Birçok mistik ve gizemli hikayede ortak bir kurgu vardır: Şehre veya kasabaya yabancı bir kişi gelir ve kaos başlar. Ancak durum bu sefer biraz farklıydı...
Burçak, yirmi yaşında hukuk fakültesinde okuyan bir üniversite ikinci sınıf öğrencisiydi. Henüz beş yaşındayken anne ve babasını kaybetmiş ve aile sevgisinden uzak büyümüştü. Dedesi İstanbul'un en zengin iş adamlarından biriydi ve Burçak anne ve babasını kaybettiğinde onu göl ile ormanın arasındaki büyük ve ihtişamlı olan evden çok uzakta başka bir eve göndermiş ve orada bir dadı ile büyüttürmüştü. Burçağın dedesini pek sevdiği söylenemezdi ancak bu durum onun katı kurallarının altında büyüdüğü gerçeğini de değiştirmiyordu. Ta ki dedesi ölene kadar.
...
Saat sabahın altısıydı. Hava bile daha tam aydınlanmamışken Eda zili dibine kadar defalarca çaldırmaktan asla çekinmiyordu. En sonunda kapıyı yarı ayık yarı baygın gözlerle bakan Hilal abla açmıştı.
Hilal, Nişantaşı'nda ki bu evde on beş yıldır Burçak ile yaşayan ve Burçağı büyüten dadıydı. Kendisi on beş yıl önce otuz yaşındayken Burçağın dedesi ile anlaşıp bu beyaz ve şirin duran bir dış cepheye sahip olan evde Burçağı büyük bir sevgi, ilgi ve şefkatle büyütmüştü.
Eda şirin bir ses tonuyla ''Günaydın Hilal abla, Burçak hala uyuyor mu?'' diye sordu. Aslında cevabını bildiği soruları sormak çok da onun tarzı değildi ama gene de bir umut şansını denemek istiyordu.
''Kızım daha kargalar bile uyanmadı sence Burçak bu saate uyanır mı?'' dedi Hilal.
Eda ise neşeli tavır ve hareketlerine devam ederek içeri girdi ve kapıyı kapadı. O içeri girerken Hilal ise bir kaç adım geri attı ve esnemeye çalışırken ''Eda ben odama geçiyorum haberin olsun'' dedi ve salondan geçip merdivenlerin yanındaki odasına geçti.
Eda'da hemen onun peşinden merdivenlerden yukarı, Burçağın odasına doğru olan merdivenleri ikişer ikişer zıplayarak çıkmaya başladı.
Burçağın odası bu şirin bahçeli evin en üst katındaydı. Ev triplexdi ve üçüncü kata çıkan merdivenlerin sonunda iki adımlık mesafenin ardında sadece Burçağın odası vardı.
Eda direk paldır küldür içeri daldı ve yatağın üzerine zıpladı. Daha sonra da iki eliyle uyuyan Burçağın omuzundan tutup onu sallamaya başladı.
''Ohoo, hadi kızım hadi uyan. Bu gün yeni ve artık kuralsız olan hayatının ilk günü''
Burçak yeni yeni uyanırken bir şeyler mırıldanıyordu. Ancak yüzüne düşen koyu kahverengi saçları azına girmek üzere olduğu için bu onun mırıldandığı şeylerin anlaşılmasını iyice zorlaştırıyordu.
Eda sonunda onu dürtmeyi bıraktı ve gülerek Burçağın yüzünden neredeyse ağızına girecek olan saçlarını çekerek ''Aşkım ne diyorsun anlamıyorum ki ya'' dedi.
Neredeyse kendine gelmiş olan Burçak ise hafiften nazlanarak ''Knk saat daha çok erken, baksana hava bile daha tam doğru düzgün aydınlanmamış'' dedi yatağının hemen üzerinde ki tavana dahil olan kocaman camı gösterirken ve ''Bari en azından üç saatcik daha sonra başlasam yeni hayatıma olmaz mı ya'' dedi.
''Olmaz aşkım olmaz'' dedi Eda ama Burçağın hala nazlı nazlı baktığını fark edince ''Hadi hadi nazlanma bana boşuna'' deyip yataktan indi ve inmesi için Burçağı da çekiştirdi.
Burçak ise sonunda pes ederek yatağından inip hemen beyaz renkli giysi dolabının yanındaki kapıdan banyoya geçti.
O elini yüzünü yıkarken Eda ise yatağın hemen karşısındaki makyaj masasının aynasından kendine bakarken ''Ay bugün çok güzel bir gün değil mi ya'' diye kendi kendine yüksek sesle konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAİZEN
ChickLitBurçak ve arkadaşları komiser Emris ile birlikte dedesinden ona miras kalan, orman ile gölün arasındaki büyük evin gizemini çözmeye çalışırlar. Ancak işler zaten ksrısık iken birde araya aşk girer.