16

22 5 14
                                    

Hyunjin masanın arkasına geçtiğinde atacak birşey bulamarak öylece hazırda bekliyordu. Ortalık resmen savaş alanıydı ve bağırışmalar sebebiyle artık başım ağrıyordu. Durmaları için sesimi biraz yükselterek duymalarını sağlayıp konuştum.

+Minho , Hyunjin. Dursanız artık?

Minho bana dönerek sonunda derin bir nefes alarak durmayı seçtiğinde Hyunjin de yaşamak için nefes alıp veriyordu. Fakat pek akıllandığı söylenemezdi sözlerine bakarsak.

-Birde bana kızıyor. Baksanıza yengemiz- aman Jiwoo söyleyince hemen durdu.

Minho adımlarını durdurup sakinleşmek adına gözlerini yumarken Hyunjin yediği boku farketmiş olacakki dudaklarını dişlemeye başlamıştı. Elbette yediği hızlı peçete rulosu ile bu pek uzun sürmemişti.

-Seni elimden alamazlar bak!

Minho geri koltuklara adımlarken Hyunjin üstün ferihalık yetenekleri ile kendini çoktan yere atmıştı. Bu haline hala alışamamıştım.

-Ahh iyilik yapmakta yaramıyor arkadaş. Başım acıyor! Hyung başım kanıyor ambulansı ara!

-Kalk Hyunjin kalk birşeyin yok.

-Öylemi? Ya iç kanama geçirirsem!? Hayranlarımıza ne derim!?

-Öyle olursa hastaneye gideriz Hyunjin kalk yerden.

- Gideriz dimi?

Bıkkınca onu onaylayan Bangchan ın yanına geçmişti Minho. Hyunjin ise sonunda ayağa kalktığında yanıma gelmişti. Elini dizime koyarken elini kalbine koyup konuştu.

-Teşekkür ederim yenge. Hayati tehlikem geçti aşkınız sayesinde.

Bu söylediği ile sağ taraftan Minho nun sesini duymamız gecikmedi. Elleriyle yüzünü kapatmış, başını geriye atmıştı.

-Off sınanıyorum galiba!

...

O kavga ardından çıkan haberler hakkında biraz konuşmuş, ardından bir film izleyip günü sonlandırmıştık. Onlar kendi evlerine gittiğinde günün sonunda Minho ile baş başa kalmış bulunduk. Uyuyacağımız zaman ise her ne kadar onu yerinden etmek istemesemde sonu gelmeyen ısrarlar ve birazda azarlama ile Minho nun yatağını ele geçirmiştim.

Ah evet Minho beni azarlamıştı. Doğrusu kediye benzeyen yüz hatları ile çatmaya çalıştığı kaşlarının oluşturduğu görüntü benim kendimi gülmemek için zor tutmama neden olmuştu. Ancak sonuç olarak o şuan içeride uyurken ben onun yatağında sabahı getirmiştim.

Alışkanlıktan olsa gerek daha hava aydınlanmadan uyanmıştım. Bir süre Minho yu rahatsız etmemek için sessizce durmaya çalışsamda daha fazla uzanmak istemiyordum. Ellerimden destek alarak yatakta önce oturur , sonrada dik bir pozisyona geçtim. Ayağa kalktığımda karnımda keskin bir sızı hissettiğimde dudağımı dişledim. Bu acı cidden fenaydı.

Derin bir nefes alarak birkaç adım sonucunda odadan çıkmayı başarabilmiştim. Duvarlardan destek alarak salona giriş yaptığımda deja vu etkisiyle gördüğüm surata bir an bakakaldım.

Minho nun kedi genlerine sahip suratı  sırt üstü yatması nedeniyle saçlarının iki yana düşmesiyle açılmıştı. Dudakları hafif aralık iken hafiften tavşan dişleri kendini belli ediyordu. Buradan rahatlıkla görebildiğim keskin çene hattı , uyku mahmurluğundan dolayı hafiften kaybolmuştu. Dik inen kemerli burnu ise şahane bir görsel şölen yaratıyordu. O tek kelime ile bir şahaserdi. Uyurken ve yüzü şişmiş bir şekilde olsa dahi... bir şaheser.

Kendimi kaptırmamaya özen göstererek derin bir nefes aldım ve yanağıma ufak bir çimdik attım. Duygularıma hakim olmalıydım. Özellikle de şuan delicesine çarpan kalbime.

Şuan olduğum yerde birkaç dakika oyalanmıştım. Beni bu andan alıp götüren ise bir anda çalan Minho nun telefonundan çıkan alarm sesiydi. Şaşkınlıktan bir an sendelesemde ellerim yardımıyla kendimi ayakta tutmayı başarmıştım.

Gözlerim Minho ya döndüğünde onun henüz beni fark etmediğini anlayıp rahat bir nefes aldım. Alarmını kapatmış ancak henüz uykusunu üstünden atamamıştı. İki elini yumruk haline getirip gözlerini ovuşturuyordu.

Bu çocuk her haliyle bir kediydi. Onun bu tatlılığı gülmeme neden olurken yakayı ele vermiştim.

"Oh, uyandın mı Jiwoo."

Elimi enseme atarak başımı aşağı yukarı salladım.

"Evet, az önce uyanmıştım."

Uykusu yeni açıldığında farkına varmış olacak ki , hemen gözleri karnımı buldu.

"Karnın acımıştır, otursana."

Ayaklanıp yanıma geldiğinde istemsizce gülümsedim. Gerçekten çok nazikti. Gelde kalbin hızlanmasın şimdi...

Yardımı ile koltuğa oturduğumda aklıma gelen alarmı ile kaşlarım havalandı.

"Bugün bir işin mi var?"

Karşımdaki koltuğa geçtiğinde bu sefer elini ensesine atan o olmuştu. Ufakça kıkırdadı.

"Alarmımı kapatmayı unutmuşum."

Başımı aşağı yukarı salladım. Sonuç olarak şuan ikimizde uyanıktık. Birkaç dakikanın ardından ayaklanması ile halının desenini inceleyen gözlerim yeniden yüzüne tırmandı.

"Kahvaltıyı hazırlayayım."

Dudaklarımı birbirine bastırıp onayladım. Elbette ona yardım etmek isterdim ancak şuan mutfağa gidip bişeyler yapmam hem benim sağlığım için zararlı, hemde onun sürekli beni kontrol etmesi için zaman kaybına neden olacaktı. Bu nedenle sadece oturmaya devam ettim.

Neighbor || Lee MinhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin