14•

52 16 18
                                    

Yazar

Chan şarkılarını söylemeyi bitirip herkese güzel bir gece diledikten sonra arkadaşlarının yanına adımladı. Koca bir sarılma, iltifat alma veya güzel tebrik gülümsemeleri bekliyordu ama bunların arasında neredeyse gözünün önünü göremeyecek kadar içip sarhoş olan Minho'yu zapt etmeye çalışan bir Felix görmeyi hiç beklemiyordu işte.

Koşup sarı saçlı oğlanın zar zor ayakta tutabildiği Minho'ya baktı.

"Felix ne kadar içti bu!"

"Belki..iki şişe?"

"Yuh! Nasıl izin verdin bebeğim ya haline bak şunun."

"Engel olamadım, üzgünüm hyung."

"Tamam sorun değil, hadi gidelim. Arabanın anahtarları nerede?"

Minho'nun ceplerini karıştırdı büyük olan. En sonunda anahtarları buldu ve sarı saçlının yardımıyla sırtına aldı sarhoş bedeni.

'Neden bu kadar içti ki?' diye düşündü. Ona anlatmadığı birşeyler olduğunu sezdi ve yakınına geldikleri arabanın kilidini açtı.

Sarışın olan hızlıca arka tarafa geçti ve Minho'yu Chan'ın sırtından indirip oraya yatırdılar. Kendileride yerlerini aldıktan sonra eve doğru sürmeye başladı siyah saçlı.

Birden gelen öğürme sesiyle hızlıca arkalarını döndüklerinde bir eliyle ağzını kapatmış diğer eliyle de midesine bastıran genci gördüler ve arabayı hemen bir benzin istasyonunda durdurup kendisine yardım ettiler.

Tuvaletin yakınındayken mide bulantısını zor tutan beden diğerlerini beklemeden kabinlerden birine girdi ve midesindekileri boşalttı. Başı feci şekilde ağrıyor, karnına ağrılar giriyordu.
Nasıl bu kadar kötü olmuştu ki birkaç saat içerisinde?

Tıklanan kapıyla anahtarı döndürüp kilidi açtı ve baygın gözlerle, karşısında duran ikiliye baktı. Onları sinirlendirmiş olmalıydı hm?

"Özür dilerim, böyle yapmamalıydım.Hadi eve gidelim..lütfen."

Ağrıları yetmiyormuş gibi birde duygusallaşmıştı ve ne dediğini bile bilemeyecek haldeydi. Normalde içtiği zaman böyle olmazdı ama?

Yorgun adımlarla musluğa ilerledi, yüzüne su çarptı ve gözlerini kapatıp bu lanet baş ağrısının geçmesini diledi. Hyungu gülümseyip yanına geldi ve tekrardan sırtına aldı onu.

Sonunda eve vardıklarında Minho kimseyle konuşmadan odasına çıktı ve telefonunu eline aldı. En az zihni kadar bulanık olan görüşüne aldırmadan Jisung'una yazmaya başladı.

minhom×moon

minhom
Jisung,
şu an uyuyorsun sanırım, iyi uykular.
sen uyurken birşeyler yazacağım.
hep sen ol istiyorum yanımda
hep seninle olmak istiyorum
gerçekten sarılmak istiyorum
kıskanıyorumda
ben herşeyinle çok seviyorum seni
sevgimi mesajlarda hissedemiyorsan bile seni çook sevdiğimi bil

Bunları yazarken getirisi ne olacaktı bilmiyordu. Umurunda olduğu da pek söylenemezdi. Tek isteği bir şeyi açığa çıkarmaktı. Jisung hislerinden emin olabilecek miydi yoksa yine kaçacak mıydı aşktan?

Emindi o, Jisung'u onu seviyordu.Ama kaçıyordu işte. Ne zaman flört etse ya da bir mesaj vermeye çalışsa kaçıyordu. Neden böyle yaptığını anlamıyordu ama geçecekti.Lix'in dediği gibi, tek yapmaları gereken akışına bırakmaktı.

Daha fazla düşünmedi ve tekrar yazmaya başladı günlerdir içinde tuttuğu şeyleri.

bilmiyorum biri tarafından sevilmek gerçekten güzel
hele ki gerçek hayatta sevilmediğini yeterince hisseden biri için
vay be diyorum
beni ve davranışlarımı seven biri var
benim asıl amacım ne biliyor musun?
sen kendini çook sev diye seni çook sevmek
kendin hakkında sakın kötü düşünme bebeğim
çünkü ben seni çook seviyorum
çikolatalı sütten bile çok
hatta herşeyden çok seviyorum.
herşeyini
herşeyden çok seviyorum.

°•moon and sun•°|minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin