1 Eylül 1972
Aynada sakince kendimi izliyordum. Çok mutluydum. Bugünün sonunda Hogwarts'a gidecektim. Heyecanlıydım ve karnım ağrıyordu. Annem ve babamdan birçok uyarı aldım. Ve bu uyarılar çok fazlaydı. Belki benim de Sirius gibi farklı bir binaya gitmemden korkuyorlardı. Bende korkuyordum. Yanlış binaya gitmekten. Mümkün mü? Sirius yanlış binaya gitti. Ya bende yanlış binaya gidersem? Andromeda her zaman Ravenclaw'a seçileceğimi söylerdi. Eğer Ravenclaw'a seçilirsem muhtemelen aileden atılırdım. Ama Sirius'u aileden atmadılar. Tüm bu karmaşık düşüncelerimi bölen kişi ev cinimiz Flower oldu.
"Efendi Capella, gitme vaktiniz geldi. Hanımım sizi bekliyor. Eşyalarınızı hazırladım."
"Tamam, şimdi geliyorum. Sen git." Flower hızla başını salladı. "Nasıl isterseniz Efendi Capella." Vedalaşmayı sevmezdim ama dün gece Flower'la vedalaşmıştık.
Flower gittikten sonra iç çektim. Komodinin üzerindeki asamı alıp odamdan çıktım. Merdivenlerden aşağı indim. Annem ve ablam Narcissa konuşuyorlardı. Annem muhtemelen Narcissa'ya Hogwarts'ta bana göz kulak olmasını söylemişti. Bellatrix henüz gelmemişti. Muhtemelen King's Cross'ta bizi bekliyor.
"Sonunda! O kediyi hemen al! Ayak altında dolaşmayın!" Gözlerimi devirip Narcissa'ya tıslayan Gruffy'yi kucağıma alıp annemin yanına gittim. "Capella hazır mısın?" Annem kollarımdaki Gruffy'ye tiksintiyle baktı, sonra da bana baktı. "Bana bak, konuştuğumuz gibi. Sakın-"
"Evet, bulanıklar ve kanı bozuklarla konuşmayacağım. Doğru arkadaşlar seçeceğim. Yaramazlık yok." Annem memnuniyetle gülümsedi.
°•°
Bir süre sonra King's Cross gelmiştik.
Bellatrix de buradaydı. Bizi görünce yanımıza gelmişti. Bir süre sonra Narcissa'yla tartışmaya başlamışlardı. Sorunun ne olduğunu bilmiyordum. Aslında umurumda bile değildi, ne yaparlarsa yapsınlar. Günlerim ablalarımın kavgalarını izlemekle geçti. Neredeyse her gün kavga ediyorlardı.Anneme baktım, sıkılmıştı. Beni gönderip eve dönmek istiyordu. Yalandan bana veda etmesini istemedim. Bu kendimi kötü hissetmeme neden oldu. Sahte olduğunu bilmek iğrençti.
"Sonunda geldiler, şunlara bakın. Rezil oğlu hâlâ pasaklı." Annemin baktığı yöne baktığımda Walburga teyzemi, Sirius'u ve Regulus'u gördüm. "Walburga, canım! Nasılsın?" Annemin sağır edici sesiyle yüzümü buruşturdum.
Annem ve teyzem etraftaki bulanıklardan şikayet ederken ben Sirius ve Regulus'un yanına gittim. Regulus sakin görünüyordu ama ben fazla heyecanlandığını görebiliyordum.
"Ne zaman gideceğiz?" Sızlanmaya başlayan Sirius'a gözlerimi devirdim. "Sirius, sanki Hogwarts'a ilk kez gidiyormuşsun gibi davranma." Sirius abartılı bir şekilde gözlerini devirdi. "Sende yıllardır Hogwarts'a gidiyormuşsun gibi davranma."
"Capella seninle konuşmak istediğim bir şey var." Annemi onayladım. "Bunu son birkaç gündür defalarca söyledim. Bu konuda hassas olmamın sebebi ablan. Ablan bizi hayal kırıklığına uğrattı. Ona düşkün olduğunu biliyorum. Ama ablanı unut. O bizim ailemizin bir parçası değil. Hogwarts'ta bulanıklar ve kanı bozuklarla arkadaş olma. Doğru arkadaşları seç. Derslerinde başarılı ol." Annemi onayladım ve birkaç uyarıdan sonra nihyet bizimkilerle vedalaştım.
Regulus ve Sirius'la birlikte trene doğru ilerledik. "Sizi arkadaşlarımla tanıştıracağım." Trene bindiğimizde Regulus konuşmaya başladı. "Senin bulanık arkadaşlarınla tanışmak istemiyoruz." Sirius, Regulus'a sertçe baktığında, ikisine gözlerimi kıstım. "Siz ikiniz kavga mı ettiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑰𝒏𝒗𝒊𝒕𝒆 𝑰𝒏𝒂𝒕𝒕𝒆𝒏𝒅𝒖 || 𝑅𝑒𝑔𝑢𝑙𝑢𝑠 𝐵𝑙𝑎𝑐𝑘
Fanfiction"Bunu hiç beklemiyordum. Aşk bizim için beklenmedik bir misafirdi. Kabul etmeliyiz. Misafir reddedilemez." "Hayır, bunca sıkıntının ortasında beklenmedik bir misafire ihtiyacımız yok. Eğer o misafir aşksa, ona hiç ihtiyacımız yok."