taehyung
o yanındaki kimjungkook
kimtaehyung
yanında oturuyorjungkook
bölümden biri
proje için bana yardım ediyortaehyung
bu kadar yaklaşmak zorunda mı
bunun yardıma girdiğini sanmıyorumjungkook
abartıyorsun
sadece örnek maketi gösteriyordutaehyung
yanına geleceğimjungkook
taehyung
hayır tabiikide
saçmalamataehyung
o zaman çabuk bitir ve yanıma gel
çimlerdeyimjungkook
tamamtaehyung
çocuğa öyle bakmayı kes!!—
jungkook, sırtını taehyung'un göğsüne yaslamışken huzurlu hissediyordu.
hava serindi. evden sadece tişört giyerek çıktığı için taehyung'dan ufak bir azar yemişti ve şimdi onun ceketini giyiyordu. kokusu ceketle bütünleştiği için bunu artık ona vereceğini sanmıyordu.
"rahat mısın?" taehyung, jungkook'un saçlarını anlından çekip sordu. bebeğiyle ilgilenmeye alışmıştı.
sevgili olduklarına hâlâ o da inanamıyordu. her şey tatlı bir rüya gibi gelsede gerçekti. jungkook'un erkek arkadaşıydı ve bu hayatı boyunca hoşuna giden tek sıfat olabilirdi.
jungkook yerinde daha yerleşip "rahatım, göğsün çok yumuşak." dedi. bir dizi taehyung'un bacağına değiyordu. onları görenlerin ne düşündüğü umrumda değildi. sadece onunla vakit geçirmek istiyordu.
gün içinde okulda ne kadar yan yana olsalar ve bazen eve birlikte gitselerde onu özlüyordu. taehyung'a olan özlemi hiç bitmek bilmiyordu.
yüzünü ona döndü ve dudaklaeını uzattı. onu öpmek istiyordu. taehyung başını geri çekip kaçtığında jungkook kaşlarını çattı. böyle yaptığında taehyung'a göre çok komik ve tatlı oluyordu. o yüzden onunla uğraşmak için işaret parmağıyla alnının ortasına hafifçe vurdu.
jungkook, siniri bozulmuş bir halde önüne dönmüş ve sırtını taehyung'dan ayırmıştı. taehyung hâlâ kendini durduramazdı ve burası hiçte yabancılara ateşli bir manzara vermek istediği yer değildi.jungkook'un belini kavradı ve kendine çekti. beyaz tenli "istemiyorum." dedi.
taehyung kulağına eğilerek "bebeğim," dedi. jungkook'un kaslarının elinin altında gevşediğini hissetti. "seni öpeceğim ama şimdi değil."
jungkook anladığını belirterek mırılandı ve belinin üstündeki eliyle oynamaya başladı. onu her ne kadar çok fazla öpmek istesede akşama kadar bekleyebilirdi. birkaç gündür bu işler için kullandıkları lavaboya bugün gitmek istemiyordu.
aklına gelen şeyle taehyung'a döndü. "bu haftasonu busan'a gideceğim. tatillerde hep giderim."
taehyung jungkook'un heyecanlı konuşmasını dinlerken gözlerini kapattı. devam etmesi için "hmm." dedi
jungkook"benimle busan'a gelir misin?" diye sordu.
onunla doğduğu ve büyüdüğü şehire gitmeyi çok isterdi. taehyung kabul ederse dünyanın en mutlu kişilerinden biri bile olabilirdi.
taehyung sakin bir nefes verdi ve "gelirim." dedi. anın büyüsü bozulmasın diye konuşmuyordu.
jungkook'un güldüğünü duyduğunda gözlerini açtı ve güzel sevgilisine baktı. onun için hayatın anlamı son zamanlarda bu görüntüydü. eğer jungkook gülüyorsa onun için her şey yolunda demekti.
merakla "ne oldu?" diye sordu. bakışları hala tavşana benzeyen ince kiraz dudaklardaydı.
onu çok fena çekip öpmek istiyordu ama kendini zor tuttu. akşama kadar bekleyebilirdi. o kadarda iradesiz bir adam değildi değil mi?
"hiç, mutlu oldum işte. seninle oraya gitmeyi çok düşündüm. birlikte gezeriz ve istediğimiz gibi davranırız."
taehyung jungkook'un yanağına bir buse bıraktı ve o da gülmeye başladı. "küçük jungkook'un yaşadığı yeri merak ettim."
jungkook omzuna vurup dudaklarını büzerek "dalga geçme." dedi.
taehyung keyifle sırıtıyordu. jungkook'la uğraşmaktan gerçekten keyif alıyordu.
"istersen uçakla gidebiliriz. babama söylerim."
"olmaz. otobüsle gidelim. hem gezi gibi olur. lisedeyken hep ders çalıştığım için hiç okul gezisine katılamadım. şimdi bakınca kendime haksızlık yaptığımı fark ediyorum. o yaşlarda eğlenmem gerekiyordu." jungkook bir anda düşen modunu gizlemeye çalışarak ona gülümsedi.
ama taehyung onun nasıl hissettiğini anlamıştı. bu yüzden başını salladı ve birkaç dakika sonra arama motorundan en iyi okul gezisi nasıl olur diye arattı.
jungkook'a yaşayamadığı her şeyi yaşatmak onun göreviydi.
—
ŞİMDİ OKUDUĞUN
glass tears
Fanfictionbir bardak sen, ve tamamen sarhoşum. strangers to lovers neighbourhood au slowburn