Arkadaşlar ben bölüm sınırını kaldırmaya karar verdim ya gerçekten size bir şeyi zorla yaptırıyormuş gibi hissetmek istemiyorum ama lütfennnn oy ve yorumlarınızı esirgemeyinnn
Bir deee bir şey daha söyleyeceğim. Serendipçe'nin ortalama bir bölümü 1500 kelime. Ben bundan sonraki bölümü de yazdım ve bölüm toplam 4500 kelime oldu ve Serendipçe için assirii uzun gerçekten. Uzunluğunun yanı sıra bir de çok kapsamlı bir bölüm kdjxsjixsk Bu yuzden bölümü ikiye veya üçe bölüp atmayı düşünüyorum. Ama eğer bu bölüme +200 yorum gelirse ve oy sayısı da yüksek olursa ikiye bölmeden direkt atacağım ve eminim ki bölümün ikinci partında hoşunuza gidecek şeyler var ejcjejxjeixje
29. Bolüm
Yoldaşlık
Sirius yaşadığı şaşkınlığı gizlemeden "Sen Lucretia'yı nereden tanıyorsun?" diye sordu. Lucretia Black hiçbir zaman aile(!) içinde konuştukları biri olmamıştı. Ne zaman Walburga'ya sorsa konuyu kestirip atmanın bir yolunu bulmuştu.
Olivia Sirius'a herhangi bir şey söylemeden önce boş ve ifadesiz bakışlarını James'e çevirdi. Onun yanında konuşmak istediğine emin değildi. Bu James'in kalbini mümkün olabildiğince kırmıştı. Olivia ona güvenmiyordu.
Sirius da bunu fark etmişti. Ama James'e güvenmediği için değil, onu hayal kırıklığına uğrattığı için konuşmak istemediğini biliyordu.
"Bana güvenmiyor musun?"
Olivia kaçıp gitme dürtüsünü son anda bastırdı. James'in sesini duymak istemiyordu. Onunla konuşmayı ne kadar özlemiş olsa bile -ki bunu asla kabul etmeyecekti- şu an onunla güven konusunu tartışmak istemiyordu. Bunu hiçbir zaman yapmak istemiyordu. James kendi elleriyle bu hakkı kendi elinden almıştı çünkü.
Bakışlarını bir süre daha James'in üstünde tuttuktan sonra Sirius'a döndü. "Dumbledore'la bir süredir birlikte antrenman yapıyoruz. Yani bana bir yoldaşlıktan bahsetmişti, Karanlık Taraf'a karşı bir yoldaşlık. Bunu kimseye söylememen gerekiyor bu arada." Sirius sabırsızca onu onayladı. "Tamam, devam et."
"Bana yoldaşlıktan bahsetti ve uzun bir süredir beni bunun için eğitiyor. Bu yüzden bazen ortadan kayboluyorum." Sirius şaşkınlıkla ağzını araladı. "Ve bunu bize yeni mi söylüyorsun?" James'e döndüğünde onun kendisi kadar şaşkın olmadığını fark etti.
"Hayır, dur! Bunu bana yeni söylüyorsun!" Sirius buna gerçekten sinirlenmişti. "James biliyor ve ben bilmiyorum, öyle mi?" Olivia Sirius'un gözlerini kısarak ikisine baktığını görünce "Ben söylemedim ona." dedi. "Ne?" James anlamayarak Olivia'ya baktı. Ona kendisi söylemişti.
"Tamam, öyle değil. Yani kendi isteğimle söylemedim." James bir kez daha şaşkınlığını bastıramadan "Ne?" diye inledi. Olivia birazcık, sadece bırazcık ona dönerse suratının ortasına yumruk yaptığı elini geçirecekti. İşini oldukça zorlaştırıyordu.
"Ben söyledim ama o fark etti. Bana Dumbledore'un odasına sürekli giderek ne yaptığımı sordu. Sürekli gittiğimi nereden bildiğini bilmiyorum ama bir şekilde fark etmiş. Söylemezsem de artık hep beni takip edeceğini söyledi. Bunun ne kadar korkunç olduğunu tahmin bile edemezsin Sirius. Ciddiyim. Söylemek zorunda kaldım."
Sirius James'e kırgınlıkla döndü. "Onu haritadan takip ettiğinde niye bana da söylemedin ki Çatalak?"
"Bu aklıma gelmemişti, Pati ve bunun için o kadar çok vicdan azabı çektim ki!" Sirius dudaklarını büzerek "Yine de bana söyleyebilirdin." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipçe • JAMES POTTER
FanfictionJames Potter ve Olivia Snape Bütün hafızalardan Mrs Potter'ın -Harry'nin annesi- kim olduğu silinmişti. Dumbledore, birinin zamanda geriye gidip Mrs Potter'ın ölümüne sebep olduğunu öne sürüyordu. Bu Büyücü Dünyası için büyük bir tehditti. Altın Üçl...