Çakıl
Baktım. Beni fark etmiş gibi görünmüyordu. Yemek tepsisini küçük sehpaya yerleştirip kapıya doğru yürürken her zamanki gibi sessizdi.
Yorgun olduğu her halinden belliydi ve bu bir şeyi unutmasına sebep olmuştu. Kapıyı kilitlememişti. Adım seslerinin ardından bir kapının kapanma sesi duyuldu. Bense on dakika sonra koridordaydım.
Sekiz gün sonra ilk defa odadan çıkıyordum.
Merdivenleri olabildiğince sessiz indim ve bahçeye bakan pencerelerden birine yaklaştım.
Kaçmam mümkün değildi. Koca bahçe adam doluydu ve her biri benim dört katım kadardı. O zaman yapmam gereken tek bir şey kalıyordu. Bilgi toplamak.
Pencerenin önünden çekildim ve saatin üç kırk beş olmasını umursamadan yalnızca ayın ve bahçedeki birkaç tane lambanın aydınlattığı loş evde gezinmeye başladım. Önce üst kattan başlayacaktım.
Merdivenleri tırmandım. Son basamağı da geçer geçmez duyduğum bir kapı açılma sesi ile kendimi en yakın odaya atmak zorunda kalmıştım. Adım sesleri bulunduğum odanın önünden geçip gittiğinde arkamı döndüm ve girdiğim odaya baktım.
Küçük ve boğuk bir odaydı. Yerde eski zamanlardan kalma kırmızı, elle işlenmiş desenli bir halı vardı. Duvarlar ise raflar ve dolaplar ile doluydu. Odanın kenarında küçük bir çalışma masası vardı. Yavaşça ilerleyip rastgele bir dolap açmıştım.
Neredeyse bomboştu. En üst rafında kahverengi bir dosya, bir altında boş bir raf ve bir altında küçük bir kitapçık vardı.
Dosyayı yavaşça elime aldım ve açtım. Bu bir doğum raporuydu ve bir çok yeri karalanmıştı. Boşta kalan yerleri okumaya çalıştım ama beş dakikalık bir uğraş sonucu yalnızca bebeğin kız olduğunu, erken doğduğunu ve yaşama ihtimalinin çok az olduğunu öğrenmiştim. Tarih kısmı ise kararlıydı. Dosyayı bıraktım ve kitapçığı boş vererek dolabı kapattım.
Bir sonraki rafa doğru ilerleyip gördüğüm kar küresini elime aldım. Ters çevirip altına baktığımda gördüğüm yazıyla kaşlarını çattım.
Küçüğümün ilk hediyesi. Ne olduğunu tam olarak bilmesede hoşuna gitti.
Kar küresini bıraktığım anda duyduğum adım sesleriyle donup kalmıştım. Yeniden kapı kapanma sesi duyduğumda tuttuğum nefesimi verdim. Daha fazla burada oyalanamazdım. Daha sonra fırsat bulursam yine gelecektim.
Kapıyı ses çıkarmamaya özen göstererek açtım ve kendimi dışarı attım. Yavaşça diğer kapılara doğru ilerledim. Eğilip anahtar deliğinden içeri bakıp kimsenin olmadığına emin olduktan sonra kapıları açmaya çalıştım ama hepsi kilitliydi. En azından boş olan odalar kilitliydi. Malum bir tanesinde uyuyan bir öküz vardı.
Hızlı adımlarla aşağı indim. Yalnızca bir mutfak ve geniş bir salon vardı alt katta.
Ama dikkatli bakınca birşey fark ettim. Mutfağın solunda kalan duvar ile mutfak arasında dar bir boşluk vardı ve içimden bir ses oraya gitmem gerektiğini söylüyordu.
Hiç düşünmeden boşluğa daldım ve karanlık geçitte yürümeye başladım. İlerledikçe daha da havasız kalmaya başlayan geçit terlememe sebep oluyordu. Bir adım daha attığımda sendeledim. Kötü bir koku alıyordum. Genizlerimi yakan ve ayaklarımı uyuşturan bir kokuydu. Dizlerimin üstüne çöktüm ve duvara tutundum. Gözlerimin karardığını hisseder gibi olduğumda beynim çalışmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aydan Bile Beyaz
General FictionBeline kadar uzanan siyah dalgalı saçları bembeyaz teni için yaratılmıştı sanki.. "Genç adam tanımadığı küçük kıza baktı. Şakağından çenesine doğru süzülen kanı, küçük bedeni kaldıramamıştı belli ki. Bir saniye bile düşünmeden kızın hafif bedenini k...