12-Tatlış

7 2 2
                                    

Felix'ten
Evde Changbin'in gelmesini bekliyordum. Hyungum kendini kurtarmıştı tabii. Aslında ona kızmıyorum. Haklı sebepleri var, ben küçük olduğum için hatırlamıyorum, hatırladığım zamanların çoğunda da hyungum beni koruyordu. Onları görmek istememesi çok doğal. Küçücük yaşında yetişkin gibi davranması var birde. Annemin ölüm haberinden bu yana hiç ağlamadı. -Ben görmedim aslında- Böyle düşünmemin sebebi her sabah kızarmış gözlerle uyanması, gece odasından gelen ağlama sesleri. Her neyse onun hakkında açık ve net bildiğim birşey varsa o da hyungumun çok güçlü olduğudur.

Changbin'i çağırma sebebim ise yanlız kalmak istememem. Yanımda sevdiğim ve güvendiğim birinin olmasını istedim. Beni reddetmeyeceğini bildiğim için de en iyi seçenek Changbin oluyordu. Zaten Han'ın en yakın arkadaşlarından olduğu için güvenmememin imkanı yoktu benim için. İkisine de kendimden çok güveniyordum.

Kapı çalma sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Koşar adımlarla aşağıya inerek kapıya yöneldim.

"Geldim~"

Kapıyı açtığımda görmek istediğim, gülen yüzle karşılaştım.

"Hoşgeldin." Diyerek boynuna sarıldım.

Beni bekletmeden o da kollarını belime sardı.

"Hoşbuldum." Dedi benden ayrılırken.

Elimle alışık olduğu salonu işaret ederek oturmasını istedim. Sırt çantasını bir kenara bırakarak sorar gözlerle bana bakmaya başladı. Gözlerinden artık neler olduğunu anlatmam gerektiğini anlamıştım.

Jisung'tan
İzlediğimiz korku filminden her ne kadar korksam da belli edemezdim. Minho'nun benimle dalga geçmeyeceğini biliyordum ama yinede karşısında öyle görünmek tercihim değildi.

Maalesef aniden ekrana çıkan teyze(?) -ne olduğu belirsiz- benim tercihlerimden bihaberdi.

"AAA!" Korkuyla çığlık atıp kafamı yanımda oturan Minho'nun karnına gömdüm. Bir yandan da kollarımı beline dolamış sarılmıştım. O hafif irkilse de asla benim gibi tepkiler vermiyordu.

Hafif kıkırdayarak,
"Noldu korktum mu? Ayy yerim ben seni!" Diyerek kafamı okşamıştı. Oğlum ben senin bildiğin çocuklardan değilim. Biraz yaramazlıktan zarar gelmez değil mi? Düşüncelerime sırıtıp beklemeden kafamı kaldırdığım gibi dudaklarına dudaklarımı bastırmıştım. Bu yaptığım harekete beklediğim gibi şaşırmıştı.
Dudaklarımızı ayırarak elimi saçlarına atıp karıştırdım.

"Noldu korktun mu? Ayy yerim ben seni!" Diyerek kendi lafını ona satmıştım. Ama bir sorun vardı, gözleri arsızca dudaklarımda takılı kalmıştı. Umarım aklımdan geçeni yapmaz -umarım yapar- diye geçirdim içimden. Ben kendimle yapar/yapmaz tartışması yapana kadar o, hızlıca dudaklarımızı buluşturmuştu. Benimkinin aksine o gerçekten yemek amaçlı öpüyordu. Evet kesinlikle öyleydi.

Üstümdeki şaşkınlığı atıp karşılık vermeye başlamıştım bile. O benim alt dudağımla ilgilenirken ben onun üst dudağını dudaklarım arasına hapsetmiştim. Aniden alt dudağımı dişlemesi yüzünden kısık bir inleme saldım odaya. Aralanan dudaklarımın önüne hemen dilini getirmişti. Farketmemle ağzımı biraz daha açıp dilini ağzımın içine buyur ettim. Yaptığım şeyle dudakları gerildi. Dili hiç boş durmamış ağzımın içini talan etmeye başlamıştı bile.

Aldığım bu his, -haz, zevk? Ne desem uygun olur bilmiyorum.- yüzünden kısık, az duyulacak inlemelerimi dudaklarına bırakıyordum. Aniden dillerimizi buluşturunca irkilmiş, sonra aynı onun gibi dilimi hareket ettirmeye başlamıştım. Gerçekten güzeldi. Sanırım benim bu histen mahrum kalmamam için benim dilimi de davet etmişti işin içine.

Gör Beni~MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin