0' YILDIRIMLA GELEN

409 66 20
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


0 -
YILDIRIMLA GELEN 

*

Gün doğdu ve battı birden. Gök, bütün yaşları dünyanın sonuymuş gibi akıttı. Önce aç bir karın gibi gürledi. Sonra zifir karası kubbe bir şimşekle aydınlandı. Ve sonra bir şimşek daha ve sonra bir şimşek daha yarıp geçti göğü.

Bir yıldırım düştü. Karanlık bir ormanın ortasında bir ağaç can evinden vuruldu. Cayır cayır yanmaya başladı ansızın. Gökten boşanırcasına yağan yağmurun gücü, o ateşi söndürmeye yetmedi. Ağaç, cehennemde bir beden gibi yanıyorken küçük bir hıçkırık karıştı göğün gürültüsüne. 

Ormanın içinde, bir ağacın dibinde çelimsiz bir beden titredi. İçin için ağlarken gözlerini sıkıca kapattı

Efser,

Gün henüz yeni doğmuşken birden kapanmış, kara bulutlar kalın bir perdeyi andırarak çekilmişti göğe. Yine de böylesi bir fırtına beklemeyen Efser, karavanından çıkıp bu kasvetli havanın tadına varmak için ormanda yürümek istemişti. Fakat dakikalar sonra başlayan o fırtınayla kendisini epey uzaklaşmış olduğu karavanına doğru koşarken bulmuştu.  Nihayetinde ayağı bir ağaç köküne takıldığı gibi yere serilmişti küçük gövdesi. Sonuç ise, ortadaydı. 

Bileğinden sıkıca tutunmuş, çamura bulanmış bedeniyle birkaç metre ilerisinde yanan ağacı izlemeye dayanamayıp kapatmıştı gözlerini. Kahve, uzun saçları yüzüne ve bedenine yapışmış bir vaziyette ona işkence ediyordu.

Tam anlamıyla sürünerek patika bir yola ulaşmıştı ancak devamını gidemiyordu. Birkaç adım ilerisinde, bir ağacı tam ortadan kesip atmış ve ateşlere bırakmış bir yıldırım düşmüştü. Yıldırımın o derin sesini, göğün aç bir karın gibi gürleyişlerini duymamıştı fakat gözleri önünde bir ağacı yarıp onu yakmaya başlayan o ışığı görebilmişti. 

Hıçkırdı. Bileğini sıkıca tutan eli oradan ayrılıp balçığa dönmüş topraktan tutundu. Her iki eliyle de güç almaya çalıştığı çamur yüzeyden kalkamayınca bir eli köküne takılıp düştüğü o ağacın iri gövdesinden medet umdu. Parmakları, ağacın kabuklarından tutunuyorken dudaklarından hıçkırıklar kopuyor, sırılsıklam olmuş bedeni titriyordu. 

Eğer duyabiliyor olsaydı yaklaşan fırtınayı fark ederdi. Eğer sağır bir dilsiz olmasaydı en kötü ihtimalle çığlıklar atar, yardım dilenebilirdi. 

Burada, cayır cayır yanan o ağacın birkaç metre uzağında öleceğini düşündü. 

Oysa hayali bu değildi. Onu görmeyen, bilmeyen ailesini 'tatil yapmak istiyorum' yalanıyla terk etmişti. Babasından istediği karavana kavuşmuş, onun için tutulan yabancı bir şoförle yola çıkmıştı. Hiç bilmediği bu adamdan nasıl kurtulacağını düşünüyorken şoför onu bir benzin istasyonunda bırakmış, tüm parasını da alıp kaçmıştı. Buna üzülememişti bile. Aslı sorulacak olursa eğer, istediği zaten buydu. 

Yalnız kalmak.

Şimdiyse tamamen yalnızdı. Burada tek başına ölecek kadar yalnızdı. 

Parmakları, ağaç kabuğundan sıkıca tutunurken zorlukla ayağa kaldırdı bedenini. Üzerindeki kıyafetler dahi onun güçsüz bedenine bir ağırlık yapıyorken omzunu ağaca yaslayıp bir müddet bekledi. Ötesinde yanan ağacın yaydığı ısı yüzünü ve bedeninin ön kısmını yakıyorken, sırtına kışın çetin kırbaçları vuruyordu. 

Hıçkırdı. Bunu kendisi bile duymadı. Kendi kulağının duymadığı bir iniltiyi başkasının duyması da imkansızdı. 

Bedenini sürüdü. İncinmiş bileği ve dizindeki o derin yarayla yokuşu çıkarken attığı her adımda yer ayağının altından bir yağ gibi kayıyordu. Canı çıkmışçasına ağlıyor, o küçük yüreği sanki bir anda aralık dudaklarından fırlayacak kadar deli atıyordu. 

Kâh düşüyor, kâh kalkıyor, kâh yağmura rağmen oturup bir ağaç kovuğunda dinleniyordu. Sis gittikçe artıyor, iki adım ötesini göremeyecek kadar düşürüyordu bakış açısını.

Dakikalar boyunca yürüttü halsiz gövdesini. Nihayet bir an başını kaldırıp ileriye baktığında sarı, küçük karavanını gördü. Gözyaşlarının ve yağmurun ıslattığı yüzünde silik bir tebessüm yeşerdiğinde daha bir hevesle attı adımlarını.

Son bir canla bir adım daha atıp asfalt yola ayak bastı. Ayağının yanında fırtınaya dayanamayıp kökünden sökülmüş bir tabela gördü. Tabelanın çamurlu yüzeyinde ağacından kopup düşmüş bir yaprak dalı, tabelada yazan yazıyı görmesini engelledi. 

O tabelada, hayatını kökünden değiştirecek o kelimeler yazıyordu. 

Askeri bölge. Girilemez.

*

12/06/24

İlk kez askeri kurgu yaziyorum cok heyecanlandim🥺

Umarim hosunuza giden bir bolum olur ve devamini bekleriniz. Her sey icin tesekkurler ❤️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 27 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MAYIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin