-Arta Kalan Miskin Hâllerim-

35 3 6
                                    


ve tüm soğukkanlılığımla

yolun başlangıcından bitişine koşar,

adını sayıklarım hece hece.

Güneşin şavkında,

suyun hışırtısında,

rüzgârın sesinde...

Bu faniliğin dahil olduğu her yerde;

belli belirsiz zamanlarda seni aramaya,

aramaktan çok bulmaya çıkarım.

Meydanların alemi, bağrışlarımı duysa dahi

başkasının kolu beni tutsa, eli ağzımı kapatsa dahi

ararım seni Rüveyha'm!

Bırak da seni bulamamaktan

Şu her şeyden aciz yakarmalarım utansın!

Sözüm ona,

ben susmayı da öğrenirsem

hemen unuturum.


Benden hiçbir şey kalmıyordu. İçimi sıyırıp her şeyimi almaya çalışan bir bedenim ve belki bunu acımasızca yapan bir ruhum vardı. Gözlerim görmek istediğini göstermiyor, kulaklarım bir kulaç ötemdeki sesleri bana duyurmuyordu. Ruhum benden gayrı hareket eder gibiydi. Ellerimi hislerime bağdaştırmayan vücudum, kabaca bir et yığını ve sanki işlevsiz bir et yığınıydı. Elime dikenler batıyor, ben hissetmiyordum. Bilmiyorum; gözlerim kamaşır gibi oluyor, hissetmiyordum. Saçlarıma yel vuruyor ancak ben bunu pencere camındaki yansımam olmasa fark edemiyordum. Günden güne olan bu tükenişlerim belki bedenimi değil ama ruhumu yaşlandırmıştı. O kesindi.


Önümdeki hayat, bir camın buharlaşması gibi öyle buğulu, mahmur ve bilinci yerinde olmayan bir akıl gibi öyle sarhoş, öyle unutkan ve öyle bitkin. Zihnim yerinde kalıp amansızın sayıklamakla yetinirken canım içime doğru yanıyor, tüm uzuvlarıma tek celsede ulaşıp her yerimi kasıp kavuruyordu. Bazen sırtımı tek yasladığım varlığım, miras diye tabir edilen emanet koltuğumun üzerine uzandığımda uyuşuk bedenimin sızlayan yanlarını karıncalı uyarılarla hissedebiliyordum. İçim yorgunluğumu, hâlsizliğimi büyük bir şefkatle bana hissettirirken iyi olduğum tek bir anı, bir saniye olsun, hissettirmiyordu. Koltuk tüm sızılarımı kanıma değin zerk ediyordu. Ruhum tümüyle zehirlenmişti. Peki, neden? Gözlerimi tunç kızılına boyayan bu acılar neden? İçime doğru ettiğim isyan, sararan gülüşlerimde alnımda damarları beliren sinirler neden? Neden bu haykırışlarım? Rüveyha, kalbine ilmek ilmek işleyebileceğim sevgim varken kendime ettiğim bu zulüm neden? Saç yolmalarım, tırnak çarpmalarım ve yumruğumu tümüyle ısırdığım, dişlerim arasında sıktığım bu kahpece işkencelerim neden?

Yapraklar sonbaharda bozuyor,

kahverengileşmiş, dökülüyor...

Gözümün önünden geçiyor bir bir...

bu kadar yakından geçen,

dokunan yapraklar değil

Yolunan saçlarım,

kahverengi

kırmızı

kan gibiyidi...

Gecenin Andı "SON"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin