10. Bölüm| Kız arkadaşım

4 3 5
                                    

Ablam gelmişti artık benimleydi... Bir yandan mutlu bir yandan üzgündüm. Ben artık kendi başımın çaresine bakabilecek bir bireydim ama ablam beni hâlen küçük bir kız çocuğuna benzetiyordu. Her neyse peki gördüğüm kâbus neydi öyle? Yada gerçekten kâbus muydu? Emma bana ne demeye çalışıyordu? Ama bunun altında bişey çıkacağına çok emindim. Hiç bu kadar emin olmamıştım... İş yerine ulaştığımda herkes işin içine girmişlerdi hiç birşey onların dikkatini çekmiyordu. Yanlız benim dikkatimi çeken birşey vardı. Emre ortalıkta yoktu. Neredeydi ki? Aman banane be! Ne yaparsa yapsın şeytan görsün yüzünü! Geçip bir kenara oturdum. Herkese şöyle bir dikkatli baktımda herkes işe odaklanmış gibi ama.. hepsininde içinde başka bir sıkıntı var içlerinde fırtınalar kopuyor. Sahi bitmiştik biz. Ama bitmemeliydik. Bitemezdik. İşe koyulmadan önce kendime bir kahve almak için mutfağa geçtim. Emma bir bilgisayarla mutfakta oturuyordu beni görünce bilgisayarı hemen kapattı bana bir bakış atıp çıktı gitti. Kahveyi doldururken yanımda bir telefon titreşime girdi. Kendimi tutamadım göz ucuyla baktım.

*Babam* adlı kişisinden yeni bir mesaj.

Babası... Babası bizim patron Mysterious idi. Ama Mysterious şuan işinin başındaydı ne yazabilirdi ki? Bu kadar merakın sonu kötüydü. Bir anda Emma içeri telaşla girdi. Noldu? Telefonuma baktın mı? Bakmadın değil mi! Dedi telaşla.

"Hayır"

Dedim. Büyük bir oh çekip telefonunu alıp gitti ve birini aradı. Emma da bişeyler vardı. Rüyalarıma giriyor garip hareketler ediyordu. Benden kaçıyordu. Eni sonunda öğrenecektim ama ne zaman? Kahvemi alıp geçtim oturdum. O sırada şirketi bir numara aradı Meriç bakmam için bir işaret yaptı. Kalkıp baktım.

Alo?

Alo?

Kimsiniz?

"Alp."

Alp mı? O kim?

"İş randevusu için aramıştım."

Maalesef. İşi başkası aldı efendim.

Derken Bora bana doğru gelip telefonu elimden aldı.

Alp mı? Kimin oğlusun sen?

"sizi ne alakadar eder?"
"Soy adım Özdağ."

Ve telefon yüzümüze kapandı. Özdağ mı! Hayda! Yoksa Selçuk Özdağın adamı miydi yada gerçekten oğlu muydu? Buda kimdi? Bir bu eksikti harbiden! Sonra gülme sesleriyle içeri biri girdi. Emreydi.

"Neye gülüyorsun?" (Sare)

"Sanane." (Emre)

"Abi neye gülüyorsun söylesene!" (Meriç)

"Sizene." (Emre)

Mysterious söze atlayarak ne demeye çalışıyorsun emre açık konuş dedi Emre  ise mimik oynatmadan:

"Belki kız arkadaşımla gülüşüyorum karışmasanız mi?"

Niyeyse içime birden bir sıkıntı oturdu. Kimse umursamadan işe başladı ama benim içimdeki o ses.. "kız arkadaşımla" içimde yankı yapıyordu. "Kız arkadaşımla" "kız arkadaşımla" "kız arkadaşımla"

Sus artık!!!!!

"Hey Sare noluyor?" (Meriç)

Bir bu eksikti. İçimden söylemem gereken şeyi dıştan söylemiştim.

"Hiç."

-son-

(CANLARIM BİLİYORUM AZ BÖLÜM YAZİYORUM AMA AKLİMA GELMİYOR ULAN)

𝐀𝐡𝐞𝐧𝐤 𝐒𝐚𝐫𝐞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin