BEŞİNCİ BÖLÜM

60 13 55
                                    




02/08/21 XS

"Bu nedir lo? Neye yarir ki?
-  Maho Ağa, Kibar Feyzo"

ZURU

Aradan geçen üç dört günde henüz uçan nesnelerden birine rastlayamamış olsa da bu sabah alışık olmadığı bir ses yüzünden uyanıp neler olduğunu anlamak için dışarı baktığında alçalmakta olan bir tanesini yakaladı. Zaten geç saatlere kadar boş boş dolandıktan sonra rastgele bir yere kıvrılıp sabahları da erkenden kalktığı için pek de hazırlanma sorunu yoktu, ayrıca bu da önceki ile aynı yere iniyordu. Önemli bir yer olduğunu düşündüğü için gökyüzünde hareketlilik olmayan boş günlerde yerini biraz tesadüfler sayesinde de olsa tekrar bulup zamanını hep o civarda geçirmeye çabalamıştı. Her ne kadar birtakım insanlar ona şüphe ile baktığı için arada yer değiştirmek zorunda kalmış olsa da işte sonunda istediğini elde etmeyi başarmıştı. Şimdi ise tek sorun o uçan şeyin içine girip kendisini uzaklarda bir yere uçurmasını sağlamaktı.

Hayatının tamamı hurdalıkta geçmişti. Her ne kadar Hurdalık dünya geneli bir açık hava hapishanesi olarak kullanılan bir yer olup adadaki kendisi hariç herkes dışardan gelmiş olsa da Hurdalık şartlarının ilkelliği ve oraya bırakılanların pek de sosyalleşme meraklısı olmaması yüzünden gelişmiş medeniyetin imkânlarından pek fazla haberdar olamamıştı. Olduğu kadarını ise pratikte deneyimleme seçeneği olmadığı için kafasında bir yere oturtamamış zaten zaman içinde çoğunu da unutmuştu. Bu yüzden birkaç gündür deneyimlediği her şey ona akıl almaz geliyordu ve bu yeni dünya sorunlarına cehaletini gizlemeye çalışırken çözüm bulmak, karşılaştığı ve karşılaşacağı bütün sıkıntıların zorluk seviyesini artıran önemli bir etmendi.

Önceki denemesinde bayıldığı yere kadar gelmişti ancak bu sefer kalabalık yoktu hatta tenha olduğu bile söylenebilirdi. Günün daha çok erken vakitleri olduğu için böyle olduğunu tahmin etti. Birkaç günlük deneyimine göre gün biraz ilerlemeden insanlar evlerinden dışarı çıkmayı pek tercih etmiyorlardı. Ama geri kalan her şey, özellikle de her yerden boca edilen ışık önceki gelişi ile aynıydı ve bu ışıklar rahatsız hissetmesine neden oluyordu. Ancak neyse ki ya gürültünün azlığından ya da biraz daha kendisini buna hazırlamış olduğundan bu sefer rahatsızlığı endişe edilecek kadar ciddi değildi. Sadece biraz baş ağrısı vardı o kadar.

Ne tarafa gitmesi gerektiğini kestirmek için çevresindeki az sayıda insanın hareketlerini gözlüyordu. İlk bakışta rastgele yönlere gidiliyor gibi görünse de temel olarak ikiye ayrıldıklarını fark etti. Basitçe bazısı daha iç taraflara kalanlar binanın dışına doğru ilerliyorlardı. Hedefinin geldiği tarafta olmadığını öyle olsa bu baş ağrısına katlanmak zorunda kalmayacağını düşünerek kendisini iç taraflara gidenlerin arasına attı.

Bir yandan yürürken diğer yandan da tavanlardan sarkıtılmış tabela ve çerçevelere göz gezdiriyordu. Tabelalardan birinde yanında yazanı okuyamasa da peşine düştüğü uçan nesnenin havalandığı bir resim görmüştü. Diğer tabelalardan birinde de aynısının iniş hali de vardı. İstediği şey havalanıp buradan gitmek olduğuna göre ilk resmin olduğu tabelaları takip etmek muhtemelen onu hedefine kavuşturacaktı. Keşfinden duyduğu gurur yüzüne ve hareketlerine de yansımıştı. Başta temkinlilikten dolayı yavaş yavaş yürürken şimdi biraz daha acele etse koşacak kadar hızlı adımlar atıyordu.

Bir süre ilerledikten sonra kendisi ile aynı yönde giden herkesin sıra olmuş halde bir yere toplandıklarını gördü. Aralarına girmeden önce yine kendini belli etmemek için uzaktan neler olduğuna bakmaya karar verdi ancak bu sefer göze batmıştı. En dış kapıdan içeri girdiği andan beri etrafta dolandığına şahit olduğu insanı andıran metal yığınlarından birisi yanına gelmişti.

BÜTÜN İNSANLAR ÖLMELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin