"Jisung, jisung uyan."
Minho hafif tuttu ve sarstı onu, Jisung sıçrayarak kalktı ve yatakta doğruldu, nefes nefeseydi.
Nazikçe omzunu tutup yatağa yatırdı Jisung'u, ona yaklaştı ve başını kucağına yaslamasını sağladı. Serçe parmağı alnını ve burnunu takip etti, masaj yaptı, "Dışarıya baksana Jisung, kış yaklaşmaya başladı hafiften, neredeyse her gün yağmur yağıyor, şiddetli yağmur yüzünden çok az kişi var dışarıda, kalanlarda saklanacak yer arıyor. Hatta soğuktan ölmek üzere olan bir kedi hâlâ inatla yavruları için kendisini kalkan olarak kullanıyor. Hayat ilerliyor Jisung, bir şeyler yaşanıyor, her zaman bir şeyler oluyor." Jisung onu kızarmış gözlerle izlerken ekledi Minho, konuşurken camdan dışarı baktı. "Sakinleş bebeğim, bırak ağlamayı. Unutmaya çalış." Alakasız şeylerden bahsederek onun dikkatini dağıtmaya çalıştı. Eğildi ve gözlerinden öptü. "gözlerini kapat bebeğim," Jisung gözlerini kapatınca baş parmağını gözlerininin kızarmış çevrelerinin üzerinde gezdirdi. Kulağına fısıldadı.
"Ben buradayım."
Jisung sakinleşmeye başlamıştı. Gördüğü kâbusun etkileri geçmeye başlamıştı. Minho saçlarını okşamaya devam etti. Oda çok sessizken bir anda konuştu Jisung, "O gece neden içtin Minno..?"
"Hangi geceden bahsediyorsun?"
"Biliyorsun işte, sarhoş bir şekilde geldin."
"Hatırlamıyorum."
"Ne demek hatırlamıyorsun?" Jisung iç çekti, "İnanmıyorum."
"Hatırlamıyorum dedim işte, bir hafta geçti üzerinden."
"Bir yıl değil, bir hafta geçti."
"Hatırlamıyorum dedim Jisung, kapandı konu."
Jisung kafasını kucağından kaldırdı ve doğruldu, Minho'nun yaptığı gibi bağdaş kurdu.
"Bir şey mi yaptım Minho?"
"Ne gibi?"
Jisung kafasını eğdi, "Hareketlerin, davranışların. Anlamıyorum Minho, çok yakınsın bazen, çok seviyorsun, çok iyi bir sevgilisin. Ama bazen de öylesine soğuksun ki kendimi kötü hissediyorum, kısa cevaplar veriyorsun, konuşmaktan, göz göze gelmekten bile kaçınıyorsun, aptal değilim ya ben.. anlayabiliyorum. Eğer sana karşı bir şey yapıyorsam söyle ama durdur artık şu hareketlerini. Neyi yanlış yaptım?" Jisung tekrar bakışlarını kaldırdı, "Hiçbir şey yapmadın Jisung."
"Ne demek hiçbir şey yapmadım, söylesene o zaman neden böyle davranıyorsun?"
"Sana öyle geliyor, bir şey yaptığım yok."
Jisung'un elini tuttu, kendine çekti ve sarıldı.
"Aptalsın Jisung."
Jisung hareket etmedi, "Hâlâ sorumu cevaplamadın." Minho eliyle Jisung'un omzunu ovuşturdu. "Yaptım bebeğim." Jisung ondan uzaklaştı, "Düzgün bir açıklama istiyorum. Bana soğuk davranıyorsun ve nedenini bilmek istiyorum Minho, erkek arkadaşın olarak bu hakkım değil mi? O kadar mı değerli değilim ben senin için?"
"Öyle bir şey demek istemediğimin farkındasın."
Jisung kafasını salladı.
"Açıklama yap, 'sorun sende.' gibi şeyleri kabul etmeyeceğim Minho, hemen şuanda bir şeyler söyle bana. Böyle davranma nedenin ne?"
"İnat etme, dediğimi kabul et sadace."
Jisung sessiz kaldı, bakışlarını kaçırdı.
"Sen cidden.."
Cümlesini devam ettirmedi.
"Başka zaman açıklayacağım." Minho duraksadı, elini Jisung'un yüzüne koydu, yanağını okşadı. "Uykun var mı?" Jisung kafasını salladı, "Hayır, kaçtı." Minho'nun gözleri parladı, sırıttı.
"Soğuğu sevdiğini biliyorum, dışarı çıkalım mı?"
"Ne yapacağız ki?"
"Yürürüz işte, ya da ne istersen. Sadace bu sefer tek değilsin."
Jisung tereddütle onayladı. Minho gülümsedi, "Tamam o zaman, kalın giyin." Minho yataktan kalktı, üzerine ne aldığını umursamadan sadace kabanını aldı ve odadan çıktı, jisung ise bir şeyler giyip onu takip etti. Evden çıktıklarında Jisung'un elini tuttu sıkıca, kendi kabanının cebine soktu. Birlikte evin yakınlarındaki yürüyüş yoluna gittiler, yağmur az da olsa yağıyordu. Jisung üşüdüğünü hissetmeye başlıyordu ama Minho'nun sıcaklığı ısınmasına yardımcı olmuştu. Arada derin nefesler vererek ve başını öne eğmiş bir şekilde yürüyordu.
"Hâlâ o konuyu mu düşünüyorsun?"
Jisung bakışlarını ona çevirdi, "Ne önemi var ki?"
"... bilmem. Önemli işte."
"Düşünmüyorum bir şey."
"Çok inatçısın."
...
4 bolum oldu hala evin icinde veya yuruyus yaparak fight atiyolar
kendimi kemiricem