Jungkook gece boyu düzgün bir uyku çekmemişti. Tam olarak uyanık olmasam da yanımdan kalktığını, bir süre olmadığını sonra üzerinde sigara kokusuyla yeniden yanıma yattığını hissettim. İyi uyuyamıyordu. Bense mışıl mışıl uyumuştum, yatağı çok rahattı ve çok yorgundum.
Sabah uyandığımda Jungkook yanımda yoktu. Bedenimi iyi bir uykuyla dinlendirdiğimi bilmeme rağmen yine de yataktan kalkmak istemiyordum. Bir süre gözlerim açık bir şekilde sadece tavana baktım, ardından 3'e kadar sayıp çarşafların arasından hop diye sıyrıldım. Yerdeki kıyafetlerimi utançla alıp onları üzerime geçirmem de o kadar hızlı gerçekleşti. Sabah sabah bu kadar enerjik olmamı ben de beklemiyordum.
Salona gittiğimde açık balkon kapısının yanında Jungkook'u gördüm. Sigara içiyor ve telefonla konuşuyordu. Önemli olmalı diye düşündüm. Kimse sabah sabah biriyle telefonda boşuna konuşmazdı herhalde. Elimde olsa kimseyle telefonda konuşmazdım ben.
Geldiğimi fark etmemişti, ben de koltuğa uzandım ve gözlerimi kapattım. Yeniden uyumak için iyi bir yerdi.
Ne kadar sürdü bilmiyorum ama gerçekten de uyuyakalmıştım. Gözlerimi yanımdaki hareketlilikle açtığımda Jungkook'u yanıma uzanırken yakaladım. Kolları belimi sararken yüzünü boyun girintime yerleştirdi. ''Kıyafetlerini giyinmişsin.''
''Üşüdüm.'' diye yalan söyledim. Şehvet ve arzu bedenimi terk ettiğinde çıplak bedenimi ona karşı sergilemeye utanmıştım doğrusu.
''Isıtırdım.''
Jungkook ne kadar sigara içmişti bilmiyorum ama leş gibi kokuyordu. Yine de bunu ona söylemedim. Kaba olmak istemiyordum. Onun yerine, ''Önemli bir konuşma mıydı?'' diye sordum.
''Hm, patron aradı. Bazı çalışanlar hakkında yakındı, onlara azar atmam gerekiyor.''
''İşe ne zaman gideceksin?''
''Sekizde şirkette olmam lazım.''
''Ben de işe gidiyor olsam keşke, o kadar canım sıkılıyor ki tatilde.'' Ben konuşurken Jungkook ellerini belimden kıyafetlerimin altına, karnıma yöneltiyordu ve konuşmama devam edebildiğim için kendimle gurur duydum çünkü dokunuşları cidden yakıcıydı.
Normalde dokunulmayı sevmezdim. Ailemi bırakın Namjoon dahi bana sarılmak istediğinde çoğu zaman bunu reddederdim çünkü teması sevmiyordum, beni bunaltıyordu. Fakat Jungkook...Jungkook'un tek bir dokunuşuyla mest oluyordum ve bu beni sinir etmeye başlamıştı, birisinin benim üzerinde böyle bir etkisinin oluşunu istemiyordum ama yapacak bir şeyim yoktu. Ondan çok hoşlanıyordum ve parmağının ucu dahi tenime değse kendimi ateşin ortasında buluyordum.
''Sonsuza kadar böyle kalmak istiyorum.'' dedi Jungkook, bu sefer elleri sırtımda dolaşıyordu. Arkamdaki bedenine kendimi yasladım. ''Gıdıklanıyorum.'' Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki bir daha söylemek zorunda kaldım.
''Peki böyle?'' derken ellerini göğsüme götürdü. Kasıldım. Parmakları göğüs ucumdayken, ''Acıktım.'' dedim bir anda.
''Pekala, kahvaltı yapalım. Ben senden başlamak istemiştim sadece.'' Dokunuşları durdu.
''Bugün menünüzde ben yokum, Bay Jeon.''
Jungkook ayaklandı ve ''Hemen duş alacağım.'' dedi. ''Sonra da kahvaltı yapmaya gidelim mi?''
''Bana uyar.'' dedim. Ben de duş almak istiyordum. Üzerimde hâlâ dün gecenin izleri vardı.
''Birlikte duş almak ister misin?'' diye sorduğunda zihnimi okuduğundan şüphe duymaya başlamıştım.
''Seni bekleyeceğim.'' Gülümsedim.
Jungkook duş alırken balkona çıktım ve biraz sabah havası aldım. Sonra sıkıldım ve koltukta uzanmaya devam ettim. Neyse ki hızlıydı, duşunu alıp takım elbisesi üzerinde yanıma geldiğinde bu kadar hızlı hazırlandığı için içimden teşekkür ettim çünkü biraz daha koltukta uzansaydım her yerim uyuşacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beni yeniden kıramazsın // taekook
Fanficbana aşktan bahsetmeyin, o acıyla kasılmaktan nefret ederim. (the smiths)