İyi okumalar...
✧✧✧✧✧✧✧
RUKİYE'DEN...
"Yanlış yapıyorsun hocam! Onu nasıl affedersin?!" dedim hiddetle.
"Tamamen suçlu değil. Kendisi çözmeye çalışırken eline yüzüne bulaşmış. Cezasını verdim zaten. Ama aramızda kalmaya devam edecek. Konu kapanmıştır." dedi Melike hoca kesin bir dille. Ölümcül bakışlarımı ellerini önünde birleştirmiş yeri izleyen Nergis'e çevirdim.
"Asla affetmeyeceğim kimseyi. Siz de bunu böyle bilin." dedim ve ayağa kalktım. Ama kolumu tutup durdurdu beni Handan hoca.
"Otur evlat. Hemen kesme hükmü." dedi.
"Siz de kesmişsiniz ama hükmü hemen. Ona nasıl güvenebiliriz o kadar yaptıklarından sonra? Bize yalan söylemediğini nereden bileceğiz? Yanlış yaptınız." dedim.
"Otur Rukiye. Sana diyeceklerim henüz bitmedi." dedi Melike hoca. Oturdum.
"Dinliyorum."
"Benimle ters ters konuşmayı bırak. Yoksa fena olur." dedi öfkeyle. Kafamı iki yana salladım.
"Madem öyle, büyük kaptanlığı bana hiç vermeseydiniz. Karar vermeye hakkım bile yok. Baksana... Göz ardı ediliyorum."
"O semboller sende olabilir. Ama hâlâ tam yetki sende değil. Handan hoca burada dururken bu ne cüret?" dedi. Daha fazla konuşmak istemiyordum.
"Herkes sakin olsun. Melike... Rukiye de haklı. Onun da söz hakkı var. Derneğimiz zarar gördü. Öfke harbi haklı yere."
"Zarar görmedi... Hocam. Yok olduk." dedim. Doğruya doğruydu. Hiçbir yasal hakkımız kalmamıştı. İzinler... Lisanslar... Okul...
"Yok olmadık kızım. Hâlâ buradayız. Geri alacağız tüm haklarımızı." dedi Handan hoca.
"Bunu yaparken de... Bir bir can mı vereceğiz? Efnan denen o s*rtük... Eli silahlı. Teker teker öldürür hepimizi. Yapmadı mı daha önce? Evimizi kurşundan geçirmedi mi? Hani? Hangisinin hesabını sorabildik? Üstüne yeni gollerini bile attı. Kabul edin... Artık biz hiçbir işe yaramayız."
"Umutsuz umutsuz konuşma. Çözeceğiz dedik ya?" dedi Melike hoca.
"Peki. Aramızda bir hainle... Çözeriz belki." dedim Nergis'e bir göz atarak. Sonra da çıktım odadan. Günler sonra ilk defa gelmiştim eve. Odaya bile girmek istemiyordum. O şerefsizden kalan hiçbir toz tanesini bile solumak istemiyordum. Odamı değiştirecektim. Bu iyi bir fikirdi.
Hemen odaya gittim bir an önce işe koyulmak için. Odaya girdiğimde ilk önce biraz sendeledim artan sinirimle. Komodinin üstünde duran fotoğraf... İkimizin...
Homurdanarak gidip aldım ve yere attım o fotoğrafı. Parçalara ayrıldı yerde çerçeve. Dolaba gidip bütün kıyafetlerini yere yığdım. Sonra da bir çanta bulup tıktım içine ne varsa. Çarşaflarını bile sökmüştüm.
Yüklenip çıktım odadan. Aşağı inerken Ayşe abla şaşkınca izliyordu beni.
"Çakmak getir bana." dedim. Koşarak gitti. Kapıyı açıp bahçeye çıktım ve elimde ne varsa yere fırlattım. Camdan bana seslendiklerini duydum. Duymazdan gelerek Ayşe ablanın getirdiği çakmağı aldım. Yakıp yerdekilerin içine attım. Öfkeyle soluyarak izliyordum alevlerin arasında kalanları.
"Ayşe abla... Odamı boş odaya taşımama yardım eder misin?" dedim dönüp eve doğru giderken. Arkamdan yetişmeye çalışıyordu.
"Ben hazırlayayım." dedi. Odaya çıktım tekrar o diğer odaya giderken. Kıyafetlerimi çıkarmaya başladım dolaptan. Şu yatağı da yakmak lazımdı. Melike hoca geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POLATLI "Aslan Kızlar"
Novela Juvenil"Aslan Kızlar" Serisinin ikinci kitabı. Aslan Kızlar'ın dördüncü büyük kaptanı Rukiye Karaoğlu... ------------ "Kameraya bir şeyler söyle. Tarihi bir an çünkü." dedi Gönül hoca. Kameraya baktım gururla. "Bugün Handan hocam bana kim olduğumuzu anlat...