Güneş sayesinde parlayan ay güneşin karanlığını aydınlatıyordu. Ay güneş sayesinde parlamıştı ve onun karanlığını ondan, gökyüzünden aldığı güçle aydınlatmıştı. Ay güneşe minnetardı, güneşte aya. Evet onlar birbirine bağlılardı ve sonsuza kadar da öyle olacaklardı. Onlar birbirlerinin ışığıydı, aydınlanma sebebiydi.Küçüklüğümden beri Avustralya'yı çok merak ederdim ve hep gelip görmek isterdim. Biraz daha büyüyünce burada üniversite okuma fırsatı bulup hayalimi gerçekleştirmiştim.
Annem ben buraya gelmeden önce bir arkadaşını aramıştı yani buraya geldiğimde zorlanmamı istemiyordu. Chan hyung annemin arkadaşının oğluydu ve Lix'le birlikte şu an birlikte kaldığımız evde kalıyorlardı. Ben geldiğimde hyungun annesi beni direkt buraya yönlendirmişti. Yongbok ve Chan'la da o zaman tanışmıştık.
Onlar dışında bir yakınım olduğu söylenemezdi ki zaten sayelerinde asla bir başkasına ihtiyaç duymamıştım burada olduğum süre boyunca. Duyacağımı da sanmıyorum açıkçası.
Hızlı adımlarla Chan'ın attığı adrese doğru yol aldık. Vardığımızda buranın hoş dekore edilmiş bir restoran olduğunu gördüm. İç mimarlık okuduğumdan bu tarz şeylere daha çok önem verirdim, Chan hyungunda benim seveceğimi bildiği için böyle bir yer seçtiğini düşünerek Yongbok'un arkasından adımlayıp onun olduğu masaya geçtim. Bu sırada yanağına bir öpücük kondurmayı unutmamıştım tabii.
"Minho ne yapıyorsun?"
"En sevdiğim hyungumu öpüyorum- hey rahatsız.mı oldun yoksa, hiç beklemezdim gerçekten hayal kırıklığına uğrattın beni."
Onunla uğraşmayı sevdiğimi biliyordu bu yüzden çokta umursamadı, bende ağlar gibi bir hareket yapıp Lix'in dibine girdim.
"Yongbok söyle şu hyunga artık en sevdiğim hyungum değil. Gelip beni öpmeyene kadar da affetmeyeceğim onu, hıh!"
Lixie bana delirmişim gibi bakarken yanağımda hissettiğim öpücükle hyunga döndüm.
"Ooo Chan bey, bakıyorum hiç dayanamadınız küs kalmaya." Yüzüme tiksinti dolu bir ifade yerleştirdikten sonra devam ettim. "Ayrıca bir daha öpme beni, ben seni öpebilirim ama sen beni öpemezsin."
Sözlerimi bitirdikten sonra keloğlan kahkahamı atıp kalktım masadan ve tuvalete doğru ilerledim.
"Ellerimi yıkayıp geliyorum!"
Ve arkamdan konuşmalarını duydum.
"Felix bugün birşey mi oldu buna, yine kafayı sıyırmış?"
"Bilmiyorum hyung, hem o hep böyle bilmiyorsun sanki."
"Ah, ben bu çocukla nasıl başa çıkacağım?"
Chan hyungun bunu söyledikten sonra güldüğünü işittim ve çalan telefonumla duraksadım. Kayıtlı olmayan bir numarayla kaşlarımı çatıp açtım telefonu.
"Alo kimsiniz?"
"Oh selam Minho, Changbin ben."
Bu Chan hyungun arkadaşı olan müzikçi çocuk değil miydi?
"Şey rahatsızlık verdiğim için üzgünüm ama Chan hyunga ulaşamadım, seni arayıp sorayım dedim. Nerede acaba?"
"Hayır hayır rahatsızlık vermedin. Hyung yanımızda ben haber veririm ulaşır sana olur mu?"
"Tamamdır, görüşürüz o zaman."
"Görüşürüz."
Tuvalette işimi halettikten sonra masaya geri döndüm ve az önceki konuşmayı anlattım Chan hyunga.
"Seninle son konuşmamızdan sonra şarjı bitti telefonun o yüzden ulaşamadı herhalde, eve döndüğümde ararım."
İki saat kadar sürdü orada oturmamız. Yemek yiyip bugün olanları anlatmıştık Chan'a ve bolca sohbet etmiştik.
Eve döndüğümüzde hemen duş aldım ve yatağıma girdim. Yorulmuştum gerçekten. Yine her gece olduğu gibi düşünmeye başladım.
Mesela Ryujin'in anlattıkları? Gerçekten sevmişlerdi birbirlerini, hem de hiç yan yana olmadan, birbirlerine sarılamadan. Mümkün müydü böyle bir şey?
'Ben daha beni gerçekte sevebilecek birini bulamadım sanaldan mı bulacağım?' diye söylendim.
Ama biraz daha düşününce böyle ilişkilerde yani biraz daha ulaşılamaz olan ilişkilerde karşılıklı sevgi çok daha kıymetli değil miydi?
Belki hiç sarılamayacaksınız ona, belki hiç öpemeyeceksiniz, belki gerçekten hiç izleyemeyeceksiniz onun gülüşünü, gözlerini. Bu kadar belkiyle dolu bir ilişkiye rağmen hala birbirlerini seven ve birbirlerine bu kadar çok değer veren kişiler kesinlikle saygıyı hakediyorlardı bence.'Umarım Ryu ve Chaer bir an önce tekrar kavuşurlar ve yan yana gelebilirler.' diye geçirdim içimden ve biraz telefonla uğraşmaktan zarar gelmez diye düşündüm.
Keşke düşünseymişim ve o lanet kafamı o lanet yastığa koyup zıbarsaymışım!
___________________________________________Minho neden sonda öyle dedin bebeğim, belki uyumamak yararınadır.
Biliyorum çok iyi bir fic değil ama yine de oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
°•moon and sun•°|minsung
Fanfiction°•The moon is beautiful, isn't it?•° ____________________________ "Beni özlediğinde aya bak, ben orada olacağım." "Sende yıldızlara bak." "Ama gündüz de özlersem ne yapacağım, gündüz yıldızlar yok ki?" "O zaman gökyüzüne bak sevgilim.."