Psikoloji okumuyorum. Psikolojiyle tek alakam sosyal medyada ara sıra gördüğüm boktan kişisel gelişim kitaplarının alıntıları. Fakat biliyorum ki Jungkook'un psikolojisi iyi değil ve ben ona iyi gelmiyorum. Ne yapabilirim onun için? Bilmiyorum. Seviyorum sadece. Sevgi onu iyileştirebilir mi? Belki bu soruyu aylar önce sorsaydınız evet derdim. Sevgi her şeyin ilacı değil miydi? Yoksa bu zamana dek bize anlatılan aşk hikayeleri yalan mıydı? Kalkın, kandırıldık.
Sabahın altısında gözlerimi açtım ve yeniden uyuyamadım. Ağzımda dün gece içtiğim sigaranın acı tadı vardı, yutkundukça daha çok beliriyordu.
Telefonu elime almak içimden gelmiyordu, ben de hazırlandım ve bir enerji kendimi dışarıya attım. Sokaklarda yürüdüm, ocak ayının soğuk sabahını içime çektim. Psikologlar haftada iki gün yarım saatlik yürüyüşün antidepresan etkisi olduğunu söylüyor. (Ortada dolaşan boktan bir psikoloji bilgisi daha.) Haklı olduklarını düşünmeye başladım çünkü kendimi iyi hissediyordum. Yeni doğan güneşin gökyüzünde bıraktığı sarı izler görmeye değerdi. Hayat güzel geldi gözüme. Günün geri kalanını da bu pozitiflikle geçirmek istiyordum.
Sömestr tatilinde hiçbir şey yapmıyordum. Tüm gün evdeydim, kitap okuyorum ya da bilgisayar oyunları oynuyorum. Namjoon benim aksime yazıldığı kurslara gidiyordu. Hangi kurslar? Örgü, yoga, aromaterapi. Ne işe yarıyorlar bilmiyorum ama en azından evde tek olabildiğim için arkadaşımın bu saçma kurslara gitmesini destekliyordum. Ara sıra beni götürmeye çalışması dışında hiçbir problem yok. Aromaterapi koku terapisi demekmiş. Namjoon dün akşam yemeğini yerken ballandıra ballandıra anlattı. Bitkisel öz yağların kendi benliğimizi keşfetmemize yardım etmesi falan filan. Bana iyi gelen tek yağ ay çiçek yağı, o da kızartmaları leziz yapıyor.
''Hiçbir şey düşünmüyorsun, keşke senin kadar yüzeysel olsam. Kafana taktığın bir şey var mı acaba?'' Namjoon bana böyle demişti bir kere. Yogaya gitmenin düşüncelerini boşaltmaya iyi geldiğini söylediğinde ona zihnini boşaltmanın saçma olduğunu çünkü düşüncelerin her halükarda orada olduğunu, yok edemeyeceğimizi söylemiştim sadece. Düşünmek beni rahatsız etmiyordu, saatlerce düşünebilirim. Fikir adamı olmadığımı biliyorum çünkü ortaya ele geçer bir kuram falan çıkartmıyorum. Benim düşüncelerim daha çok, hava bugün çok güzel, yağmur yağıyor, şöyle bir uyusam ne iyi gelir, acaba sakallarımı kessem mi, şehirde yaşamak çok yorucu, bir çiftçi olsaydım hangi büyükbaş hayvanı beslerdim gibi saçma sapan şeyler. Ayrıca Namjoon'un dediği kadar rahat bir insan değildim, kafama taktığım çok şey var. Sadece bunları yansıtmıyordum. Yansıtmam lazım galiba.
Öğretmenlik yapmayı gerçekten istiyor muyum? Mesela bunu kafaya çok takıyordum. Çocuklara dayanabilecek miyim? Karar değiştirmek yararsız geliyor çünkü üçüncü sınıf olmaya çok yakınım.
Jungkook.
Beni gerçekten seviyor mu? Öpüşmemiz sonrası neden daha ileriye gitmediğimizi düşünüyordum. Belki de benim istemem lazım. Ama istiyor muyum yoksa sevgililerin bunu yapması gerektiğini düşündüğüm için sorumluluk olarak mı görüyorum bilmiyordum. Hayır, onu arzuluyorum.
Jungkook'u bir haftadır görmedim.
Kamptan sonra sadece telefonla iletişim kurmaya başladık. Aynı şehirde uzak mesafe ilişkisi gibi takılmaya başlamamız hakkında bir şey düşünmüyorum. Onu özledim. Buna eminim.
Zaman geçmiyor. Eğer yanıma bir atom saati konulsa eminim ki diğer yerlerde olduğundan daha yavaş ilerler. Atom saatleri çok ilginç, hata yapma olasılıkları çok düşük. Fizik bilen birinin geri zekalıya anlatır gibi bana anlatması lazım bu şeyi, yukarılarda daha hızlı ilerliyor ve aşağılarda daha yavaş. Yer çekimi etkisi öyle mi? Benim yer çekimim sapmış. Başka açıklaması yok. Saatler çok yavaş geçiyor, ilerlemiyor bile olabilir. Namjoon'la yaşadığım bu evde zaman sapmasının içine hapsolmuş olabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beni yeniden kıramazsın // taekook
Fanfictionbana aşktan bahsetmeyin, o acıyla kasılmaktan nefret ederim. (the smiths)