Medya: Güney-
KUZEY'DEN:
Kayanın üzerinde dizleri üzerine çökmüş, bağıra çağıra ağlayan çocuğa baktım. Sormak istiyordum. Kafamdaki bütün soruları cevaplamasını istiyordum.
O Gökhan dediği herif kimdi? Neden evine gitmek yerine buradaydı? Dert Kayası'nın onun için önemi neydi? Daha bugün gördüğüm karnındaki yara nasıl olmuştu? Güney o gün neden pusulasını denize atmıştı..?
O kadar çok sorum vardı ki ve o karşımda ağlarken öylesine odaklanamıyordum ki. Yanına gitmek istiyordum ama en yakın arkadaşının yanında bile ağlamazken benden uzaklaşabilirdi. Birde büyük ihtimalle çok fena hasta olmuştu ama bunu bile umursayamayacak kadar dolmuştu.
Tabii ya hasta olmuştu. Üzerindekiler ona ne kadar yakışırsa yakışsın daha çok hasta olacaktı.
Tam yanına gidecekken yerinden kalktı ve gözyaşlarını silip çalan telefonunu çıkarttı. Bir kaç saniye konuştuktan sonra aramayı sonlandırdı ve birine mesaj atıp denizi izlemeye devam etti. Büyük ihtimalle Kayra endişelenip aramıştı.
Hızlıca gözyaşlarını sildi ve telefonunun ekranından kendine baktı. Kızarmış burnu ve gözleriyle çok tatlıydı. Yanına gitmeye karar verdim ve hızla motorumdan inip yanına gitmeye başladım.
"Güney." diyebildim sadece ve hızlıca burununu çekip gözyaşlarını silen çocukla sustum. Arkasını döndü ve gülümsedi. Hayatın acımasızlığına inat gülümsedi. İçim giden gülüşüne karşılık verdim.
"Kuzey Bey neden buradasınız?" dediğinde ona yaklaştım ve bir elimi çenesine koyup hafifçe kaldırdım ve baş parmağımla okşadım. Ona temas etmeden duramıyordum.
"Asıl senin burada ne işin var Güney? Daha çok hasta olacaksın. Zaten titriyorsun." dedim ve ekledim. "Hadi gel seni eve bırakalım ve itiraz istemiyorum." diyerek kolundan tuttum ve motoruma ilerlettim. Başını salladı hiç bir şey demedi.
Motorun yanına gelince önce Güney'e sonra kendime kask taktım ve motora bindim. Güney'de arkama binince tam çalıştıracaktım ki Güney'in tutunmadığını fark ettim ve hemen uyardım.
"Güney ellerini belime dolar mısın? Düşeceksin." dediğimde irkilip bana döndü. Dalmıştı...
"Afedersiniz dalmışım." dedi ve ellerini sıkıca belime dolayıp yanağını da sırtıma dayadı. Yutkundum ve başımı iki yana sallayarak gaza bastım...
🌈
GÜNEY'DEN:
Rüzgar hızla saçlarımı savuruyor üşüyen bedenim titriyordu. Kuzey Bey'e evimi tarif etmiştim ve o da benim evime sürüyordu. Akşam yine şarkı söyleyecektim ve bu yüzden hazırlanmam gerekiyordu.
Sonunda oturduğum evin sokağına giriş yaptığımızda kafamı kaldırmaya çalıştım ancak başım çok ağrıyordu. Kuzey Bey motoru durdurduğunda zor bela indim ve evime doğru yürüdüm.
"Güney bekle." deyince durdum ve Kuzey Bey'e döndüm. Motorunu bahçeye park etmişti ve bana doğru yürüyordu. Yanıma geldi ve kibarca belimden tutup eve yürütmeye başladı. "Sana çorba yapacağım, boğazın acıyordur. Birde daha fazla hasta olma." dediğinde başımı salladım.
Boğazım fena halde yanıyordu ve büyük ihtimalle sesim kısılmıştı. Çantamdan anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım ve eve girdik. Kapıyı kapattım ve tam mutfağa ilerleyecekken Kuzey Bey kolumdan tuttu ve tekrar kendine çekti.
"Önce üstünü değiştir Güney." dedi ve benden ayrıldı. Başımı sallayıp hızla odama yöneldim ve bu gece söyleyeceğim şarkı için yeşil - beyaz bir kombin yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili CEO'm | BxB
Teen FictionKlasik "CEO - asistan" ilişkisi. - Göğsümde taşıdığım pusulamın ucu bile Kuzey'i gösterirken kalbim neden ona dönmesindi? Pusulam bile Kuzey'e aşıkken benim için ne gibi bir sorun teşkil edebilirdi? ~ Güney Güneş - Ucunun Güney'i göstermediği bir p...