Umut, ne güzel duygusun sen

34 3 6
                                    

Sunghoon'dan

Hemşirenin sözüyle, doktor koşarak içeriye girdi. O an gerçekten beni duyduğunu hissetmiştim. Ama hâlâ göz yaşlarıma engel olamıyordum.

Ancak, her ne kadar ağlıyor olsam da, içimdeki umut biraz da olsa beni mutlu etmişti. Hala vardı bir ihtimal.

Böyle durduğuma bakmayın. Bu iyi halimdi benim. Gerçekten onu kaybetseydim, kendi ellerimle sonunu getirirdim. Bir anda aklıma anılarım gelmeye başladı.

Titremeye, terlemeye ve nefes darlığı yaşamaya başladım. Kenara doğru geçip, ayaklarımı kendime çekip kollarımı sardım. Heeseung kendinden emin olmayan bir şekilde, elini bana doğru uzattı.

"Sunghoon iyi m-"

"DOKUNMA! DOKUNMA BANA! AN-NEM ANN-EM NERDE! ANNEM! GETİRİN ONU!"

"Jay! Jay çabuk şa-rkıyı a-aç!"

"Bir dakika hemen açıyorum!"

Kulağıma gelen müzik... Annem, annemin sesi... Annemin sesi bana huzur veriyor. Elime alıp sarıldığım telefonla, az da olsa rahatlayabilmiştim. Ama titremem hala geçmemişti. Heeseungun kollarına sarılmıştım. O bir yanımda, Jay bir yanımda bana sarılmıştı.

Heeseung bana abi, yeri geldiğinde anne, yeri geldiğinde ise baba olmuştu. Benim geçmişim pek iç açıcı değildi. Heeseung benim kurtarıcım diyebilirim. Beni kurtarmasaydı, belki çoktan anneme kavuşmuş olacaktım. Çok geçmeden, Heeseungın kollarında uyurken buldum kendimi.

Doktorun sesiyle uyandım. Hemen ayağa fırladı ve doktora nasıl olduğunu sordum. İyi olduğunu söylediğinde sanki sabahtan beri nefesini tutuyormuşumda, şimdi serbest bırakmışım gibi rahatladım.

Doktora teşekkürlerimi iletip, görüp göremeyeceği izi sordum. O ise bir gün sonra odaya alınacağını, odaya alındığında gelebileceğimi söylemişti.

Artık Sunoonun arkadaşlarıyla konuşmam gerektiğini düşünüyordum. Onlarda en az benim kadar kötü oldular. Hele de Jungwon! Sunooyu görüp de basıldıktan sonra ikinci ameliyatın sonunda uyanabilmişti ancak.

Beni hastanenin büfesine getirmişlerdi. Ama tek lokma bile yiyemiyordum. Sunoo orada benim yüzümden bu haldeyken, ben nasıl yemek yenileceğini bile unutmuş olabilirdim. Diğerleri bunu farketmiş olacak ki, Jay hemen konuştu.

"Sunghoon, bir şeyler yemelisin biliyorsun değil mi?"

"Sunoo orada benim yüzümden bu haldeyken ben nasıl yemek yerim he! Söylesene Jay?"

"Sunghoon, tam olarak ne olduğunu anlatır mısın?"

Jake in cümlesine karşın önce derin nefes aldım. Sonra başladım anlatmaya.

"Sunoo ile buluşacaktır. Ona açılacak, onu sevdiğimi söyleyecektim... Buluşacağımız yere yaklaştığımda, yolun karşındaki Sunooyu gördüm. Ama ben ona öyle güzel dalmışım ki, ne onun seslenişini, ne de ışık yanmasına rağmen, hızla gelen aracı farkettim. Sonra..."

Yine gözlerim dolmuştu. Kafamı öne eydim. Kendimi o kadar suçlu hissediyordum ki, Sunoo bana ne söylerse söylesin, hakediyordum.

NON Platonic Love (Jaywon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin