jungkook, haftasonunun ne ara geldiğini anlamadı.
haftaiçi derslerine girmiş, arkadaşlarıyla her zamanki mekanlarda takılmıştı. bu anlarda aklına gelen, bir yılan gibi sızan ve saatlerce onunla kalan taehyung ise hiç işine yaramıyordu.
jungkook, taehyung'u düşünüyordu. onun için söylediği sıcak cümleleri, evindeki rahat koltukları, şaraplarını ve kokusunu. neredeyse taehyung'u düşünmediği tek bir an yoktu ve bu da uyuduğu zamandı.
aynaya son bir kez baktı ve gördüğü halinden hoşnut bir şekilde uzamaya başlayan saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. kirazlı lipbalmınıda sürünce artık hazırdı.
taehyung onu aşağıda beklediğini söylemişti. sitenin girişine geldiğinde tanıdık arabayı gördü ve yanında dikilen bedenle şaşırdı.
taehyung, siyah takım elbisesiyle büyüleyici görünüyordu. bir ayağıyla yerdeki taşları oynatıyordu. nihayet onu fark ettiğinde gülümsedi. jungkook utanmıştı. çünkü, hadi ama... karşısında kim taehyung'u böyle görse etkilenirdi.
yanına gitti ve "selam." dedi.
taehyung, beyaz tenli oğlanı baştan aşağı süzdü. "selam, yakışmış." diyerek kapısını açmıştı.
jungkook teşekkür ederek oturuduğunda sıcaklamaya başlamıştı.
taehyung hâlâ— sırıtarak sürücü koltuğuna yerleşmiş ve gidecekleri saraya doğru sürmeye başlamıştı. evet, parti büyük bir sarayda yapılacaktı ve jungkook bunu ilk öğrendiğinde gitmekten vazgeçmişti. neyseki taehyung ona tüm gece yanından ayrılmayacağına söz vererek ikna etmişti.
arabada rutin şeyler hariç pek konuşmadılar. jungkook gergin ve heyecanlı hissediyordu.
jungkook, ihtişamlı binaya yaklaştıklarını etraftaki iyi ve lüks giyinimli insanlardan, pahalı arabalardan anladı.
içeri girdiklerinde yanlarından geçen herkes taehyung'a selam verdi. jungkook, onun adına gururlu hissetti. başarılı olmasını çok fazla istiyordu.
ve bu, itiraf etmek istemesede seksiydi. taehyung hakkında düşünmekten kaçındığı tüm o şeyler yine oradaydı. kumral saçları, yapılı boynu, kemikli elleri ve sıkı bacaklarıyla gördüğü en çekici adamdı.
taehyung'un koluna girdi ve onlara ayrılan masanın yanına geldiklerinde etrafı inceleme fırsatı buldu. birkaç kişi dans ediyordu. çoğunluğu iş insanı olduğundan derin sohbetler içerisindeydi.
jungkook, kendini buraya ait hissetmiyordu ama önemli olan bu değildi. ondan gelmesini taehyung rica etmişti. onu kırmazdı.
taehyung, beyaz tenli oğlana döndü ve "beğendin mi, rahat mısın?" diye sordu. gözleri yine parlıyordu.
jungkook "iyiyim, eğleniyorum. merak etme." diyerek ona gülümsedi.
taehyung, kıravatını düzeltti ve "zaten çok fazla durmayacağım. belki burdan sakin bir yere geçebiliriz. sen de istersen eğer." dedi.
jungkook başını "evet anlamında salladı ve "isterdim." dedi. taehyung'un ikisi için planladığı her şeye tamam diyebilirdi.
taehyung'un duyduğu cevapla keyfi daha yerine gelmişti. tam ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki babasının arkadaşı gelip ona selam verdi. aralarındaki anda bozuldu.
taehyung -istemeyerekte olsa- birazdan döneceğini söyleyerek jungkook'u masada yalnız bıraktı.
dans edenleri izledi. bir gün taehyung'la da bu şekilde dans etmek istediğini düşündü. son zamanlarda hayallerinin ana kahramanı hep aynı kişiydi. bunun ne anlama geldiğini artık kabul ediyordu. sadece, hislerinden emin değildi. her şey çok yeniydi.
elindeki içecekten bir yudum aldı. bu sırada yanına gümüş parıltılı bir elbise giyen, siyah saçlı bir kadın geldi. çok güzeldi. bunu gördüğünüz ilk an kolaylıkla söyleyebilidsiniz.
kadın jungkook'un masasında durdu ve ona "selam, ben mirae." dedi.
"memnun oldum. jungkook." dedi.
kadın bakışlarını biraz ileride konuşan taehyung'a çevirdi ve yeniden jungkook'a döndü. yüzünde anlayamadığı bir his vardı.
"taehyung'un arkadaşı mısın?" diye sordu gülümseyerek.
jungkook bu sorunun cevabını kendisi de bilmiyordu. onun arkadaşı mıydı, hayır. komşusu muydu, evet ama yine hayır. sadece komşusu değildi. arkadaşı hiç değildi.
sonunda "biz, arkadaşız." diyebildi. düşününce en doğrusu bu gibi gelmişti.
kadın kaşlarını kaldırarak anladığını belirtti ve yeniden taehyung'a doğru döndü. "taehyung'un eski sevgilisiyim. seninde ilk bakışta onlardan biri olabileceğini düşündüm."
jungkook, duyduklarıyla yerin ayaklarının altından kaydığını hissetti. kadın sanki çok normal bir şey söylemiş gibi gülümsedi. jungkook zorla boğazını temizledi ve olayı sindirmeye çalıştı. yapamıyordu. gözleri çoktan dolmaya başlamıştı ve burada artık durmak istemiyordu. ayrıca taehyung yanından ayrılmayacağına söz vermişti ama yanında değildi.
gözyaşlarını tutmaya çalışarak masadan ayrıldı. kadına son bir kez bile bakmamıştı.
bu sırada taehyung'un onun gittiğini gördüğünden ve hemen arkasından partiyi terk ettiğinden haberi yoktu. olsa bile umrunda olmazdı. çünkü güven, bir kerelikti ve jungkook bu gece tüm hakkını kullanmıştı.
—
mirae nerden çıktın git lütfen
oy ve yorum atarsanız sevinirim <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
glass tears
Fanfictionbir bardak sen, ve tamamen sarhoşum. strangers to lovers neighbourhood au slowburn