²³ Karagöl

313 63 109
                                    

Arkadaşlar sanırım göz doktoruna görüneceğim. Çünkü yaptığınız yorumları göremiyorummmm (çaresizlik)

Lütfennnn yorumlarınızı esirgemeyiniz

İyi okumalar, Minik Kelebeklerr

23. Bölüm

Karagöl

Kış güneşinin yerini tamamen yaz serinliğine bıraktığı bir sabah herkes neşeliydi, en çok da Olivia.

Arkasına bakmadan koşmaya devam etti, Olivia. Köşeyi dönerken masaya o kadar sert çarpmıştı ki sendeleyerek duvara çarptı. Acıyla inlerken arkadan gelen koşuşturma seslerini duyunca tekrar koşmaya devam etti.

"Abelia!" Olivia James'i dinlemeden kahkaha atarak Hogwarts bahçesine çıktı. Keyfi yerindeydi ve hiçbir şey onun keyfini bozamazdı şu an.

James, Snape cadısının arkasından tekrar seslendi. "Abelia!" Olivia ise koşmayı bırakmak bir yana dursun hızına hız katarak James'ten kaçmaya devam etti. James'in ardından bahçeye Çapulcular ve Jenna'da çıkmıştı.

James Olivia'nın Şamarcı Söğüt'ün etrafından dolanarak geçtiğini görünce kendilerinin bulmuş olduğu kestirme yolla Şamarcı Söğüt'ün radarına girmeden Olivia'nın önüne geçmeyi başarmıştı.

Olivia nefes nefese koşmaya devam ederken James'in arkasından gelip gelmediğini kontrol etti. Arkasında James'i göremeyince bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Önüne dönmesine fırsat kalmadan çarptığı bedenle geriye sendeledi.

James Olivia'yı düşmemesi için belinden yakalarken Olivia James'e yakalandığı için çığlık atmıştı. James'in önünde olmasını hiç beklemediği için heyecanla ağzından kaçırıvermişti çığlığı. "Seni sinsi geyik! Bırak beni!"

James Olivia'yı belinden sıkıca kavramıştı ve kesinlikle bırakmaya niyeti yoktu. Saçlarından süzülen su damlacıkları dudağının üzerinden geçerken James dilini dudaklarının üzerinde gezdirdi. "Bu halim ne Abelia?"

Olivia iki eliyle James'i omuzlarından geri ittirmeye çalışıyordu ama sporla ilgili olan Quidditch kaptanı James Potter'ın elinden kurtulmak hiç de kolay görünmüyordu. Olivia James'in sırılsıklam olmuş saçlarına, koştuğu için kıpkırmızı olan yanaklarına ve kolları değdiği için ıslak olduğunu anladığı James'in cübbesine baktı.

"Çok sıcak dedin! Ben de seni düşündüm. Nasıl şimdi serin ama değil mi?" James kaçmaya çalışan Olivia'yı daha çok kendisine çekti. Olivia'nın açıkta kalan gerdanı, James'in ıslandığı için birkaç düğmesini açmış olduğu gömleğinin altından tam olarak kalbine denk geliyordu, onun kalp atışlarını hissetmeye başlamıştı.

Olivia'nın James'i omuzlarından ittirdiği elleri donakalmıştı. James de ondaki bu hareketsizliği hissettiği anda kafasını sağa sola sallayarak ıslak saçını kurutmaya çalıştığı başarısız girişimlerden vazgeçerek kafasını hafifçe eğdi ve kendisine bir çocuk masumiyetiyle bakan zümrüt yeşili gözlerle karşılaştı. James aklından geçirmiş olduğu düşünceleri kontrol etmeliydi. Olivia ona muhtemelen "bir çocuk masumiyetiyle" bakmıyordu. Bakışları bir yılanı andırıyordu, kelimenin tam anlamıyla savunmasız bıraktırıcı cinsten. Belki birazcık daha sevimli hali olabilirdi, birazcık.

James Olivia'nın gözlerinin renk değiştirir gibi yeşilin her tonuna büründüğünü ilk defa fark ediyordu. Çok farklıydı, yeşil harelerin arasında asimetrik bir ton geçişi vardı. Açıktan koyuya ya da koyudan açığa değildi, rastgele olarak dizilen çözülmesi imkansız bir şifre gibiydi. James girdiği transtan çıkmak istedi. Şu an tam olarak neyi düşünüyordu?

Serendipçe • JAMES POTTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin