22; slow dancing

146 10 1
                                    

jungkook gözünü açtığında perdelerden içeri vuran güneş ışığını gördü. baş ucuna baktı ve saatin sabah on bir olduğunu gördü.

yana dönmek istediğinde kalçasında büyük bir acı hissetti.
dün gece otele geldiklerinde hiç sakin durmadıkları anlar birer birer aklına gelmeye başladığında yeniden uyumak istedi. tam anlamıyla ayıkken bunları düşünmek sağlığına iyi gelmiyordu.

yatakta yana döndü ve taehyung'a baktı. mışıl mışıl uyuyordu. ve daha mı yakışıklıydı yoksa jungkook'a o anlardan sonra öyle mi geliyordu? çünkü gerçekten, gerçekten taehyung hiç olmadığı kadar yakışıklı görünüyordu.

jungkook onu uyandırmamaya dikkat ederek yataktan kalktı ve banyoya gitti. elini yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı. gece hemen uyudukları için duş aldı ve çıktığında ayndan vücuduna baktı. vahşi bir hayvan tarafından saldırıya uğramış gibi her yerinde diş ve morluk izleri vardı. bu jungkook'a şu ana kadar hissetmediği bir zevk verdi. boynundaki mor izler bir süre daha orada kalacak gibiydi.

banyodan çıktı ve altına bir iç çamaşırı giydi. yeniden taehyung'un yanına yattığında taehyung'un yavaş yavaş uyanmaya başladığını fark etti. jungkook eğilip sevgilisinin dudaklarını öptü ve "günaydın." dedi.

taehyung cevap vermedi. sadece jungkook'u görmek istiyordu. uyanıp uyandıktan sonra bile aklına gelen ilk şey oydu. onu kendine çekti ve elini beline koydu. jungkook'un boynunu ve saçlarını kokladı. "güzel kokuyorsun." dedi. jungkook yıkanmasa bile güzel kokuyordu, bu taehyung'u deli eden özelliklerinden sadece bir tanesiydi.

jungkook aldığı iltifatla memnun olmuş bir şekilde sırıttı ve taehyung'la göz göze geldi. "bugün ne yapmak istersin?" diye sordu. taehyung bilmiyormuş gibi dudağını büzdü. bundan sonraki tatillerinin jungkook'un istediği gibi geçmesini istiyordu. "sen ne istersen." diye cevap verdiğinde jungkook'tan beklediği gibi bir göz devrilmesi kazandı. aklından geçen edepsiz fikirle ağzını açtı. bundan sonra kendini tutması gereken yerlerde tutmayacaktı. bunu dün gece çok güzel öğrenmişti

"sen olsam güzel gözlerini devirmeyi başka anlara saklarım." dedi. taehyung, jungkook'la uğraşmaktan zaten keyif alıyordu. bir de işe kirli konuşma eklediğinde ondan mutlusu yoktu.

jungkook zorla yutkunarak "sen, tanrım... gerçekten bir şeytanla sevgiliyim." dedi. sanki o çok masummuş gibi söylediği şeye taehyung "emin misin?" der gibi bakmıştı.

jungkook bir bacağını üstüne atıp kucağına çıktığında taehyung'un az önce yaptığı imayı haklı çıkarmıştı. jungkook gerçektende yaramazdı.

kendini beğenmişti. ama o kendini beğenmeyecekti de kim beğenecekti? özgüvenliydi. bu özelliği taehyung'un çok hoşuna gidiyordu. tıpkı şu anda olduğu gibi, kucağında oturan adam ona sonsuz bir güven veriyordu. bir dahaki sefere tüm ipleri onun eline bırakmayı aklından geçirdi. ama bu sadece bir fikirdi. çünkü jungkook'a dayanamayacağını biliyordu.

jungkook, bacaklarını iyice iki yana açıp taehyung'un kucağında yerleşti. aletini hissettiği halde oyuncu bir tavırla her şey yolundaymış gibi davranıyordu. onu sürmek istediğini kendine bile itiraf edemezken şu an yaptığı neydi hiçbir fikri yoktu. bir anda ona cesaret gelmişti ve canı biraz oyun oynamak istiyordu.

hevesli bir sesle "taehyung," dedi. ses tonunu nasıl kullanması gerektiğini iyi biliuorfuy. bir elini taehyung'un çıplak karnına yasladı ve hafifçe ileri geri sürtünmeye başladı. işte her şeyin başladığı anda buydu.

taehyung boğazından yükselen bir sesle inedi ve jungkook'un belini tuttu. jungkook yeniden "taehyung." dediğinde kalçasına sert bir tokat attı ve jungkook çığlık attı. "ah, sikeyim." dedi. taehyung belindeki ellerinin yardımıyla onu aletinin üzerinde hareket ettirmeye başladı. iç çamaşırları olsada her şeyi hissediyorlardı. jungkook daha da hızlandı.

taehyung hissettiği yoğun zevkle inledi. "çok iyisin, devam et. bebeğim. harika hissettiriyorsun." dedi. jungkook aldığı iltifat ve övgülerle inledi. iç çamaşırına rağmen nasıl bu kadar zevk aldığını o da bilmiyordu. her şey jungkook'la ve onun çıkardığı seslerle ilgiliydi. bunu anlması uzun sürmediğinde zevk daha da arttı.

jungkook onu uçurduğunu biliyordu. bu his yalnız kendisine özeldi.

bir süre daha devam ettiler. jungkook artık dayanamayacağını anlayarak aletini iç çamaşırından çıkardı ve çekmeye başladı. ama taehyung, elini karnına indirip bunu engellediğinde küfür etti. zevkten gözleri dolmuştu ve yanağına doğru akıyordu. aldığı zevkin kısıtlanması ona hiç iyi gelmemişti.

taehyung, jungkook'un ağladığını görmesi tamamen dağılmasını sağladı. jungkook'un elinde seğirmeye devam eden aletini hızla çekmeye başladı. birkaç saniye sonra jungkook bacakları titreyerek geldi ve karnını kirletti. hemen sonrasında taehyung'da kalın sesiyle inleyerek geldi ve sıvıları birleşti.

bu, çok fena bir şeydi. dün gece bile bu kadar dağılmamışlardı.

taehyung kendine daha önce geldi, kalkıp jungkook'un karnını ve kendini temizdedi. hızlı bir duşa girdiler ve orada uzun bir zaman öldürüp çıktılarında saat bire geliyordu.

jungkook bugün sahile gitmek istediğini söylediğinde onu onayladı. kumsalda oturacakları için güneş kremi ve diğer gerekli şeyleri aldılar. jungkook alış veriş yaparken taehyung'a bir şapka aldı. kendisine de aynı şapkanın diğer rengini almıştı.

sahile geldiklerinde gözüne güzel yeren bir yere oturdular. saat şimdi üçe geliyordu ve deniz sakindi.

kiraz çiçekleri açmıştı. geldikleri yolda yaprklar yerlere düşmüştü. bahar resmen gelmişti.

jungkook huzurla sırtını taehyung'un göğsüne yasladı. jungkook ona "kiraz çiçekleri güzel değil mi?" diye sordu. taehyung jungkook'a bakıp "benim kiraz çiçeğim daha güzel." diye cevapladı.

jungkook utanarak başını çevirdi ve gülümsedi. taehyung ona takılarak "allık mı sürdün sen?" dediğinde jungkook kaşlarını çattı. bu hali çok öpülesiydi.

taehyung yanağına bir buse kondurdu ve geri çekildi. aklında jungkook'un dün ona seninle yaşayacağım dediği an vardı. seul'e dönünce gerçekten onunla birlikte yaşamak istiyordu.

aklına gelen fikirle konuştu. "kendi dairenle ne yapmayı planlıyorsun? istersen daha büyük bir eve çıkabiliriz."

jungkook hemen başını iki yana salladı. "evini seviyorum. içinde bir sürü anımız var. benim için özel." dedi. arından "kendi evimi sanırım satarım, bilmiyorum. öyle de kalabilir. düşünmedim." dedi.

taehyung anladığını belirtip başını salladı. ondan bir anda kendi evini bırakmasını isteyemezdi ama istiyordu işte. her an onu yanında istiyordu.

güneş batmaya başlayana kadar sahilde oturdular. getirdikleri sandviçi yediler ve limonatayı içtiler. yanlarına bir köpek geldiğinde onu sevdiler. her şey çok güzeldi.

ikiside birbirinden habersiz bu anın hiç bitmemesini istedi. ama kader yine kendini bildiğini yapardı.

selamm bölümü sevdiniz mi??

kdramalardaki o vibeı verebildim mi emin değilim umarım size yansımıştır

kendinize iyi bakın <3

glass tears Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin