6

28 4 0
                                    


-

GÜNEY'DEN:

Eve geldiğimizde odama çıktım ve üzerime kalın bir şeyler giymek için dolabımı açtım. Beyaz tişört üzerine siyah sweatshirt altına da kırmızı kareli pijamamı giydim ve mutfağa gittim. Kuzey Bey tezgaha yaslanmış beni süzüyordu.

"Sonunda kalın bir şeyler giymişsin. Sürekli titriyorsun." dedi ve yaslandığı yerden doğrulup yanıma geldi. Benden uzun olduğu için kafamı kaldırıp ona baktım. Kısa değildim, boyum 1.70'di. Yorgunca gülümsedim ve tezgaha ilerledim.

"Kahve içer misiniz?" diye sordum.

"İçerim." dedi. İkimize kahve yapmaya başladım. Kuzey Bey tam arkamda durdu. "Güney." diye mırıldandı. Ellerini belimde hissettim. Kahve makinesini kapatıp ona döndüm.

"Hm?" diyebildim sadece. Göz bebekleri irileşmiş ve zümrüt yeşili gözleri parlıyordu. Bakışlarındaki yoğunluğun sebebi neydi bilmiyordum.

"Ben bugün burada kalsam sorun olur mu?" diye sorunca başımı salladım ve konuştum.

"Kal.. yani kahvemizi içtikten sonra odanı gösteririm." dedim ancak farkındaydım başka bir şeyler vardı ama söylemiyordu. "Başka bir şeyler var gibi hissediyorum." dedim açıkça. Başını salladı.

"Biliyorsun seninle konuşmak istiyordum. Acaba.. şimdi konuşabilir miyiz?" diye sorunca onayladım. Zaten uykum da yoktu.

"Olur tabii. Neden olmasın?" dedim ve arkama dönüp makineyi tekrar çalıştırdım. Hala aynı şekilde duruyordu kılını dahi kıpırdatmamıştı. Üzerime eğildi ve yanağını omzuma yasladı. Kollarını belime sardı ve göğsünü sırtıma yasladı. Yoğun ve keskin bakışlarını üstümde hissediyordum.

Kalbim tekledi ve derin bir nefes aldım. Gökhan'la bile bu kadar yakınlaşmamıştım ama şimdi ise asistanı olduğum patronumla yakınlaşıyordum. Kalbim çok hızlı atıyordu. Sanki bir hamle daha yapsa göğüs kafesimi delip geçecekti.

"Kahvenizi nasıl içersiniz?"

"Şekerli." dedi. Nefesi boynumu gıdıklıyordu.

Makine kahvenin olduğuna dair ötünce kahveyi kupalara koydum ve birini Kuzey Bey'e uzattım. Kupayı aldı ve doğruldu. Bende kupamı alıp ona döndüm. Mutfaktaki küçük iki kişilik masamı gösterdim.

"Burada mı oturalım, bahçede mi?" diye sordum ve bahçeye baktım. Neredeyse yağmur yağacaktı.

"Burada oturalım. Dışarı soğuktur şimdi." dedi ve sandalyeyi çekip oturdu. Bende karşısına geçtim ve kahvemden bir yudum alıp Kuzey Bey'e baktım.

"Ne ya da neler sormak istiyorsunuz?" diye sorunca derin bir nefes aldı.

"Yani soracağım sorular biraz özel bunu anlamışsındır?" diye sorunca başımı salladım. "Gökhan kim?" dediğinde gözlerimi kaçırdım ve anlatmaya başladım.

"Gökhan benim eski sevgilim. Bizim 5 yıllık bir ilişkimiz vardı ama sonra o beni aldatınca biz pazar günü ayrıldık. Şimdi de pişman olmuş işte." dedim başını salladı.

"Peki ya Dert Kayası onun senin hayatındaki yeri ve önemi ne?"

"Annem ve babam ,ben 6 yaşındayken beni terk etti. Yani daha doğrusu annem terk etti başka birine gitti. Sonra.. babam bana bakamadı ve o da beni yetimhaneye terk etti. Çok öfkeliydim. Öfkem beni mahvetti, yıllarca gözyaşlarımı sineye çekti. Bir gün yetimhaneden kaçıp koşmaya başladım. Nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Sonra kendimi eski deniz fenerinin yanında Dert Kayası'nın üzerinde denizi izlerken buldum. Sonra da her gece yetimhaneden kaçıp o kayanın üzerine gittim. Ona sığındım çünkü sığınacak başka kimsem yoktu. O benim tek sığınağım olmuştu." dedim.

Sevgili CEO'm | BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin