Haziran 17, İstanbul - Zoom Club
21:17
Gökhan'ın bahsettiği, mankenlerin ve ünlülerin akın edeceği gece kulübü planlarına son anda dahil olduğum için backroom'lardan birisinde, hayallerini kıracak şekilde herkesten uzak bir şekilde başlamak zorunda kalmışlardı.
Odadan içeriye girip bizden tarafa yaklaşan Çağlar görünce, bana attığı rahatsız edici bakışlardan kopup ağzına enlemesine sıkıştırdığı doughnut'ı yutamadan elini kaldırıp seslendi.
"Gel Çağlar, gel! Patron Donut almış bize; ne düşünceli adam di mi!" dedi bağırarak müzik sesini bastırmak için.
Şuan gözüme kum torbası gibi gözüküyorsun Gökhan...
Çağlar'ın girmesiyle birlikte, küçük dikey olarak konumlandırılmış odanın kapısını kapattı ve kulak zarı titreten o müzik sesi nispeten kesildi. İçeriye giren, kadın garsonun bar köşesinde çıkarttığı cam ve buz seslerinin bana ulaşmasını beklerken kafamı geriye doğru bıraktım.
"Vay be... Bi' daha anlatsana şu işi İlyas'da duysun" dedi keyifle Gökhan. "Çağlar gel, gel... Abin hatun mafyalara çatmış; façasını bozmuşlar." dedi alay etmeye devam ederek.
Çağlar kaşını kaldırarak yüzüme baktı, "Hayırdır abi?"
Viski bardağını uzatan garsona hafif bir kafa hareketiyle selam verdim.
"Gökhan işte. Gevşek..." dedim viskiden ince bir yudum alıp, deri koltukta kayarken. Ama yetmedi... Hala cevap bekleyerek bekleyen bir İlyas ve pis pis sırıtarak bakan bir Gökhan vardı başımda. Tamamını diktim kafaya...
"Taksiye bindim," dedim ikinci baskıya başlarken. "...yirmilerinin sonlarında; gözleri çakmak çakmak parlayan, oldukça iyi giyimli bir hatun da benimle aynı anda bindi." Gözümün önüne parça parça o anlar geliyordu. Ben otururken hızla koltuğa oturması, beni fark ettiği anda savurduğu saçı ve irileşen masmavi gözleri...
Sanırım yarım kalmıştı anlattığım ki, İlyas hala suratıma uzun uzun bakıyordu. Huzursuzca yerimde kıpırdanıp duruşumu dikleştirdim. "İşte ben inmem, sen ineceksin derken... Araban inerken, taksiciye çek yazdı." Gökhan lafımı kahkahasıyla böldü. Bu ikinci dinleyişiydi ama hala ilki gibi kahkaha atıyordu.
"Dur dur! Öyle değil, hatun çantasından çıkardığı dolma kalemle önce çek yazmış sonra aynı kalemi lastiğe çakarak; iyi yolculuklar dilemiş abine..." dedi zevk alır gibi.
Ceketimin iç cebinden çıkarttığım, kafama atılan kalemi orta sehpaya doğru çevirerek bıraktım..
Dönüp duran kaleme uzandı Çağlar ve ilgiyle yamulmuş ucuna bakıp inceledikten sonra kafasını kaldırıp yüzüme baktı boş boş.
"İyi de sen niye taksiye bindin?"
"E OHA AMA YA!" dedi Gökhan Çağlar'a hayretle bakarken bağırarak. "OHA CİDDEN OHA! PATRON HAYATININ RACONUNU YİYOR, ADAMIN SORUYA BAK!"
"Garajda bir düzine araba varken, taksiye binmesi bence daha büyük gariplik." dedi Çağlar dudak bükerek.
Sinir bozukluğu gülümsemesiyle kafamı iki yana salladım ve Çağlar'a arkasındaki şişeyi işaret ettim doldurması için.
Kalemi Gökhan'a fırlatarak, kalktı. Gökhan eline aldığı kalemin altın sarısı gövdesini inceledi ve sırıtarak bakarken yüzeyindeki harflere baş parmağıyla dokunarak bana gösterirken fısıldadı;
"Demek psikopatımızın adının baş harfleri bu..."
"𝓔.𝓭.𝓑."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yadigâr
Action"Ne var o belgelerde!" dedi sertçe . "Ne var o belgelerde? Nasıl girdin sen böyle bir batağa? Neden ya, neden!" Öfkesi... Yarasını tutuşturan baruttan farksızdı... Tekrar yanıma gelip, kolumdan tutarak kendine çektiğinde omzumun acısıyla yüzüm bur...