8!

84 8 14
                                    

Hinata

Tamam Kageyema'ya yanlışlıkla canım yazmıştım, daha doğrusu yanlışlıkla demeyelim de içimden gelmişti ve kendimi tutamamıştım!

Ama onun yanlışlıkla olmadığını bilmesine gerek yoktu.

Son günlerde kendimi ona daha yakın hissediyordum ve bu bana çok anlamsız geliyordu, sonuçta ondan nefret ediyordum, sanırım.

Anlam veremediğim şeyler oluyordu mesela kendimi bir anda onu tiyatro kulübüne sokmaya çalışırken bulmuştum, o da bunu kabul etmişti!

Zilli o da az değil..

Tiyatro kulübünün olduğu sınıfta tanımadığım insanlarla otururken bir anda kapı açılmıştı.

Kapıdan giren siyah saçlı, uzun boylu silüet ile tüm gözler ona dönmüştü.

Belki de biraz fazla dönmüştü, neyine bu kadar bakıyorlardı!?!?

İnsanların ona bakmasıyla hissettiğim rahatsızlık kelimenin tam anlamıyla on katına çıkmıştı.

Bu histe neyin nesiydi böyle?

Yerimde rahatsızca kıpırdandıktan sonra gözlerimi tekrardan ona çevirdim. Gözlerimiz buluştuğunda gözleri ve suratındaki ifadesizlikle yutkundum, inanılmaz birisi..

Gözlerimi gözlerinden ayırdıktan sonra onu süzmeye başladım. O da bana doğru-oturduğum yere doğru- yürümeye başlamıştı.

Üzerinde ona tam oturan beyaz bir tişört, altında ise siyah bir şort vardı. Fiziği de suratından farksızdı.

YANİ FİZİĞİ DE SURATI KADAR KÖTÜYDÜ!

Neler düşünüyordum ben öyle? Aklıma gelen düşüncelerle kafamı iki yana salladım.

"Ne o şimdi de şizofreni belirtileri mi gösteriyorsun?" Duyduğum tanıdık ses ile gülümsedim.

"Sana uyum sağlamak istedim." Dediğime yarım ağız güldükten sonra yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu.

Tam konuşacaktım ki içeri giren öğretmen ile lafım bölündü. Pis bunak.

"Evet son öğrencimiz de geldiğine göre çalışmalarımıza başlayabiliriz, şimdi olmasa da Shoyo ve Tobio ile tanışmak için bol bol vakit bulacağınıza eminim."

Hocanın söylediği şeyle genişçe gülümsedim, insanların beni sekmesinden zarar gelmezdi değil mi? Sonuçta hepimiz Kageyama gibi olduğumuz yerde durarak insanlara kendimizi sevdiremiyorduk..

Hoca yanımıza gelip senaryoları elimize verdiğinde hiç beklemeden açıp okumaya başladım.

George diye bir karakterin senaryosuydu, ana karakter değildim ancak azıcık süre alan bir karakter de değildim. Benim için yeterliydi, ana karakterin en yakın arkadaşıydım.

Oturduğum sandalyede birazcık yaylanıp Kageyama'nın senaryosuna baktım.

Ana karakter o'ydu. Nasıl yani!?!
O buraya gelmek bile istemiyordu.

Gözlerimi senaryodan çekip yüzüne baktığımda çatık kaşları ve kısılmış mavi gözleriyle karşı karşıya kalmıştım.

Sanırım birileri hocayla kavga edecekti.

"Hocam bir hata olmalı, bana ana karakterin senaryosunu vermişsiniz."

Hoca gülümseyip kafasını iki yana salladı. "Hayır, yaptığım işin bilincindeydim."

Kageyama da hocanın gülümsemesine samimiyetsizce karşılık verdikten sonra boğazını temizledi.

"Ana karakter olmak istemiyorum, bu işin sorumluluğunu alamam."

Tüm sınıf onları dinliyordu, büyük ihtimalle çoğu kişi Kageyama'nın yaptığı şeyi saçma buluyordu. Buradaki birçok kişi onun yerinde olmak isterdi.

"Bu işin sorumluluğunu alabileceğini ikimiz de gayet iyi biliyoruz Kageyema, oldukça çalışkan ve disiplinli bir öğrencisin."

Kageyama'nın yüzündeki histerik gülüş beni bile gelmişti.

"Ben bir basketbol oyuncusuyum, tiyatro değil."

Oldukça sert çıkan sesine karşıt Bayan Lee de bir o kadar sakindi. Sanki buna karşı hazırlıklı gelmiş gibi..

"Üzgünüm Kageyama, başrol olman bizzat Koçunuz tarafından istendi, senin için yapabileceğim bir şey yok."

Bunu koç mu istemişti?

Anında Kageyama'ya döndüğümde yumruk yaptığı elini sıktığını gördüm.  Yerdeki çantasını eline alıp oturduğu sandalyeden büyük bir hışımla kalktı.

Sandalye gürültüyle yere düşerken Kageyama kaşla göz arasında sınıftan çıkmıştı bile.

Hocaya gülümseyerek bende arkasından çıkmış, ona yetişmeye çalışıyordum.

Koç neden böyle bir şey yapardı ki?

"Kageyama!"

Seslenmeme rağmen ne duruyor, ne de dönüp bana bakıyordu.

Var gücümle koşup omzundan tuttuğumda büyük bir sinirle bana baktı.

"Yalnız kalmak istiyorum." Böyle bir tepki vermesi çok saçmaydı.

"Yalnız kalıp ne yapacaksın ki?" Beni duymamazlıktan gelip elleriyle yüzünü kapattı. Nedense sinir krizi geçirecekmiş gibi hissediyordum.

"Yumuşadığımı düşünüyor.. Tehdit ediyor." Kendi kendine söylenmeye başladığında kaşlarımı çattım.

"Ne?" Bir o yana bir öteki yana yürüyen Kageyama'nın peşinde dönmekten pervane olmuştum.

"Koç yetersiz olduğumu düşünüyor." Ellerimi omuzlarına atıp durmasını sağladım, gözlerinin içine bakmaya çalışsam da o kafasını yerden kaldırmıyordu.

Bu bir üzüntü belirtisi değildi, o kadar fazla şey düşünüyordu ki bana odaklanamıyordu.

"Bunu bilemezsin Kageyama, sadece kendi üstüne gidiyorsun." Bir anda gelen gülme sesiyle ellerimi omzundan çekmiştim. Komik bir şey dediğimi düşünmüyordum.

"Hayır bu bir uyarıydı, daha iyi olmam için."

Kafasında kuruyordu, ya da en azından ben öyle düşünmüştüm.

"Bana buradan uyarıya benzemedi."

Yüzünde oluşan sırıtışın ardından eğilip kulağıma fısıldadı.

"Tabii benzemez, koçun dayım olduğundan habersizsin çünkü."
-------------------------
Kontrol etmedim, tekte yazıp atiyorum umarim hatam yoktur💕

Oy verip yorum yapmayı unutmayinn

Mejor|KageHinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin