış verdiği solukla omuzlarını düşüren Bawerde başka çaresi kalmadan belindeki silahı güvene alarak arka tarafa yönelmişti.

Afran ise hareket edip, elinde namlu ucu soğumamış silahı ve gram pişmanlık olmayan bakışları Mehmet ağanın üzerindeyken karşısındaki tekli koltuğa oturdu.

Geceden geceye atlayan ayların içindeyken oturduğu tekli koltuğun karşısında sevdiği kadının, gülüm dediğinin fotoğrafları vardı hep. Şimdi ise kadının ondan alanlardan birinin cansız gibi kan içinde duran bedeni.

Korku, pişmanlık yoktu.

Bekliyordu sadece, kanlı beden görüntüsünün keyfini çıkara çıkara ellerine kelepçeyi takacak polisleri bekliyordu tüm heybetiyle yayıldığı koltukta. Ve beklediği olmuştu, içeri hışımla girip sadece iki adamı bulan polisler önce bağıra çağıra ambulans istemiş, sonra ise koltuktan kalkan Afran'ın yüzündeki keyifli sırıtışı ile takmışlardı kelepçeyi ters çevirdikleri ellerine.

YAŞAM ATEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin