çünkü ben kayboldum

13 5 0
                                    



"Bir bira lütfen." yüksek ses yüzünden sesini yükselterek konuştu Chan. Saat kaç, neden buraya geldi, nasıl hissediyor? Bilmiyordu, hiçbirini bilmiyordu. Hyunjin bira isteyen gence baktığında şaşırmıştı, onu görmeyi beklemiyordu. Birayı buzluktan aldı, elini tam bardağa attığında "Bardak istemiyorum." diye bir ses duydu. Bira şişesini Chan'ın önüne koydu ve hiçbir şey demeden işine geri döndü. Chan bundan memnun olmuştu. Tekrar iki yabancıya dönüşmüşlerdi.

Birasını yudumlarken günlerdir bok gibi olduğu için iyice zayıflayan bedenini dik tutmakta zorlanıyordu. Kötü haldeydi bunu kendisi de inkar edemezdi. Son zamanlarda Changbinle görüşmeyi bile azaltmıştı. Arkadaşı her yanında olmak istediğinde bir bahane buluyordu. Dersleri zaten artık toparlanamayacak haldeydi. Bu dönemi boşuna okumuştu resmen. Gerçi derslerin çoğuna girmemişti bile.

Birayı dikti kafasına, yetmiyordu. Zihninin bulanıklaşmasını istiyordu. "Bir tane daha lütfen." eliyle şişeyi ileri doğru itti, bakışları bar masasındaydı. Hyunjin tekrar bir bira uzattı. Chan onu da hızlıca bitirdi. "Bir tane daha." dedi, ufak ufak alkol kanına girmeye başlamıştı. "Chan yavaşlasan mı?" Hyunjin karışmak istemiyordu ama Chan kötü gözüküyordu. Chan sadece kafasını sağa ve sola salladı, yavaşlamak istemiyordu. Hyunjin daha fazla müdahale edemezdi o yüzden önüne bir bira daha koydu.

Tanrıya çok kızgındı Chan, bu kalbi ona verdiği için. Doğarken lanetlenmiş miydi acaba diye düşünmeden edemiyordu. Kime dokunsa kalbi, en çok acıyı o yaşatıyordu genç çocuğa. "Sence..." dedi Hyunjin karşısında bardakları siliyordu. "Ben lanetli miyim?" Hyunjin kaşlarını çattı. Chan sarhoş oluyordu galiba. "Bu nereden çıktı?" anlamıyordu. "Sadece evet veya hayır." bakışlarını kaldırmıyordu masadan, sanki kendi kendine konuşuyor gibiydi.

"Bilmiyorum." nasıl bilebilirdi ki? Hangi konuda lanetli olduğunu düşündüğünü bile bilmiyordu. Zaten Hyunjin'in cevabını umursamayacaktı o yüzden bir cevap vermesine gerek yoktu. "Bence evet." dedi Chan.

"Neden öyle düşünüyorsun?" Chan ilk defa gözlerini masadan kaldırıp Hyujin'e çevirdi. Bunu sormasını beklemiyordu. Gülümsedi sadece ama bu gülümseme mutluluk denen şeyden hiçbir kırıntı barındırmıyordu. "Çok şey var." sadece bunu diyebildi. Çenesi düşmüştü, biraz ağzını kapamalıydı. "Anladım." Hyunjin, alkolün etkisiyle konuştuğunu biliyordu Chan'ın. Üstüne gitmedi.

Chan birkaç bira daha içti ve iyice kafası bulanıklaşmaya başladı. Gözlerini kapattı, yaşlar ona uğramak istemişti yine ama şu an sırası değildi. Yalnız hissediyordu, kocaman dünyada o kadar çok yalnız hissediyordu ki bununla başa çıkmak zorlaşmaya başlamıştı. Sol kolunu masaya uzattı ve kafasını onun üstüne koyarak yattı. Başı dönüyordu. Dakikalar geçti, Chan birçok şey düşündü yine. Kayboldu karanlığında.

"Chan." Hyunjin uyuduğunu düşünmüştü Chan'ın. "Efendim." gözlerini açmadan konuştu. "Kapatıyoruz." Chan kafasını kaldırdı, başı gerçekten çok dönüyordu. Eve gitmek istemiyordu. "Eve gitmek istemiyorum." kelimeler ağzından öylece çıkıyordu. Hyunjin buna ne diyeceğini bilemedi. "Peki gitme o zaman." ne diyebilirdi ki? "Gidecek başka bir yerim yok." aslında vardı. Şu an arkadaşının yanına gitse seve seve onu içeri alırdı ama gitmek istemiyordu. Hyunjin ne yapacağını bilmiyordu. Karşısındaki genç sarhoş olmuştu ve onu bu halde yalnız bırakması tehlikeli olabilirdi. "Kalk hadi." dedi sadece. Onu neden umursuyordu bilmiyordu ama bırakamadı işte.

Chan dengesiz hareketle kendini bar taburesinden kaldırdı. Vücudu hareket ediyordu ama bunu kontrol eden kesinlikle beyni değildi. Hyunjin yavaş adımlarla bardan çıkmak için yürüdü. Chan ona rahatça yetişsin diye bu kadar yavaş adımlıyordu. Chan dengesini bulmakta çok zorlandığını fark ettiğinde elini Hyunjin'in koluna sardı. Bunu ayık kafayla asla yapmazdı. Hyunjin irkildi, bunu o da beklemiyordu. Ama izin verdi Chan'a.

İkisi birlikte boş sokakta yürürken sessizlik çok gürültülü geldi Chan'a. "Bugün arabanı almamışsın." dedi, cümleyi kurmak biraz zamanını almıştı. "Yürümek istedim." yanlış bir günü seçmişti yürümek için. Chan kafasını aşağı, yukarı salladı. Hyunjin yine konuşmak istemiyor diye düşündü. Chan bir anda durdu. Hyunjin çattığı kaşlarıyla bir adım gerisinde duran çocuğa baktı. "Noldu?" dedi. "Ben yürümek istemiyorum." dedi, saçmalıyordu. "Ne yapmak istiyorsun?" Hyunjin içinden yandık diyordu. "Uçmak." kafasını gökyüzüne kaldırdı ve gözlerini kapattı. "Süzülmek." kollarını iki yana açtı. "Diyar diyar gezmek." düz durmak zordu Chan için o yüzden sallanıyordu bunları derken.

"Chan uçman biraz zor sanki." dedi Hyunjin. Chan açtı gözlerini ve çatık kaşlarıyla Hyunjin'e baktı. "Ben uçmak istiyorum." umrunda değildi, Chan uçmak istiyordu. Hyunjin ne yapacağını şaşırmış halde öylece dikildi. Kendine bunu neden yapıyordu? Ne gerek vardı Chan'ı peşine takmaya? Sinirlenmişti. "Yürü Chan." döndü arkasını ve yoluna devam etmeye başladı. "Hayır." Chan çok netti, uçmak istiyordu. Hyunjin oflayarak geri döndü. "Benim belam mısın sen?" Chan kafasını yana yatırdı ve anlamsız gözlerle Hyunjin'e baktı. Köpek yavrusuna benziyordu. "Bilmem." dedi, öyle miydi? Zaten herkes için o belaydı. Belki Hyunjin için de bela olmuştu. Bu onu üzdü.

"Uçmak mı istiyorsun?" cevabını biliyordu ama belki vazgeçmiştir diye düşündü. "Evet." Chan gerçekten kocaman gülümsedi. Hyunjin bunu ilk kez görüyordu. Hyunjin arkasını döndü "Atla." dedi biraz çömelirken. Chan anlamamıştı. "Ne?" ne yapıyordu bu çocuk? O da mı sarhoştu? "Sırtıma atla." dedi. Chan onu dinledi ve Hyunjin'in sırtına atladı. Chan biraz ağırdı ama Hyunjin onu kolaylıkla taşımıştı. "Uçma vakti." koşmaya başladı Hyunjin. Sonuçta ayaklarını yerden kesmişti Chan'ın, bu da bir uçmak sayılırdı. Chan kahkaha attı, hoşuna gitmişti. Hyunjin koşarken o da kollarını iki yana açtı ve kafasını gökyüzüne çevirdi. Uçuyordu.

Hyunjin yorulmaya başladığı anda evinin önüne gelmişti. O yüzden koşmak yerine yürümeye başladı. Chan'ın keyfi yerindeydi hala. "Geldik." dedi adımlarını durdurduğunda. Chan mesajı almış, aşağı inmişti. Hyunjin anahtarını çıkardı cebinden ve kapıyı açtı. İçeri girerken Chan da onu takip etti. "Teşekkür ederim." arkasında onu takip ederken konuştu Chan. "Önemli değil."

"Sen burda yatabilirsin." odasını gösterdi. "Sen?" diye sordu, utanıyordu. Galiba alkol yavaş yavaş onu terk ediyordu. "Salonda yatarım ben." dedi Hyunjin. Belki arkadaşlarının odasına da gidebilirdi. "Olmaz öyle." "Niye olmazmış?" kaşları yine çatıktı. "Ben yatarım salonda." böyle daha iyi hissederdi Chan. "Sen bilirsin." zorlamadı Hyunjin. Koltuğa bir örtü serdi ve içeriden bir yastık getirdi. "Örtü mü yorgan mı?

"Yorgan." Chan üşürdü hep.

Milk and Honey • hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin