6

28 0 0
                                    

Bu bölüm pek içime sinmedi ama umarım beğenirsiniz. İyi bayramlarr🩵


Sabahtan kalkıp kahvaltı bile yapmadan, Havin'in yanına gitmek için evden çıktım.

Havin'lerin evine vardığımda birkaç gün önce yengemlerden aldığım numarasını aradım ve aşağı inmesini söyledim.

Bu saatte daha kargalar bokunu bile yemediği için evdekiler muhtemelen uyuyordu o yüzden rahatça gelebilirdi, zaten arabayı da görünmeyen bir yere park etmiştim.

Dışarı çıkıp cebimden sigaramı ve çakmağımı çıkarıp bir sigara yaktım. O sırada da Havin yanıma geldi.

Terleyen ellerini üstündeki pijamaya sürtüp "Bir şey mi oldu bu saatte niye geldin?" Dedi.

Sinirliydim. Her sikim benim başıma kalıyordu. Kolunu tutup sıktım "Kızım ben bu işin içinden çıkamıyorum, anladın mı beni? Ben yapamıyorsam sen bir şey yapmak zorundasın. Sevgilinle mi kaçarsın ne bok yersin orasını bilemem, bir şey yap artık."

Ani atağımı o da beklemiyordu. Kolunu kendine çekti. "Bırak be kolumu. Ben çok mu meraklıyım seninle evlenmeye? Kendi başıma bir şey yapamam, eğer yardım edersen sevgilimle birlikte gideriz burdan. Hem sen kurtulursun hemde ben."

"Tamam, ne yapmamı istiyorsun?"

"Otobüs bileti bile alamam, bulurlar çünkü. Başka bir şekilde gitmem gerekiyor burdan. Ayrıca kalacak bir yer ve yaşayabilmemiz için paraya falan ihtiyacımız var. Problem şu ki bende hiçbiri yok."

"İyi ayarlarız bir şeyler, yeter ki kurtulalım şu işten."

"Tamam haber verirsin. Bende Kenan'la konuşurum."

"Kenan kim amına koyayım ya bide o mu çıktı."

"Sevgilim gerizekalı sevgilim. Onunla kaçacağız ya."

Kendimi balık gibi hissettikten sonra konuşmaya başladım "Müneccim boku mu yedim nerden bilebilirim Allah Allah."

"Git de şu işleri hallet."

Hiçbir şey demeden sigaramdan bir nefes daha çektim. O sırada Havin de arkasını dönmüş eve doğru gidiyordu.

Sigarayı yere atıp izmaritini ayağımla ezdim. Arabaya geçip eve sürmeye başladım. Bir yandan da Efe'yi arıyordum.

Sabahın erken saatleri olduğu için uyanmamıştı büyük ihtimalle ama yine de birkaç aramadan sonra açtı telefonu.

"Ne var la. Sabah sabah ne arıyorsun."

"Sus da bir dinle. Ben Havin'le konuştum bir şey yapalım olmayacak böyle diye. Yardım istiyor benden."

"Nasıl bir yardımmış bu?"

"Sevgilisiyle burdan gitmesi gerekiyor ama ikisinin de bunu yapacak gücü yok. İstanbul'dan ev falan ayarlayalım. Hiçbir yerden bilet vesaire alamazlar zaten, ya biz götüreceğiz ya da bileti başka birinin adına alırız."

Direksiyonu sağa kırıp konuşmaya devam ettim. "Efe bizim bu işi halletmemiz lazım. Bir şeyler ayarlayabilir misin?"

Efe de öyle alelade birisi değildi. Onların da bizimki kadar büyük olmasa da bir tanınırlığı vardı. Küçük bir aşiretlerdi onlar da.

"Tamam lan hallederiz, sadece elimizi çabuk tutmamız lazım. Geçen kahvenin önünden geçerken duydum, en fazla bir aya düğün olur diyorlar."

"Off, vallaha çok yoruldum Efe."

"Yorulmanın sırası mı salak. Hadi kapat ben birilerini arayıp evi falan ayarlayım."

Bir şey demeden telefonu kapattım, zaten eve varmıştım. Arabamı park edip dışarı çıktım. Evdeki teyzeler avluya sofra kuruyorlardı.

İçlerinden biri yanıma geldi. "Azad abiniz sizi çağırıyordu Gökhan ağam."

"Tamam, nerde şimdi."

Bilmiyorum anlamında omuzlarını silkip sofra kuranlara yardım etmeye gitti.

Pantolonumu kemerinden tutarak düzelttim ve eve giden hafif yokuşu yürüdüm. Kim bilir nerdedir şimdi amına koyayım ya.

Çağırdığını umursamadan odama gittim. Zaten bir şekilde bulurdu o beni. Yatağımın yanındaki, balkona yakın koltuğa oturdum. Kafamı koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattığım anda kapım çalınmadan bir hışımla açıldı.

Azad dağdan indiği için kapı çalma gibi bir adeti yoktu. "Yavaş yavaş, ayı."

"Düzgün konuş kocanla. Neredesin sen sabahtan beri."

"Ne kocası be. Ulan iki dakika önce geldim eve. Kokumu falan mı alıyorsun sen hayırdır."

"Nerdeydin Gökhan?"

"Sana ne lan, sana hesap mı vereceğim. Sen bana her gün karınla ne bok yediğinizin hesabını veriyor musun."

"Karımla bir bok yemiyoruz çünkü Gökhan. Efe'nin yanına mı gittin?"

"Hıhım Efe'nin yanına gittim. Kendimi çatır çutur siktirip geldim. Beğenemedin mi?"

Gözleri hiddetle bana döndü. Hızlı adımlarla yanıma gelip elini boğazıma sardı ve sıkmaya başladı. "Karşında kimin olduğunu unutuyorsun herhalde Gökhan. Düzgün konuş kırmayım kemiklerini."

Hala sıkıyordu boğazımı, ellerimi koluna dolayıp çekmeye çalıştım ama çok güçlü tutuyordu. Biraz daha çırpındıktan sonra bıraktı.

Ben nefesimi düzene sokmaya çalışırken o odadan siktir olup gitmişti. Ölsem umrunda bile olmayacaktı.

UYUMSUZ (bxb)Where stories live. Discover now