Selamünaleyküm çiçeklerimm, beklettiğim için üzgünümmm... Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyoremm💗
-Ne de olsa, kışın sonu bahardır-
"Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kanlı saman içinde, develer cellât, pireler vezir iken... Zayıf ana, kanla yıkanmış beşiği ağıtlarla sallar iken, yıllara prangalanan hikayeler vuku bulmuş.
Bu hikaye, binbir gece masallarına zerre benzemezmiş. Keloğlan'ın karşısına çıkan padişah da, bu masalda hiç yokmuş.Beş oğlan varmış bu masalda. Biri Uzunca, biri Zayıfca, biri Fakirce, biri Arsızca, biriyse Karaca'ymış. Her birinin derdi boyunu aşmış, her birinin çözümü batağa batmış.
Uzunca oğlan, ağanın kızına sevdalıymış. Lâkin bu sevdanın karşılığının olması ihtimalinden yüz çevirirmiş. Koca koca ağalar gelirken onu görmeye, niye baksınmış Uzunca'ya?
Böyle böyle yer bitirirmiş kendini. Böyle böyle geçirirmiş bir gün sonu gelecek olan zamanını.Zayıfca oğlana bakıldığında derdi gözlerinden okunurmuş. Anası hastaymış, bir de beşik kertmesi varmış ki evlerden ırak... Zayıfca, gide gele, gide gele zayıf düşmüş. Kemikleri görünür olmuş, yanakları çökmüş, iri gözleri dışarı çıkmış.
Fakirce oğlana gelinecek olursa, onun derdi belliymiş. "Allah'ım," dermiş. "Bana mal ver, bana kapılar aç, beni mükafatlandır."
Çünkü Fakirce, yıllarca çalışmayan babası ve çirkef, kavgacı anası yüzünden hor görülmüş, itilmiş, kakılmış. Artık hor görenin kendisi olmasını istemiş, istemişte... Niyeti yanlışmış.Arsızca oğlanın, önceleri işlediği günahlar sebebiyle adı çıkmış dokuza, inmek bilmemiş sekize. Ne kız veren olmuş, ne yüzüne bakan. "Ben pişmanım," dese de duyan olmamış, sağır mı olmuş, yoksa inançlarını mı yitirmiş bu insanlar, anlayamamış.
Sıra Karaca'ya gelmiş.
Karaca, yere göğe sığmaz esmer bir çocuk imiş. Yaramaz büyümüş, köylünün anasından içtiği sütü burnundan getirmiş. Amma ve lâkin öyle tatlı, öyle merhametli bir çocukmuş ki, köylü kızdığı kadar da severmiş. Karaca böyle büyümüş, merhametiyle, sevgisiyle, diğer erkeklerden farklıymış. Kaşları çatık gezmezmiş misal, tebessüm sadakadır şiarını benimsermişte gerekmedikçe surat asmazmış.Küçüklükten ismini almış Karaca. İşin esasında ismi farklıymış da, lakabı Karaca kalmış. Karaca büyümüş, gören hay maşaAllah demiş. Namı civar köylere yayılmış. Çalışkan, ahlaklı, namazında niyazında, eli yüzü düzgün, diye. Sırf onu görmeye gelipte merhametinden etkilenen zengin bir tüccar, kızını uzun zamandır namını işittiği bu gençle evlendirmekte karar kılmış. Destansı bir düğünle evlenmişler, kimi demiş talih kuşu Karaca'nın başına kondu. Kimi demiş ne şanslı kız, babadan da şanslı kocadan da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TURNAM YÂRE/SELAM SÖYLE -TÖRE-
SachbücherBir ölüm, kaç hayata mâl olurdu? Bir yetime kaç el sarılırdı, hangi elin sıcaklığı gerçekti, hangi elin bileğine dikenlerden bir bileklik asılıydı? Kan nereye sıçrardı, nerede iz bırakırdı? Ömür o vakit mi biterdi? Gönül o vakit mi ölürdü?