Zaman Taşlarının Bir Laneti Mi Bu [ BÖLÜM 1 ]

38 22 1
                                    

•••••••••••••••••

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•••••••••••••••••

Anlayamıyordum.

Ben neredeydim böyle?

En son taşları yerlerine teslim etmiştim ve geçmişe, Peggy'nin yanına dönmek için kolumdaki, Tony'e ait olan, zamanda bizi gezdiren alete basmıştım. Kendimi evimde bulacağımı düşünürken hapishane gibi bir yerde bulmuştum. Sağımda ve solumda iki adam vardı daha önce görmediğim. Bana karşımdaki ekrandan bir şeyler izlettiler ama şimdi ne izlettiklerini hatırlamaya çalışırken başıma giren ağrılar yüzünden hatırlayamadığımı fark ettim.

Ceza demişlerdi. Neyin cezasıydı bu? Ne cezasıydı? Bu bahsettikleri cezanın şu an olduğum yerle bir alakası var mıydı?

Bana bakan gözler arasında koşarak uzaklaşmaya çalışıyordum buradan. Fısıldaşmalar, insanların beni parmakları ile göstermeleri, önüme geçmeleri, bana dokunmaya çalışmaları bir ceza mıydı?

Alışık olduğum bir durumdu aslında bu. Buzdan uyandıktan sonra kimse tarafından fark edilmemiştim ama yenilmezlerle beraber katıldığım ilk savaştan sonra da aynı şeyleri yaşamıştım. İnsanlar artık beni Kaptan Amerika olarak tanımışlar ve kabul etmişlerdi. Gördükleri her yerde fotoğraf çekinmek istemelerini veya imza almaya çalışmalarına alışmıştım. Hatta bana dokunmalarına ve ahlaksızca gelen tekliflere bile bir süre sonra alışmıştım ve garipsememiştim.

Ama şimdiki durum çok daha farklıydı. Hayranlıkla bakıyorlardı eskisi gibi fakat sadece bununla sınırlı değildi hiçbir şey. Beni geren, beni burada koştura koştura kaçıran benim hakkımdaki fısıldaşmalarıydı. Hepsinin bana bakarak birbirilerine kurdukları cümlelerdi.

"Kaptan Amerika 30 yıl önceki savaşta ölmedi mi? Nasıl olur da geri dönebildi?"

Taşları bırakmaya gittiğim için beni ölü olarak kabul etmişlerdi sanmıştım en başta. Geri dönmeyeceğimi biliyordum, muhtemelen Nick Fury durumu herkese 'Steve Rogers bu zamana gelmeyi tercih etmedi, kendi zamanında kaldı.' diyerek açıklamamıştır diye düşündüm. Bu yüzden de 'Steve Rogers, Thanos ile edilen savaşta hayatını kaybetti.' demiştir diye geçirdim içimden. Ta ki küçük bir çocuğun elindeki Kaptan Amerika ve Ironman oyuncağı ile dizlerime yapışına kadar.

"Geri döndün. Her zaman döneceğini biliyordum. Kendini korkmadan nasıl o dağdan aşağıya atabildin? Anlatır mısın?"

Kendimi dağdan mı aşağıya atmıştım? Bu hiçbir zaman olmamıştı. Acaba Bucky'den mi bahsediyorlardı? Ama o dağdan aşağıya atmamıştı kendisini, trenden düşmüştü. Beni onunla karıştırıyor olamazlardı, değil mi?

Kaçacak başka yerim kalmamıştı artık. Etrafım büyük bir insan kalabalığına karışmış durumdaydı. Durmadan fısıldıyorlar, önümü kesiyorlar, bana hep bir ağzından bir şeyler diyorlar, dokunmak istiyorlardı. Midem bulanıyor, nefes alamıyordum aralarında. Biraz dağılmalarını, nefesin bana gelmesini rica ediyorum ama sesimi ulaştıramıyordum onlara.

Kalabalığın arasında kırmızıyı gördüm. Turuncuya çalan, nerede görsem tanıyacağım o renk. Bir zırh. Tony'nin zırhı. Muhtemelen havadan yere yeni inmişti ama ben havadayken değil yerdeyken görmüştüm onu. Kalabalık bir sağa bir sola doğru ayrılırken ben tanıdık görmüş olmanın mutluluğu ve heyecanı ile Tony'e doğru ilerlemeye başladım. Nasıl bir yerdeydim, Tony hâlâ nasıl yaşıyordu bilmiyordum ama umurumda da değildi. Hatta şu an Tony'e sıkı sıkı sarılabilirdim bile. Muhtemelen sarılacaktım da.

Zırhın yanında durduğum anda, "Tony." Diye fısıldadım. Kalabalık artık yoktu ama ben hâlâ nefes alamıyordum. Geçmişte yaşadığım ataklar yine mi başlıyordu bende? Serum o atakları geçirmişti ama. Nasıl tekrardan geri gelebilirdi?

Ben Tony'nin zırh başlığını çıkarmasını beklerken o dümdüz duruyordu karşımda. Dengemi kaybetmeye başladım. Yana doğru düşecektim birazdan, belliydi. Bu yüzden zırhtan destek almak istedim ama beceremedim. Bedenim sol tarafa doğru sertçe düştüğünde çığlıklar atıldı. Herkes benim için üzülüyor ve endişeleniyordu galiba. Yanıma gelmek istediler ama Tony elini kaldırıp durdurdu herkesi. Kimse gelemedi yanıma.

Gözlerimin önü kararmaya başladı. Derin bir uydu vardı beni çağıran. Gözlerim kapanıp gidiyordu ve ben buna engel olamıyordum. Gözlerim kapanıp gitmeden önce son gördüğüm ve beni endişelendiren, hatta korkutan şey zırhın başlığının açılmasıydı. Ben Tony'i göreceğimi umut ederken bambaşka bir yüz ile karşılaşmıştım.

"Asla Stark ailesinin peşini bırakmayacaksın değil mi Yüzbaşı? Asla."

Sadece bu cümle çıktı ağzından. Ben uykuya dalmamak için kendimi tutarken tanımadığım adam zırhın başladığını kafasına tekrardan geçirdi ve gökyüzüne doğru uçmaya başladı. Bunun fırsatı ile kalabalık tekrardan etrafımda toplanırken ben kendimi daha fazla tutmak için çabalamadım. Belki uyandığımda tekrardan evimde olurdum.

••••••••••••••••

Kemerleri bağlayalım. Büyük bir uçuşa çıkıyoruz 🥳

Son Of Tony Stark ✪ Steve Rogers Gay Fanfic Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin