1.3

36 6 12
                                    

Günün ikinci bölümü, önceki bölümü okumayı unutmayın!

Başımdaki ağrıyla birlikte gözlerimi açtım. Düne dair hiçbir şey hatırlamıyordum.

Kasıklarımda hissettiğim ağrıyla birlikte elim oraya giderken bu sefer de karnım ağrımaya başlamıştı.

Başım çok fena zonkladığında inledim. Bu acıya nasıl dayanacağımı düşünürken en iyisinin ilaç almak olduğunu anladığımda üzerimdeki yorganı kaldırıp ayaklandım.

Gözlerimi odada gezdirdiğimde bu odanın bana ait olmadığını fark etmiştim.

Yerdeki pandufları giydikten sonra elimle alnımı sıvazlayarak odadan çıktım.

Ben evde değildim.

Sonradan beynime işlenen bilgiyle birlikte olduğum yerde çakılırken aklıma tek bir yer gelmişti; dağ evi.

Merdivenlerden hızlıca inip aşağı geldiğimde mutfaktan kokuların geldiğini fark ettim.

Mutfağa girdiğimde pankek yapan bir Egemen bulmayı hedeflemiyordum elbette.

"Egemen? Senin burada ne işin var?" Dediğimde gülerek bana döndü. "Asıl senin ne işin var?" Soruma soruyla cevap vermesine sinir olsam da haklıydı.

Benim burada ne işim vardı?

Karşıdaki masaya oturduktan sonra dirseğimi masaya yaslayıp yanağımı da avcumun içine yasladım.

"Ne düşünüyorsun?" Gözlerimi Egemen'e çevirmeyerek yanıtladım onu. "Dün neler olduğunu ve buraya nasıl geldiğimi."

Yutkunduğunu fark ettiğimde kaşlarımı çattım. "Dün gece ne oldu?" Biraz sert çıkan sesim ile Egemen'in tavırlarını incelediğimde iyice işkillenmiştim.

Boğazını temizleyerek pankekleri kızartmaya devam ettiğinde bir sabır çektim.

Belli ki söylemeyecekti, nasıl olsa daha sonra öğrenirdim. Bu yüzden konuyu daha çok deşmeme gerek yoktu.

"Aç mısın?" Diye sorduğunda biraz düşündüm. "Bilmem." Diye yanıtladığımda güldü. "Kendi karnının aç olup olmadığını nasıl bilmiyorsun?" İşte bunun cevabını bende bilmiyordum.

"Neyse ne, dün gece ne oldu?" Yine yutkundu. Bunu elmacık kemiklerinden anlamıştım.

Ayağa kalktıktan sonra Egemen'in yanına gelip pişirdiği pankeklerden birini ağzıma attım.

"Bu ne?!" Diye bağırdığımda şaşkınlıkla bana baktı. "Bunun ne biçim tadı var böyle?" Pankekimi elimden aldıktan sonra bir ısırık alıp bana baktı.

"Güzel olmamış mı?" Bir elindeki pankekime birde ağzında çiğnediği parçaya baktım.

"Sen benim ısırdığım pankekten mi ısırdın?" Dolaylı yoldan öpüşmüş mü oluyorduk yani?

Geriye kalan pankeki de ağzına attıktan sonra sırıttı. "Benim için sorun yok." Yüzündeki muzip ifade benim dün yaşanan olayları sorgulamamı sağlamıştı.

"Yoksa," diye mırıldandım gözlerimi kaçırarak. "Biz yattık mı!" Egemen'in bir anda öksürük krizine girmesiyle bunun doğru olabileceğini düşündüm.

Kasıklarımdaki ağrı bu yüzden miydi yani?

Nihayet öksürükleri durulduğunda içine derin bir nefes çekti. "Sena, sen salak mısın?" Diye sorduğunda güldüm. "Üzüm üzüme baka baka kararırmış Egemen efendi."

Sanki onu çok delirtecek birşey söylemişim gibi kenarıda duran undan bir avuç aldı. Ne yapmaya çalıştığını anlamak için ona baktığımda birden unu başımdan aşağı döktü.

Dudaklarımın arasından ufak bir çığlık firar ettiğinde Egemen cadı kahkahası atıp salona kaçtı.

Egemenden daha fena bir insandım tabii.

Pankekler yanmasın diye tavadan aldıktan sonra onları kaba koydum. Buzdolabından bir yumurta çıkarıp onu sağ elimle tuttum. Diğer elimle de unu avuçladıktan sonra koştur koştur mutfaktan çıkıp salona daldım.

Egemen koltukta oturmuş kahkahalarla gülmeye devam ediyordu.

Onun bu halde olmasına dudaklarım kıvrılmıştı.

Elimdeki unu kafasına bocaladığım gibi diğer elimle de yumurtayı kafasına vurdum.

Kırılmıştı.

Büyük bir kahkaha patlattıktan sonra salondan çıkıp merdivenlere doğru koşmaya başladım.

Egemen daha ne olduğunu anlayamadan merdivenleri çıkıp odaya girdim.

Yanlış odaya girmiştim.

Bu odanın Egemen'in odası olduğunu fark ettiğimde bir küfür savurdum.

Ben daha ne yapacağımı bilemeden Egemen içeriye daldığında çığlık atıp birkaç adım geriye gittim. Tam arkamda yatak olduğundan gidecek yerim kalmamıştı.

Egemen de beni gördüğü gibi koşmaya başladı. Hızını alamadığında ise ben yatağa, o da üstüme düşmüştü.

Aramızda sadece birkaç santim olması kalbimi deli gibi hızlandırırken koştuğumuz için nefes nefeseydik.

Göğüslerimiz hızlı nefes alışverişlerimizden birbirine çarpıyordu.

"Egemen," diye fısıldadım. Sesim çıkmıyordu. İkimizde bir süre şaşkın şaşkın birbirimize baktık. En sonunda Egemen üzerimden kalkıp boğazını temizledi.

Az önceki kalp atışları arşa mı çıkmıştı yoksa ben mi yanlış duymuştum?

Yicem bunları cok tatlıs bisi oldular yaa

Sarmaşık • TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin