Bazen son sandığın şey başlangıçtır.
"Deniz ne yapıyorsun knk?"
"İyiyim knk sen ne yapıyorsun?"
"Sence onu mu soruyorum salak neden adam gibi bir sandalyeye oturmak yerine garip garip triplere girip üç sandalyeye birden oturmaya çalışıyorsun?" dedi Atlas sorgulayıcı ve birazda sabır istercesine bir ses tonuyla.''E knk Eda'lara yer tutuyorum''
''Knk sence koskoca fakültenin kafesinde iki tane sandalye bulamaz mıydık?'' dedi Atlas ve hafif bir şekilde sırıtıp önüne döndü.
''Ay doğru diyorsun he'' deyip hemen ardından doğru düzgün bir şekilde Atlas'ın yanındaki sandalyeye oturdu Deniz ve yuvarlak masanın üzerinde duran telefonunu alarak hızlıca kurcalamaya başladı.
Saat on ikiye geliyordu ve Atlas ise Deniz'e öylece baktıktan sonra sanki sabır istercesine gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi.
Gözlerini açtığında ise tam karşılarında duran Burçak ile Eda'yı görmesi bir oldu.
''Deniz gene ne yaşattın sen bu çocuğa'' dedi ve alaycı bir ses tonuyla Deniz ile Atlas'a bakarak sırıtmaya başladı Burçak.
O sırada az önce Deniz'in oturmaya çalıştığı üç sandalyeden birini düzeltip oturmaya çalışan Eda ise heyecanlı bir ses tonuyla ''Arkadaşlar onu bunu bırakın da bugün Burçağın yeni hayatının ilk günü farkındasınız dimi'' diye söylenip bir anda konuyu değiştirmişti.
Atlas ise ''Biz hiç farkında olmaz olur muyuz ama sanırım Burçak çokta bu durumdan mutlu değil'' deyip hala masanın başında öylece dikilip durarak esneyen Burçağa doğru kaydırdı bakışlarını.
Burçak ise üzerine doğru kayan bu bakışları fark edip esnemesini yarıda kesip anlık bir duraksayarak
''Hayır be. Ben sadece Eda'nın beni sabahın saat altısında kaldırmış olmasından mutlu değilim. Hala çok uykum var Atlas'' deyip dudaklarını ağlayan bir bebek gibi büzüp nazlanarak Atlas'ın yanındaki sandalyeyi düzelterek oturdu ve telefonunu masanın üzerine öylece bıraktı.
Atlas ise alaycı bir şekilde ''Oo Burçak ve saat altıda kalkmak he. Şaşırtıyorsunuz bizi Burçak hanım'' diyerek güldü.
Deniz ise kurcaladığı telefonunu çoktan masaya bırakmış, sohbete dahil olmuştu.
''Ulan Atlas sende birde hala kıza yeni hayata başladığı için mutlu değil falan diyorsun. Oğlum kız daha ne yapsın ya. Saat altıda kalkmış altıda'' deyip oda gülmeye başladı.
''Ay çok komiksiniz arkadaşlar hatırlatın da bir ara güleyim bari'' deyip gözlerini devirdi Burçak.
Eda'da ''Uğraşmayın kız benim minik canavarımla. Tabii buldunuz tam enerjisi dolmamış Burçağı uğraşın siz'' deyip karşısında oturan Burçağa doğru öpücük attı.
Burçak ise tam ona karşılık vereceği sırada gelen bildirim sesiyle dönüp masaya baktı.
''Aa kime geldi şimdi bu aşk dolu dakikaları bölen bildirim'' deyip masanın üzerinde telefonları duran Burçak ve Deniz'e sırıtarak baktı Eda.
Burçak da ''Bana gelmiştir herhalde ya'' deyip telefonunu almaya uzandı ve ''Aynen bana gelmiş'' deyip gelen mesajı okumaya başladı.
Tam telefonunu almaya giderken eli havada kalan Deniz ise hemen söylenmeye başladı.
''Tabii canım Deniz kim ki. Kim ona neden mesaj atsın. Neden ona bildirim gelsin dimi'' diyerek hemen bir triplendi.
''Oys oys kıyamam sen üzüldün mü sen'' deyip kıs kot şortunun arka cebinden telefonunu çıkartarak hemen Deniz'e mesaj yolladı Eda.
Deniz'de hemen normale dönerek güle oynaya Eda ile mesajlaşmaya başladılar.
Atlas ise bir süre onlara bakıp güldükten sonra bakışlarını bir anda durgunlaşıp öylece düşünceli bir şekilde telefondaki bildirime bakan Burçağa doğru çevirdi.
Ardından daha fazla dayanamayarak "Bir sorun mu var Burçak?" diye sordu.
Burçak ise kafasını telefondan kaldırarak "Hiiç sadece avukatın attığı mesaja bakıyordum" dedi.
Atlas ise direk ciddileşerek "Konu ne, ciddi bişi mi?" diye Burçağa yönelik sorularını devam ettirdi.
Ortamdaki bu ciddileşmeyi fark eden Eda ile Deniz ise gülüşüp mesajlaşmayı bırakarak "konu ne" dercesine bakmaya başladılar.
Burçak ise herkesin bir cevap beklediğini bildiği için "Şu dedemin beni küçükken annemleri kaybettikten sonra uzaklaştırdığı orman ile gölün arasındaki büyük ev var ya dedemin tek torunu ve mirasçısı ben olduğum için bütün miras ile birlikte o da bana kaldı ve şimdi avukat imza işleri için buluşma mesajı atmış" dedi büyük bir somurtkanlık ve durgunlukla.
Deniz ise "Ee nie suratın düştü ki şimdi senin. Oğlum deden İstanbul'un en zengin iş adamlarından biriydi ve şimdi artık o olmadığına göre sensin" dedi ve anlamayarak Burçağın suratına baktı.
Eda da hemen Deniz'in ardından ona katıldığını ifade eden bir tavır sergiledi.
"Arkadaşlar konu zaten bu değil, sadece o ev-" dedi. Ancak devamını getirmeyerek belki de getiremeyerek "Aman neyse ya haklısınız" diyerek çok masum ve cici bir şekilde güldü.
Eda ve Deniz de hemen gülerek bir anda servet ile yapabilecekleri şeyleri hayal etmeye başladılar.
Burçak ise onlara kıyasla daha sakin bir şekilde onlarla konuşmaya ve gülüşmeye devam etti.
Ancak Atlas hariç masadaki herkes normal neşelerine geri dönmüşken o hala suratsızdı.
Çünkü Atlas aslında Burçak için birşeylerin şu an hiçte normal olmadığını ve bu neşesinin aslında sahte olduğunun farkındaydı.
Burçağın gözlerindeki o kırgınlığı görebiliyordu.
Çünkü onu küçüklüğünden beri tanıyordu ve o evin onda bıraktığı yara izlerini de çok iyi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAİZEN
ChickLitBurçak ve arkadaşları komiser Emris ile birlikte dedesinden ona miras kalan, orman ile gölün arasındaki büyük evin gizemini çözmeye çalışırlar. Ancak işler zaten ksrısık iken birde araya aşk girer.