"Nereye gidiyoruz acaba, sorabilir miyim?" Arabanın aynasından taşırarak sürdüğüm rujumu düzeltirken sorduğum soruya yanıt alamadım ve üstüne sevgili arkadaşlarımın kahkahalarına maruz kaldım. "Mina ya, değişik misin sen? Sürpriz diyorum. Sürpriz." dedi direksiyona iki eliyle de abanırken Cem.
"Ay bayıldım sürprizine. Sabahın köründe uykumdan uyandıracak kadar önemli olan şey ne merak ediyorum. Üstelik doğum günlerimiz ya da özel bir gün de değil." Rujumu kapatıp çantama atarken arka koltukta oturan Ayla ve arabayı kullanan Cem'in dikiz aynasından kesişen bakışlarını ve birbirlerine göz kırpmaları da dikkatimden kaçmamıştı. Ne oluyordu bunlara ya?
"Gelmek üzereyiz. Tek bir soru daha sorma mümkünse!" Cem'in kulakları tırmalayan sesiyle oflayıp camımı açtım. Fazlasıyla derin nefesler alıp vermeye ihtiyacım vardı. Fakat, Tanrı benim nefes almama izin vermedi ve araba büyük bir gürültüyle İstanbul trafiğindeki önümüzdeki araca çarptı. "Hasiktir!" Ayla'nın çığlığı, Cem'in küfürleri, benim şok olmuş ifademle aniden kornalar çalmaya başladı. Fena halde öndeki arabaya girmiştik tabiri caizse. Umarım öndeki aracın sahibi hepimizi sıra dayağına çekmezdi. Tabii aksi şu an mümkün değildi. Çünkü önümüzdeki araba bir servet değerindeydi.
"Çabuk kaç Allah'ın cezası! Mahvolduk, bittik biz. Şu aradan uza diyorum sana. Cem, duymuyor musun geri zekalı." Ayla arkada çığlıklar atıp bağrınırken dudağımı kemiriyordum. Şu an koskoca trafik bizim yüzümüzden iyice kitlenmişti. Trafikte zaten bir o kadar gerginlik hakimken bir de bizi silahla vurmazdı umuyordum ki. Aksi halde, bu genç yaşımda böyle şok edici bir şekilde ölmek beni çok üzerdi.
Kimsede bir sorun olmadığına emindim. Ancak araba cidden kötü haldeydi.
"Durun, sakin olun. Bence bir şey olmayacak. Hem bakın kimseden ses yok..." dememle öndeki arabadan, en az arabası kadar heybetli bir dev çıktı. Dev demek hiç eksik olmazdı. Çünkü öyleydi. Esmer, en az iki metre boyuna yakın, artısı vardır da eksiği asla yoktu. İri cüsseli bir adam indi. "Yarrağı yedik." Cem'in asla susmayan edepsiz ağzına bir tane vurmak istesem de yalnızca içimden bildiğim duaları okuyordum.
"Bu adam hepimizi sıraya dizer tek tek siker. Hatta ayılta bayılta."
"Cem, sus artık!" Emniyet kemerimi açıp kapı koluna uzandığımda, Cem aniden kolunu kapıya atıp geri çekti. "Salak mısın kızım sen? Bu adam parçalar seni. İnmek yok. Tüyeceğiz şimdi aradan. Sakin olun." Ona gerçekten sen sorunlu musun demek istedim. Ancak hepimizin yeterince korkmuş ve gergin olduğu gerekçesiyle bunu sonraya erteledim.
"Gözlerinden ateş çıkıyor." dedi Ayla arka koltukta sindiği yerden.
"Birinin orta yolu bulması gerek. Özrümüzü dileyeceğiz, mecbur." Kapıya yeniden uzandım ve bu sefer kendimi dışarı attım. Gözlerimiz kesiştiği anda güçlü gözükmek istedim. Çünkü karşımda şu an üflese uçacağımız kadar büyük biri duruyordu. Benim arkamdan Cem ve Ayla da çıkmıştı.
"Aa sıyırmış birazcık, kusura bakmayın beyefendi." Cem'in aptallığı yüzünden adam kaşlarını daha da çatmıştı ve trafik yüzünden durmadan korna sesleri eşliğinde küfürler işitiyordum. "Sıyırmış mı dedin sen?" Arabasını pert ettiğimiz adam birkaç adım bize doğru geldiğinde Cem, Ayla'nın arkasına kaçmıştı.
Kalın bir sese sahipti.
Mina şu an gerilmenin zamanı değildi. Arkadaşın bir bok yedi ve bunu yine temizlemek sana düştü. "Böyle olacağını bilemezdik, özrümüzü kabul ederseniz arabanızın masrafını karşılamak isteriz." İçimden umarım teklifimi kabul etmez diye yakınıp duruyordum. Çünkü bu arabanın masrafını ödemek demek üçümüzün bir araya gelip yine de kaputunu dahi yaptıramamak demekti. Bok vardı da gidip bu arabaya çarpmıştı.
Adam söylediklerim karşısında sinirli ifadesinin yerine düşünceli gözüktü. Burnundan sert bir nefes verdi. Cidden birazdan bizi dövecek gibi duruyordu. "Bizim acelemiz var, yavaştan gidelim." diye mırıldandığını duydum Cem'in.
Adam alayla kaşlarını kaldırdı. "Hiçbir yere gitmiyorsunuz. Derdinizi polise anlatın." Ağzım açık kalırken korkudan kalbim hızlanmıştı.
"Ne? Beyefendi sizce tek suçlu biz miyiz? Siz bizden şikayetçi olursanız biz de sizden oluruz!" Anlık gelen güvenle sarf ettiğim sözler üzerine ketum ifadesinde değişme olmadı. "Ameliyata geç kalıyorum. Bunun için şikayetçi olacaksan ol. Sizin kendinizi bilmezliğiniz yüzünden şu an canıyla mücadele eden kişi ölüyor."
Stresten ağlayacak gibiydim. Cem'i gidip dövmek istiyordum. "Doktor musunuz?" Adam saatini kontrol ederken sinirden alnında büyüyen damarı seğiriyordu. Yine de sakin kalması bi nebze bizim açımızdan iyiydi.
"Evet ve şu an ameliyata yeterince geç kaldım." Ağzının içinde küfür mırıldandığını duydum. Trafikteki araç sahipleri araya girip olayı yatıştırmaya çalışırken polisler çoktan gelmişti. "Ne oluyor burada?"
Doktor olan trafik magandası bizi gösterdi. "Muhtemelen reşit olmayan çocuklara araba verilmesinin sonucu." dedi. "Pardon da, ameliyatınız varmış gibi hiç gözükmüyor. Daha çok burada kavga yapmak istiyor gibisiniz."
Polislerin Cem'e ceza yazdığını gördüm. Dersini almaz arsız o, yüzsüz o...
"Sen kimsin ki sana laf anlatmakla uğraşayım? Komiserim şikayetçiyim."
Gitmeden son sözleri bunlardı.
Olayın üstünden bir iki saat sonra karakoldan çıkarken sinirden Cem'in üstüne atlamamak için zor duruyordum. Bir sürü azar işitmiş üstüne üstlük arabanın masraflarını biz karşılayacaktık ve Cem'in cezası da vardı. "Neydi o sürpriz gerçekten çok merak ediyorum. Al sürprizini de götüne sok." Ayla'nın terbiyesiz konuşmasına ilk defa hak verdim. Sabah sabah yaşadığımız şeyler yetmiyormuş gibi şimdi de sahilde oturmuş ne yapacağımızı düşünüyorduk.
"Bu işi halletmemiz lazım." dedi Cem en sonunda konuşmaya karar vererek. "Ama nasıl..." Sonrasında bakışlarını bana çevirdi.
"Mina, gidip adamdan rica etsene. Öyle kötü birine benzemiyordu." dedi. Ayla dayanamamış olacak ki, Cem'in koluna vurdu. "Salak, adam çocuk dedi bize. Ne yapsaydı bir de dövse miydi? Sanki korkmamışsın gibi bir de ahkam kesiyorsun. Arkama saklandın."
"Nerede çalıştığını bile bilmiyoruz. Ayrıca gitsek ne diyeceğiz ki? Sabah uzlaşıcı olmadı zaten." Derin bir nefes alıp soğuk suyumu içtim.
"Karakoldan buluruz. İsim soy isimden bir şekilde ulaşırız. Ayrıca gitsek değil, gitsem. Sen gideceksin." Kendinden emin şekilde konuşmasıyla göz devirdim. Aynen, adam sabah yeterince bizi yerin dibine sokmamış gibi bir de tekrar azarlatayım kendimi. "Hadi Mina. Bu işin bugün çözülmesi lazım. En azından şikayetini geri çeksin. Annem beni gebertir bu sefer." Dizlerinin üstüne çöküp beni sarstığında omuzlarından ittirdim.
"Of dur bir Cem. Bugün olmaz. Ameliyatım var dedi, duymadın mı?"
"Doğru söylüyorsun. O zaman yarın?"
**
Selamlar biricikler. İlk bölüm çok yüzeysel kaldı ancak ben genelde yan karakterleri olaya pek dahil etmem. Sonraki bölümden itibaren esas kızımız ve oğlanımızı okuyacaksınız. Beğendiyseniz vote ve yorum bırakmayı unutmayın.
🪽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rota (+18)
ChickLitUfak, küçücük bir öpücük bırakıp kendimi çektiğimde dağılmış gibi hissediyordum. Bununla yetinmeyip dudaklarımı yaladım. "Mina, Mina, Mina..." İsmimi sayıklayıp alınlarımlarımızı birleştirdiğinde ürkekçe gözlerimi kaçırdım. "Niye beni öpmedin?" Ell...