-Pansy Parkison-

82 3 0
                                    

GxG kurgusudur! Rahatsız olacaksanız bu bölümü okumayınız!
Kötü yorum yapacaksanız lütfen
siktirip gidin☺️

Uyarı: Öpüşme, yakınlaşma sahneleri ve küfür bulunmaktadır!

Başımı sonunda gömülü kitapların arasından kaldırmış, dağılmış saçlarımı ellerim arasına almıştım. Kaç saattir burada olduğumu hatırlamıyordum. Yıl sonu için Snape'e yetiştirmem gereken bir proje vardı ama o takık piç benden nefret ettiği için verilebilecek en boktan konuyu vermişti.

Elimdeki perşomenleri bir kenara bırakamış başımı masaya yaslamıştım. Ağrıyan eklemlerim Snape'den ne kadar nefret ettiğimi bir kez daha hatırlatıyordu bana. Bazen içimden keşke Slytherinli olsam diye geçirsem de aklıma o iğrenç böceklerin ne yaptığı gelince yüzümü buruşturup hemen bu fikirden vazgeçiyordum. Evet bende safkan, Ravenclow binasına ait oldukça zeki bir öğrenciydim. Profesörler beni oldukça severdi, derslerim de oldukça iyiydi fakat kaldığım tek ders Snape'in dersiydi! Bu düşünceler yüzünden başımı yasladığım masadan kaldırmış  etrafıma bakınmıştım. Etrafta kimseler yoktu. Son proje ve sınav haftaları yaklaşıyordu normalde bu günlerde buranın tıklım tıklım olması gerekirdi fakat şuanda kimsecikler yoktu. Gözüm orta kısımdaki masalardan, cam

kenarlarına yakın masalara _)eldi. Orada da kimseler yoktu. Fakat dikkatimi çeken başk.a . Neyse ki araştırmanın büyük bir kısmı bitmişti. Sadece kendi cümlelerim ile kısa bir özet çıkarmam gerekti. O da işin en kolay kısmıydı zaten.


Yürümeye devam ederken en sonunda giriş kapısına varmıştım. Kapıya varmam ile neden içeride kimsenin olmadığını anlamıştım. Yasak saat çoktan gelmiş herkes odalara çıkmıştı. Fakat kimse neden beni uyandırmamıştı? Ki bunu düşünmem bile bir hataydı. Benim tabirim ile "kıskançlık" yüzünden ama onlara göre benim sözde "egom" yüzünden benden birkaç Hulfpuff'lı öğrenci hariç kimse benden hoşlanmazdı. Kafaya taktığımda  pek söylenemezdi. Omuz silkmiş elimde kalan perşomenleri benim için konulan küçük dolaba yerleştirmiştim. Ben hariç kimsede bu dolaplardan bulunmuyordu. Kütüphende çoğu öğrenciden daha fazla vakit geçirirdim, bundan dolayı Mrs. P ile oldukça yakın bir bağ kurmuştum. Evliliği boyunca iki tane oğlu olmuş her zaman o çok istediği kız çocuğu yakınlığını tadamamıştı. Bende adeta onun o doğmamış ama sonradan gelmiş küçük kızı giyidim. Benimle burada otururken dertleşir, oturup beraber dedikodu yapardık. Oldukça iyi bir dinleyici olduğu kadar aşırı iyi bir konuşmacıydıda. Onunla konuşurken asla sıkılmazdın. Aklıma geçirdiğimiz komik dakikalar gelince yüzümdeki gülümseme ile kapıdan dışarı adımlayıp koridora varmıştım. Kütüphanede olduğu gibi burayıda adeta ölüm sessizliği etkisi altına almıştı. Tek farkı kütüphanedekine  göre buranın çok daha karanlık oluşuydu. Karanlık ortamlar beni oldum olası germiş ve korkutmuştu.
Böyle ortamlar nefes almamı zorlaştırırdı.

Yavaş ve sessiz adımlarla ilerlerken yol ayrımına gelmiştim. Yıllardır Hogwarst'ta okuyor olmama rağmen yolları asla ezberliyemiyordum. Bundan kaynaklı sürekli etrafta kendimce ipuçları bırakmış, yolumu bulmamı sağlayan işaretler, objeler belirlemiştim. Fakat şuanda içinde bulunduğumuz karanlıktan kaynaklı hiçbir şey göremiyordum. Bundan kaynaklı yolumu da bulamıyordum. Gözlerimi kısıp karanlığa alışmaya çalışmıştım fakat olmuyordu. Gözlerim ne kadar alışırsa alışsın önümü göremiyordum. Elimi öne uzatarak bitir yere çarpmamı engelledim ve ilerledim. İlk olarak hatırlamaya çalıştığım kadarı ile sol yoldan ilerledim. Biraz yürümem ile ayağımı çarptığım ama ne olduğunu bilmediğim şey yüzünden sesli bir küfür ettim. "Hay sikeyim!" Elimle ayağımı tutmuş hopluyordum. Taşa mı çarptım mübarek nasıl acıyor! Ne diye adamı yanıma almadıysam!

Slytherin Boys Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin