124 16 32
                                    

bölüm 5, dark red

×××××××××××××××××××××××××××××××××××××××××


Max
Charles
Carlosla ne kadar da uyumlusunuz
İkiniz de yüzsüzsünüz
Çok iyi eşleşme.

Bu kişiyi engellediniz. Engeli kaldırmak için dokunun.

×××××××××××××××××××××××××××××××××

Lando 3 gündür evden çıkmıyordu.

Telefon aramasıyla başını yastığından kaldırdı. Berbat hissediyordu. Hiçbir şey için motivasyonu yoktu, hâli yoktu. Sadece yemek yiyor, ihtiyaçlarını gideriyor ve kitap okuyordu. Kimseyle konuşmamıştı, konuşmak da istemiyordu. Aslında bunun için iyi bir 'bahanesi' bile vardı.

Arkadaşlarına haftasonu ailesinin yanına gideceğini söylemişti. Monako'dan İngiltere'ye dönmesi anlamına geliyordu bu da. Ayrıca 1 haftalık tatilde biraz yalnız, ayrıca ailesi ile vakit geçirmek ona iyi gelecekti. Gerek İngiltere'nin melankolik hava durumu olsun, gerek şu sıralar karışık duyguları olsun onu hüzne itiyordu.

Hüzün her zaman huzurlu olmuştu. Güvenli bir limandı, denize açılma gayesi sunmuyordu, sadece bekleyişti, harekete geçmeyişti. Kişiyi zorlamıyordu. İlerleyişe izin vermiyordu. Bu yüzden Lando seviyordu tüm gün yatağında yatıp ona hüznü getiren şarkılar dinleyip kitap okumayı. Gemiye binip limandan ayrılma cesaretine sahip değildi zaten.

İngiltere'ye gelmeden önceki gece Alex ile dışarı çıkmıştı. O buluşma gerçekten ona iyi gelmişti. Alex ona bu tarz durumlar karşısında neden akışına bırakmanın daha iyi bir karar olacağından bahsetmişti ve bunun için öğütler vermişti. Ayrıca bu buluşma sonrasında Lando'nun Carlos'a olan bakış açısında büyük değişiklikler olmuştu. Takıntısından az çok kurtulmuştu. Çünkü bu takıntının onu bir yere götüremeyeceğini, Carlos'un çoktan onu unuttuğunu biliyordu. Ama şuanki yorgunluğunun sebebi Carlos veya aptal aşk işleri falan değildi.

Bünye olarak yorulmuştu. Düzgün yemek yemiyordu ayrılıktan beri, tabii bu annesinin zorlamaları ile az çok değişmişti ama yine de yemediği günlerin etkisi hâlâ sürüyordu. Lando aşırı yorgundu. Hem bedenen hem de zihnen. Telefon aramasının kimden geldiğine baktı.

Kimseyle konuşmak istemiyordu.

Carlos'un onu aldattığını öğrendiği geceden beri yaşanan şeyler sayesinde Max'e daha yakın hissetmeye başlamıştı. İkisi de hoş şeyler yaşamadıkları için ona karşı daha ayrı bir samimiyet duymaya başlamıştı. Eskiden Max'in gözlerini incelemezdi mesela, tabiki de iyi bir arkadaşıydı öncesinde de ama gözlerini en derinliğine kadar inceleyecek kadar merak duymuyordu ona. Zira onun hakkında her şeyi bildiğini düşünüyordu. Ama bu olaylar karşısında bile Charles'a olan bağlılığını koruyan, ondan sonra kimsenin yüzüne bile bakmayan Max ona çok farklı birisi gibi gelmişti. Zaten tanıdığı birini sıfırdan tanıyor gibiydi. Daha önce hiçbir mavi göz Max'in gözleri yakın gelmemişti ona, sanki hep dibinde olan bir şeye hiç dikkatini verememiş gibi hissediyordu.

Aramayı kabul etti ve telefonu kulağına götürdü.

“Lando? İyi misin?” Tanıdık ses kulaklarını doldurdu, fazlasıyla sakindi ve melodik geliyordu kulağa. “İyiyim, Max, sen nasılsın?” minik kıkırdama. Lando içinin daraldığını hissetti, istemiyordu. Etkileşim isteniyordu, konuşmak, iletişime geçmek istemiyordu. “Ben de iyiyim, biliyor musun Lando, seni özledim baya.” Lando gülümseyemedi. Bu sözleri söyleyen kişi Max olsa bile içindeki bir şeyler engel olmuştu mutluluğa, hiç kimse yeterince yakın gelmiyordu bu durumdayken. “Ne zaman döneceksin Monako'ya?” Lando, Max'in duyamayacağı şekilde iç çekti.

odium / formula oneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin