6. Bölüm: İz

18 3 0
                                    

...

Bilmiyorum...

Bazı şeylere net bir şekilde cevap verebilmek için henüz çok erkendi. Özellikle konu güvenmekse, gerçekten çok erkendi. Ne 'evet' dedim ne de 'hayır' diyebildim. Ona verebildiğim tek cevap 'bilmiyorum' olmuştu. Çünkü bu zamana kadar sırtımdan çok kez vurulmuştum. Gerek okul hayatımda gerekse iş hayatımda. En beklemediğim kişiden darbe yemişliğim de vardı. Şimdi nasıl hâlâ tam anlamıyla tanımadığım bir insana 'güveniyorum' diyebilirdim ki?

Güvenmek çok uzun zaman alırdı hâliyle. Bir süreçti bu. Ben şu an anneme babama bile güvenemiyorken kimse kusura bakmasın 2 günde güvendiğimi söyleyemem. Her ne kadar niyeti farklı olsa da kaçırılmıştım onun tarafından. Bizim için yapabileceği en kötü başlangıçlardan birini yapmıştı.

Bu sorunun cevabı zaman geçtikçe daha net bir şekilde belli olacaktı. Tıpkı diğer her şey gibi.

Gözümü gözlerine diktiğimde ifadesi tam olarak hayal kırıklığına ev sahipliği yapıyordu. Sesinin mutsuzlaşmış tınısıyla "Peki," demişti sadece. Bunu beklemediği her şekilde belli oluyordu.

Böyle yapmasına gerek var mıydı ki? Onu birkaç kere kardeşlerimin önünde savunmuş olmam asla ona güvendiğim anlamına gelmiyordu. Sanırım bazı şeyleri gerçekten çok yanlış anlamıştı. Bu süreçte ona güvenmemi bekliyor olamazdı.

Arkasını dönüp kapıya yönelince kendimi tuhaf bir şekilde rahatsız hissettim ama bu duyguyla yüzleşmek yerine peşinden gitmeyi seçtim. Elimdeki anahtar sayesinde kapıları uzaktan açtım. Araba onun olmadığından olsa gerek yan koltuğa yerleşti ben oraya ulaşana kadar.

Sürücü koltuğuna oturup arabayı hemen çalıştırmıştım. Emniyet kemerini takan Daren, "Sen de tak kemeri," diye bir uyarıda bulunmuştu. Kafam o kadar dalgındı ki kemeri takmayı unutmuş olmamın yanında arabadan çıkan uyarı seslerini dahi duymamıştım.

Sessizce kemerimi takarak arabayı geniş bir caddeye indirdiğim esnada, "Nereye götüreyim seni, söyleyecek misin?" diye sordum.

Bununla birlikte Daren de daldığı noktadan kurtularak, "İlerle sen, dönüş yerlerinde söyleyeceğim," dedi. Dediği gibi de yaptı. Kısa talimatlar veriyorken sonunda durmamamı istedi. Etrafa baktığımda evlerden uzak, aksine doğaya yakın bir yerle karşılaştım.

O sırada Daren, "Evime gitmeden önce hep uğrarım," diye mırıldandı ağaçlık alana bakarken.

Onu tereddütle seyrederken asık suratıyla tekrardan konuşmaya girdi. "Biliyorum, bana güvenmiyorsun ama bu seferlik güvensen ne olur ki? Sana zarar vermeyeceğim. Benimle gelirsen hiçbir şey de kaybetmeyeceksin."

Çatık kaşlarımın ardından onu izlerken bu masum ısrarına daha fazla dayanamadım. Düşünmeden kemerimi çıkararak onunla gitmeyi seçtiğimi belli ettim. Yüzü ufak bir tebessümle kaplanırken arabadan dışarı çıkması uzun sürmedi. Peşinden ilerlerken birkaç saniye sonra durduğunu fark ettim. Kalıplı sırtı ve uzun boyu yüzünden manzaram kapanıyordu. Bu nedenle arkasından çıktım ve bakışlarımı, bakıyor olduğu yere çevirdim.

Ağzım hafifçe aralanırken büyülendiğimi düşündüm. Karşımda, gökyüzünün küçük bir kopyası haline gelmiş bir göl vardı. Ama daha önce birbirleriyle bu kadar uyum içinde olan bir yer görmediğim için göl bile çok daha farklı görünüyordu gözüme.

Genelde şehirde vakit geçiren bir insan olarak o kadar az doğayla etkileşimde bulunuyordum ki bunu daha yeni fark edebilmiştim.

Daren, göle doğru yürümeye başladığındaysa onun arkasından ilerlemeye koyuldum. Daren, yaralı olmayan elini cebine soktuktan sonra gölün kokusunu derince içine çekmiş, sonraysa yakınlarında duran koca taşa oturmuştu.

AHDAR KARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin