Güne örtüşen kuşların sesiyle uyanmak isterdim ama çığlık atan yaşlı bir kadının sesine uyanmıştım.
Ablam benden çok daha hızlı bir şekilde kendine geldi ve camdan atlamak suretiyle kadına saldıran canavarların üzerine koştu.
Yani o yaşlı kadın ne yapmış olabilirdi de ona saldırmak zorunda kalmış olabilirlerdi(!) kesinlikle suçlu canavarlardı ve ben ablamı bir canavar ile canavarlar diyarına gönderecektim.
Planı kabul etmiştim.
Söz ağızdan bir defa çıkıyordu nasılsa."AY YETER ARTIK YAPAMIYORUM BENİ SARAYA GÖTÜRÜN!" Aşırı şımarık çıkarmaya çalıştığım çığlığım etraftaki insanlara inandırıcı gelmiş olacak ki bana prenses işte der gibi bakıyorlardı.
Bizim çakma şövalye kraliyet sarayında güvendiği sözde arkadaşını çağırmıştı. O sözde arkadaş da beni alıp kraliyet sarayında götürmek için bir at arabasına bindirdi.
O sırada aklıma gelen şeyle duraksadım ve dönüp yanımdaki şövalyeye "Elysium mu ne öyle bir taş bulduğumuz için hani şehir merkezi artık güvenli olacaktı?" dedim.
"Koruyucu taşı artık kraliyet ailesinin kanını kabul etmiyor. Kraliçe bir gündür kan veriyor ama taş aktifleşmiyor."
Neden kan kabul etmedi?
"Prenses Aurora."
"Efendim."
"Biliyorsunuz ki plandan haberdarım. Kız kardeşiniz canavar bölgesine girecek. Bu süreçte size silah öğretmeye devam etmemi rica ettiler. Aynı zamanda konuşmaya devam edebilmeniz için tılsımınızı kullanmayı da öğrenmeniz gerekiyor."
Ablamla tılsımlar aracılığıyla konuşabilir miydim yani?
İçimdeki öğrenme isteği sırt bu yüzden artarken hemen teklifini kabul ettim.
"Bu arada ismin neydi?"
"Raymond."
"Raymond demek. Hmmm anladım tanıştığımıza memnun oldum."
Nezaketen söylediğim şeyle kızarıp önüne dönen koca adama büyümüş gözlerle baktım.
Siyah-kahverengi arasındaki saçları ve muhtemelen aynı tondaki gözlerine tezat bembeyaz bir teni vardı.
Kızarmasının şaşkınlığını atınca gülesim geldi. Çünkü savaşın ortasında muhtemelen onlarca canavar öldürmüş adam tanıştığımıza memnun oldum dememle kızardı.
Bence komik.
Gülme sesimle bana döndüğünde ağzını açtı, sonra geri kapattı ve önüne döndü.
Galiba çok eğlenecektim.
Kraliyet sarayının uzaktan görüntüsü çok hoştu ama içindeki huzursuzluğu hatırlıyordum.
İsimlerini bile hatırlamadığım Kraliyet ailesi ile birkaç gün ya da hafta yaşamam gerekecekti. Sadece yaşamam değil aynı zamanda onları araştırmam ve doğru tarafta olup olmadığımızı anlamam gerekecekti.
Derin bir nefes aldım.
"Şeyy acaba bana Kraliyet ailesinin isimlerini söyleyebilir misin?"
Bana şaşkınca bakan Raymond'a "Hatırlamıyorum da." diye bir gerekçe sundum.
"Kral Owen, Kraliçe Heather ve prensler Prens Taylor ve Prens Aaron."
"Teşekkür ederimm."
Kral'ın ismi çok tuhafmış. İlk duyduğumda garipseyeceğim son şey buydu. Gerçi hâlâ garipsemem gereken son şey bu.
![](https://img.wattpad.com/cover/299765168-288-k160256.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU -Tılsım Kardeşliği Serisi 1-
FantasyBiri baş belası diğeri sorumluluk sahibi iki kız kardeşin savaşının hikayesi... Yalanlarla yürüyen bir dünyanın gerçeklikle sarsılmasının hikayesi... Bu gecenin gündüze ulaşmak için feda ettiği yıldızların hikayesi... *** Bilinmeyene gitmiş bir kadı...