Of ben düz yazıyı benceremedim of texting daha güzeldi
Sevmediyseniz söyleyin sorun çıkartıp bunları eve postalarim texting devam💪🏻
______________________________________
Gözlerimi açtığımda yanımda uyuyan Hyunjin'i gördüm. Sanırım uyuya kalınca beni çadıra götürmüştü. Telefonuma baktığımda saat 03.24 olduğunu gördüm. Tekrar uyumak için gözlerimi kapattım ama buna engel olan dışarıdan gelen korkunç seslerdi.
Ne kadar denesemde korktuğum için uyuyamıyordum. Hem bu gece anlatılan hikaye hemde dışarıda gelen hayvan ve uğultu sesleri uykumu kaçırıyordu. Hyunjin ise arkasını dönmüş rahat rahat uyuyordu.
"Hyunjin!"
"Hm?"
"Ya! Hyunjin-ah!"
Arkasını döndü ve gözlerini açmadan konuştu. "Efendim?"
"Dışardan sesler geliyo, uyuyamıyorum."
Gözlerini araladı ve kolunu uzatıp elini belime koydu daha sonra beni kendine çekti. Diğer elini de kafama koyup göğüsüne yasladı. Uykulu sesiyle mırıldandı. "Uyu Felix."
Şimdi bu kadar yakınken uyumak mümkün mü? Öyle güzel kokuyordu ki şimdi yakın olunca daha iyi alabiliyordum kokusunu. Benim için cennetten bir parça, huzurun, mutluluğun kokusu bu. Çünkü benim mutluluğum da huzurum da Hyunjin'im...
Ne ara bu kadar bağlandım? Ne zamandır bu kadar seviyorum? Nasıl bu hale geldim? Nasıl bu kadar yakınlaştık? Hiç birini bilmiyorum. Benim tek gerçeğim bir anda o oluverdi. Aklımın köşesinden bile en sevdiğim yazar ile bu durumda olacağım geçmezdi. Ama hayat işte en beklenmedik yerden vurur. Bazen alt üst eder kimi zamanda karşına her şeyi unutturacak şeyi çıkartır. Derler ya "hayat tesadüflerle dolu" ben o tesadüfün en güzelini yaşadım sanırım.
Belkide en kötü tesadüf olacaktı hetero bir erkeğe aşık olmak ama tabi bilemezdim. Zamana bırakmak en iyi seçenek gibiydi...
Kokusuyla yavaş yavaş mayışırken kendimi yaşayacağım en huzurlu uykunun kollarına bıraktım.
♪
Seungmin'den
Sabah uyandığımda saat henüz 5'ti. Chan'ın yanından kalkıp dışarıya çıktım. Tabi bu saatte kimse uyanmamıştı. Biraz ileriye gidip yere çömeldim. Mutluydum tabi ki dört yıllık sanal arkadaşımı görmüştüm. Tabi ona göre arkadaş...
Ne kadar flörtöz davransam bile sürekli Friendzone yiyordum. Açılmak çok kez geçti aklımdan ama beni arkadaşı olarak gördüğü belliydi zaten. Zorlamanın bir manası olmadığını düşündüm. Ama unutamadım da. Şimdi...onu böyle yakından görmek bana acı çektiriyordu. Ona bakıp ileride başkası ile evleneceğini düşününce kendimi manyak gibi hissetsemde canım yanıyordu işte. Chan benim için ulaşılmazdı. Bir ünlüden farksızdı. Hani bir idole aşık olursunuz ya onun sizi görmesi için çırpınırsınız. Ama onun sizden haberi bile yoktur. İşte kendimi o fanlar gibi hissediyorum. Çırpındıkça beslediğim aşkta batıyorum...
Arkamda bir kaç adım sesi duyunca kafamı oraya çevirdim. Gelen Chan'dı. Yanıma oturup elini omzuma attı. "Seni yanımda göremeyince merak ettim."
"Uyku tutmadı."
"Düşünceli gördüm seni?"
"Öyleyim..." Biraz düşünüp devam ettim. "Aslında bir konu danışmak istiyorum."
"Tabi. Nedir?"
"Bir arkadaşım birinden çok hoşlanıyormuş, ama arkadaşı olduğu için cesaret edemiyormuş. Yıllardır platonik. Sence doğru mu?"
"Arkadaşından hoşlanmak bana göre yanlış. Ama kalp bu kimi seveceğini bilemezsin. Arkadaşta olur herhangi bir yabancı da. Platonik olmak daha da yanlış. Bunu gizlemesi hem içinde bir yara, hem de karşında ki kişiye takıntılı olmasını sağlar. Bana göre gidip söylemeli, en azından ne tepki vereceğini görmüş olur."
"Ama ya kaybederse. Ya karşısındaki kişi onu reddedip arkadaş ta kalmak istemezse?"
"Kaybetme korkusu...bana göre aşk duygusundan bile baskın bir duygu. Ama deneyip görmeli. Eminim uzun süreli bir arkadaşlığı böyle bir sebepten dolayı bir kalemde silip atamaz. Gerçekten değer veriyorsa böyle olur, vermiyorsa zaten sevmenin bir anlamı yok. Yani gidip söylesin."
"O zaman, Chan ben...ah her neyse."
"Kim bu arkadaş? Ben tanıyor muyum?"
"Hayır. Birkaç kez görmüşsündür ama fark etmedin büyük ihtimal." Sesimi biraz daha alçaltıp fısıltıyla konuştum. "Sen beni ne zaman fark ettin ki zaten."
"Ha? Bir şey mi dedin?"
"Hayır hayır. Hadi çadıra girelim üşüdüm biraz."
🤍
Uyandığımda Felix'le burun burunaydık. Hemen kafamı geriye çektim. Ne ara bu kadar yakınlaştık? Elimi belinden çektim ve yüzündeki saçları kulağının arkasına taradım. Daha sonra gözlerini araladı.
"Günaydın."
Yüzüne bir gülümseme takındı. "Günaydın, dudağındakini düzelt. Kaymış."
Elimi dudağıma attım. Piercingi düzelttim. Gözleri dudaklarımda dolanıyordu. Bir an olsun ayrılmadı gözleri. Sanki sarhoş gibi bakıyordu. Bir elini yanağıma atıp baş parmağını dudağıma koydu.
"Hep merak ettiğim bir his var. Böyle öpüşmek. Yani bunun nasıl olduğunu merak etmişimdir."
Sonra da birden elini çekip iki elini de ağzının üzerine koydu. Utanarak gözlerini kaçırdı. "Özür dilerim bir an ağzımdan kaçtı yani demek istediğim-"
"Deneyelim mi?"
"Ne!?"
"Niye denemek istemez misin?"
Üzerime eğilip yarım ağız sırıttı. Elini yanağıma koydu. Sanki kitlenmiş gibi nefret bile alamıyordum.
Daha sonra büyük bir kahkaha patlattı. Neye güldüğünü bile anlamamıştım.
"Felix seninle uğraşmak çok eğlenceli!"
Of oç yine "şaka" yapmış. Böyle şaka mı olur. Ruhumu teslim ediyodum. Of ya alacağın olsun hıyarjin! Seni peşimde koşturucam.
˙✩°˖˖𓍢ִ໋⋆。˚✯
360 olmuşum😻 🏋🏻♀️
Hıyarlı gecelerrr 😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YB AT!/Hyunlix
FanfictionHyunjin her gün bölüm atmasına rağmen her dakika yb at yazan Felix'e sinir olur. Kim bilebilirdi ki bu ficin onların kaderi olabileceğini... ✨Texting ✨Hyunlix ✨Minsung ✨Chanmin ✨Jeongbin