bol yorumm❤️🔥❤️🔥
***
"Hadi."
Jisung, binanın önünde kıpır kıpır beklerken ellerini de arkasında birleştirmişti. Gözleri Minhoların oturduğu binanın kapısında merakla 'arkadaşının' gelmesini bekliyordu.
İkisi de çok gezen biri değildi, aksine ev kuşlarıydı. Tüm bunlara rağmen liseli ergenlerin olduğu bir parti için izin koparmak zor olmuştu ve iki aile de birbirlerine göz kulak olma şartı ile izin vermişti.
Akşam üzeri dokuzdu, hava kararmıştı ve parti de yeni yeni başlamıştı. En sonunda kapıda bir hareketlilik olduğunda yarı koşuşturur bir şekilde çıktı Minho. "Geldim."
Onu görür görmez kızmak için hazırlanan Jisung'un şişirdiği yanakları adeta bir iğne ile patlatılmışçasına yavaş yavaş sönerken arkasında birleştirdiği elleri de çözülmüştü.
Minho, mavi üstünde siyah desenler bulunan bir kot pantolon üzerine de siyah kısa kollu bir gömlek giymişti. Bu hali bile Jisung'un nefesini kesmeye yetmişti, normalde direkt üstüne atlayıp 'sevgilim ol!' demeliydi fakat işler gerçeğe dönünce hareketler de o kadar kolay yapılamıyordu.
"Nerede kaldın ya?" diye sonunda konuşabildiğinde Minho yanına geldi. "Tişörtümü bulamayınca bunu geçirdim üstüme. Ondan uğraştım biraz." Güldü. "Yoksa merdivenlerden kayıp kafamı vurarak hafıza kaybı geçirdiğimi mi düşündün?"
"Komik mi? Mal."
Jisung direkt yürümeye başlamış, ellerini kendine yelpaze yapmıştı. Arkasından gülen Minho birkaç adımda ona yetişti, sitenin çıkışına yürürlerken komşularından birinin köpeğini sevmiş sonra da Jisung'u kolunun altına almıştı.
İşaret parmağını kaldırdı. "Bir saat bile kalacağımızı düşünmüyorum."
Başına hafifçe geriye eğerek konuşunca Jisung da kafasını ona çevirmiş, yakınlaşmışlardı. Jisung bir an bakışlarını kontrol edemeyip istemsizce dudaklarına bakarken hızla gözlerine çıkardı ve ofladı.
"Ya daha gitmedik, deneyip göreceğiz. Söylenme artık."
"Tamam, tamam."
Durağa geçmişler, Minho kolunu çekerken Jisung da köşeye yaslanmıştı. Akşamları genelde gelen tarafta olurdu bu yüzden bu saatte gidecek olmak tuhaf gelmişti. Kollarını göğsünde birleştirmiş etrafı incelerken "Ne bakıyorsun?" diyerek Minho'ya doğru dayanamayarak sorduğunda Minho onun burnuna vurdu.
"Bakamaz mıyım?"
"Saniyesine bin won alırım, bana bakıyorsun sonuçta."
"Gidip başbaşkana baksam daha az para öderim, bu ne havalar?"
"O bir Han Jisung değil ama."
Jisung yine pes etmeden konuşunca Minho birkaç şey söylemek için ağzını aralasa da hiçbir şey söylememiş, sadece gülerek ona baktıktan sonra gözlerini yaklaşan otobüse çevirmişti.
Durdurup binmişler, Jisung hızla önündeki Minho'nun gömleğine tutunmuştu. "Yuh, saat dokuz. Çok kalabalık."
"Mesaiden dönenler var, bizim aksimize manyak gibi çalışan liseliler var, ondan."
"Öğrenci detayını vermek zorunda değildin. Vicdanım sızladı az önce."
Bu sözlerle dudağını kıvırdı Minho, aslında zaten çalışıyorlardı. Gömleğinin bel kısmına tutunan Jisung ile beraber orta tarafa doğru ilerlemiş, Jisung kafasını kaldırıp tutunacak yer aramıştı.