24. Bölüm

2.3K 167 70
                                    



"Ali bari sen yapma ya şerefsiz. Derdimizi anlatıyoruz burda." Telefonu yasladığım yerden alıp dolaptan kupa almak için arkamı döndüm.

"Çok konuşma çay demle." İğrenç kahkahasını kulaklarımı tırmalıyordu. Kettledaki suyu kupaya dökmeye çalışırken elime sıçramasıyla küfür edip hızla tezgaha bıraktım.

"Kahvesine de çayına da suyuna da.. bok içsinler. Zehir zıkkım olsun." Bugün o kadar çok kaş çatmıştım ki başım ağrıyordu artık. Her şey ters gidiyordu.

"İyi tamam kapatıyorum ben. Sana kolay gelsin. Öptüm bebeğim." Vedalaştıktan sonra telefonu kapatıp cebime attım. Kızaran elimi soğuk suya tutup bardakları tekrar doldurarak çıktım mutfaktan. Asansöre atlayıp abimlerin katına çıktım. Önce asistanlara istediklerini verdim. Ordan da toplantı odasına geçip kapıyı çalarak açtım. Proje hakkında konuşurlarken hatırladığım kadarıyla içecekleri dağıttım. Tabi benim hafızam kuvvetli değildi maalesef. 4 kişinin içeceğini karıştırmışım.

Neyse onları düzelttikten sonra çıktım tekrar. Bu sefer ne yapacağımı söyleyen asistanda toplantı odasında olduğu için ortada kalmıştım. Kenan abimin odasına geçmeye karar verdim. Geçmeden önce kendime de bir kahve yaptım. Tek onlar mı içecekti.

Odası gayet güzeldi. Dekorasyonu tam onu andırıyordu. Koyu ve sade. Kenarda kalan uzun koltuk takımına yerleştim. Kahvemi içerken telefonda dolaşıp şirkette olduğumu gösteren bir story attım. Tabi hangi konumda olduğumu belirtmedim. Daha zaman vardı. Yükselicektim illaki.

Toplantı daha uzayacağa benziyordu. Pozisyon değiştirip yatarak telefonuma bakmaya devam ettim. Bir dizi açtım. İzlerken dalmış olacağım ki odaya giren Karan abimi başımda görünce irkilip bir çığlık attım refleksle.

"Bu ne hal lan? Böyle mi çalışıyorsun sen?" Dakika bir gol bir azarlarına başlamıştı. Uzunca bir of çekerek ayaklandım. Kahve fincanımı alıp yüzüne bakmadan odadan çıktım. Mutfakta izlemeye devam ederdim bende.

Arkamdan söylenmeye devam ederken elindeki dosyaları masaya bırakıp çıktı odadan. Odasına geçmeden bana yüksek sesle konuştu.

"Kahve yap bana. Su gibi olmasın yakarım seni!" Yaparım abicim. Hem de öyle güzel yaparım ki tekrar tekrar istersin. Kupayı ve suyu hazırlayınca bir kaşık granül kahve koyup ardından genizden gelen tükürüğümü kupaya bıraktım. Suyu üzerine ekleyince karıştırarak mutfaktan çıktım. Bakalım beğenecek mi.

 
  Odasının kapısını tıklatıp gel demesini beklemeden içeri girdim. Yalnız değildi bu sefer. Yakın arkadaşları Uraz da buradaydı. İşi gücü bırakmış bir eğlence planı üzerine konuşuyorlardı.

  "Yeni eleman almışsın kardeşim. Hayırlı olsun." dedi Uraz beni gülerek süzdükten sonra Karan'a dönüp.

  "Evet öyle oldu. Maaşından kesicem ama.
Hiç memnun değilim." Köpek surat seni. 'Mimnin diğilim' . Göstericem ben sana memnuniyeti.

Kahveyi dökmemek için ağır ağır yürüyordum. Ben daha masaya gelemeden Karan çalan telefonuyla ayaklanıp birazdan geleceğini söyledi. Ve elimdeki kahveyi, içinde benim dna'mın olduğu kahveyi Uraz Bey'e vermemi söyledi.

  Bir süre yüzüne mal gibi baktım. Plan götümde patlamıştı. Telefonla konuşarak odadan çıkarken bana çemkirmeyi de ihmal etmedi tabi.

"Bakma oğlum aval aval. Kahveyi servis et sonra asistanların yanına git." Deyip odadan çıktı. Yutkunma sesim yankılandı.

"Iıı şey. Ben size yenisini yapayım. Bu soğumuştur şimdi." Geveleyerek beni inceleyen adama döndüm. Hemen yanındaydım zaten.

"Hiç gerek yok. Yorma kendini. Yeni iyileştin zaten. Ee nasıl gidiyor. Memnun musun işinden?" Yerinden kalkıp elimdeki kupayı kapmasıyla müdahale edemeden çoktan içmişti bile. Karan'a  ne zaman bir sinsilik yapmaya çalışsam götümde patlıyordu. Muskası mı vardı anlamadım ki!

Bundan bele tövbe!

  "İ-iyi. Daha ilk günüm. Size afiyet olsun ben..ben asistanlara bakayım." Arkamı dönüp hızlıca kapıya yürüdüm. Onun ise kıkırdayıp ardından;

"Nereye ya. Yalnız mı bırakıcaksın beni?" Dediğini duydum ama durmadım. Yaptığımdan utanmıştım şu an. Allah kahretsin seni Karan.

  Çalan telefonuma baktığımda annemin aradığını gördüm. Oflayarak kulağıma koydum. Oflamamın sebebi bugün dördüncü arayışı olmasıydı. Okula yeni başlayan çocuklar gibi sürekli arayıp durumumu sorguluyordu.

  "Annecim. Naptın bebeğim?" Heyecanı da hiç eksilmiyordu ha. Sesimi üzgün bir şekilde çıkartıp konuştum.

"Çok yoruldum annee. Gel beni al lütfen. Karnım ağrıyor." Artık illallah edince pes edip annemi kullanmaya karar verdim.

"Oy canım canım. Tamam geç abinin odasına uzan, geliyorum seni almaya."
Keyfim yerine gelmişti. Oh kurtuluyordum.

"Tamam anne. Çabuk gel lütfen." Daha da acındırmaktan bir şey olmazdı. Adımlarımı Kenan abimin odasına çevirdim. İçeri geçip uzandım. Uzanınca ne kadar yorulduğumun da farkına varmıştım. Derince bir oh çekip gözlerimi kapattım. Gözlerimi dinlendirdim annem gelene kadar. Ben dinlenirken abimde gelmişti. Elini alnımda ve saçımda hissedince gözlerimi zorlukla araladım.

  "İyi misin koçum? Annem aradı kötüymüşsün." İyice uyuşmuşken başımı salladım, gözlerimi kapatarak. Yutkunduğum sırada boğazım acımıştı. Yüzüm ekşiyince abim boynumdan tutup kaldırdı birazcık.

  "Gel su içelim. Hiç içtin mi bugün?"
Yüzünde ve sesinde pişmanlık seziyordum nedense. Küçük kardeşini çalıştırıp hasta etmek üzmüş olmalıydı. Ama bende anlamamıştım ki, bu yorgunluk bir anda geldi. Dudağıma dayattığı bardaktan birkaç yudum suyu zar zor içtim. Başımı çevirip yanımdaki omuza koydum. Allah'ım ben ne günah işledim. Anneme yalan söylerken gerçekten de hasta oluyordum. Alnımda ve boynumda ellerini hissediyordum abimin. Kapı açılıp annem gelene kadar abimin omzunda dinlendim.

"Noldu birden bu çocuğa Kenan? Annecim iyi misin bebeğim?" Gözlerimi açıp anneme baktım. Önüme gelip saçlarımı geri tarayarak yüzümü okşadı.

"Salgın var sanırım anne. Bizim Uraz da halsiz hissediyordu." Cık cıkladığını duydum annemin.

Bir dakka dur. Uraz da mı halsiz hissediyor!?

  Benim sayemde dolaylı yoldan bende ne varsa ona da geçmişti. Tekrar utanmıştım.

  "Anne eve gidelim lütfen. Söz bir daha sözünüzden çıkmayacam. Çalışmak için daha çok gencim ben." Yakarışıma karşı tepki olarak sadece dinlemekle kaldı. Abimin yardımıyla annemin arabasına yerleşip annemle eve geçmiştik. Daha iş çıkışına vakit vardı.

  "Evde annem beni mutfağa sokmuş, türlü türlü karışım ve çorbalar içirmişti. Biraz daha dinç hissettiğimdeyse odama kaçıp göz önünde görünmemeye çalıştım. İş mevzusunu kapatmamız lazımdı. Çalışmayı sevmemiştim.


————

Kısa kesmek zorunda kaldım.
Çok yoğunum şu sıralar. İstediğim gibi bir bölüm olmadı maalesef. Ama telafisi olucak.

 

CENK (BL)-GerçekaileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin