Umutsuz Gün

12 1 0
                                    

Sabaha kadar düşünceler içinde boğulmuştum saatin 7 olduğunu zil çalınca anlamıştım.

Umutsuz bir şekilde yataktan kalkarken afalladım, düşünceler sadece beynimi değil bedenimi de fazlasiyla yormuştu.

Kalkıp aynada kendime bakmıştım, gözlerimde bütün gece uyanık kalıp ağlamanın büyük bir etkisi vardi cidden sanki bir kavgadan çıkmış gibiydim. Bu göz altı morluklarını bir şekilde kapatmalıydim

Kapatıcıyı bitene kadar kullansamda, yinede yeterli gelmemişti. Zaten kapatsam da gözümdeki şişlikler beni yakalatırdı

Fazla takılmadan babama haber vermeden sadece bir not birakıp evden çıkmıştım.
Okula doğru beni asla bırakmayan umutsuz düşüncelerimle beraber yürümüştüm. Ben bu düşüncelerle kafamı patlatırken okula vardığımı farketmiştim

Okula vardığımda yüzümde hafif bir tebessüm oluşmuştu.

Ancak aklıma gelen düşünce ile hemen çantamı alıp aynamı bulmak için karıştırmıştım. Aynayı bulunca hemen elime alip gözlerime bakmıştım

İyi görünüyorlardı, yani biraz.. ama sabahki görünüşüne kıyasla baya iyiydi

Ben bu düşünceler içinde kaybolurken çoktan sınıfta varmıştım. Sınifa girince yine o heyecan hissi bütün bedenimi titretmişti.

Biraz daha yürüyüp miranın yanına gitmiştim, ders boyunca müdürün bana teklif ettiği akşam yemeğini düşünmüştüm

Bu biraz değil fazlasıyla stresliydi çünkü başka kişiler olur mu, olmaz mı bilemezdim

En sonunda ilk ders bitmişti ama benim düşüncelerimin bir sonu gelmemişti

Gözüm yavaşça kapıdaki kızlara gitmisti, onlar sinifta birini arar gibi sınifı süzerken arkamdaki pembe saçlı cocuk bir anda ayağa kalktı ve kizların tanina doğru yürümeye başladı

Ben onlara bakmamaya çalışırken birden adının "Natsu" olduğunu öğrendiğim pembe saçlı çocuğun bana yardım bakışları attığını sezdim ve ona döndüm, gerçekten benden yardım istiyordu galiba. Sıramdan kalktım ve emin adımlarla pembe saçlı çocuğun yanına gittim, mosmor göz altlarımla kim beni ciddiye alırdı bilmiyorum ama önemli değildi. Natsu'nun yanına gittiğimde önce koluna girdim o da önce şaşırsa da sonrasın da beni kendisine çekti, belimi tuttu bana güvenmişti.
(N: Natsu/L: Lucy)

L: Neden burada sevgilimi rahatsız ediyorsunuz? Gidin buradan.

?..: Sevgilin mi? Haha güldürme bizi, Natsu Dragneel senin sevgilin olamaz!

L: (içinden) Natsu.. "Dragneel" ne? Nasıl yani, pembe saçlı çocuk müdürün akrabası mıydı? Oğlu olamazdı çünkü bildiğim kadarıyla Müdür Bay Dragneel hiç evlenmemişti.
Bu düşünceleri geride bırakarak hemen cevap verdim

L: Gülünecek birşey olduğunu düşünmüyorum, ne de olsa bir "Heartfilia" ile kim sevgili olmak istemez?

N: (içinden) demek "Heartfilia ", bu kadar büyük bir soydan gelen kızın kim olduğumu bilmeden bana yardım etmesi şaşırtmıştı açıkcası. Babasının çok iyi ve yardım sever olduğunu duymuştum, kızı da öyle olmalı..

?..: "HEARTFİLİA" mı? Hey, Natsu'dan uzak du-

L: Sesinizi kesip uzaklaşmanızı tavsiye ederim, yoksa daha kötüsü olabilir.

Kızlar uzaklaşmıştı, tabi onlar uzaklaştıkca nasıl bir olayın içine düştüğümü fark ediyordum, ve beni çok korkutuyordu. Natsu elinden belimi çektiğinde kendimi daha da kötü hissettim, başımı öne eğip yürümeye başladığımda başım çokdan dönmeye başlamış, midemin bulantısı artmıştı, bunları fark ettiğimde gözüm kararıp düşmüştüm bile, fakat sert zemine değil, emin kollara. Gözlerimi hafifçe araladığımda Natsu'yu görmüştüm, beni tutan o muydu? Bunları düşünürken kalbimin olması gerektiğinden fazla hızlı attığını farkettim, başım hala dönüyor ve midem hala bulanıyordu.

Yıldızın AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin