eyvah (sevgilim beğenmezse ne yapacağım korkusu)
zar zor eve gelip kapıyı arkamdan sertçe çekip kapattığımda, yere düşmemi engelleyememiştim. bir elim boğazımı hafifçe tutarken diğer elim de yerden destek alıyordu. bir şey olmasın diye hızlıca koşmuştum, bu da beni oldukça etkilemişti. diğer elimi de boğazımdan çekip yere sabitlediğimde kendime gelmeye çalışıyordum.
"ne yapıyorsun?" hyunjin'in sesini duyduğumda kafamı ona doğru kaldırdım ve boş bir bakış atıp tekrardan yere eğdim başımı. nefeslerim biraz daha düzenli hale gelmiş gibiydi.
beynimden hızlıca geçen düşünceleri bir düzene koymadan istedikleri gibi akmalarına izin verdim. bu sırada da hyunjin bana elini uzatmıştı, ayağa kalkmam için.
hyunjin'in elini tutup ayağa kalktım ve üstümü düzelttim.
"hayırdır? ne bu hal?"
"bir şey yok ya, köpek gördüm sadece," üstümdeki ceketi çıkarıp asarken mırıldandım. hyunjin'e anlatsam elbette beni dinlerdi ama gidip minho'ya saldırma ihtimali de çok yüksekti ve ben arkadaşımın herhangi bir olaya karışmasını istemiyordum.
neyse ki hyunjin fazla sorgulamadı.
"seungmin evde değil, bir şeyler içmek ister misin?"
"evde ne var?" sorduğum soruya karşı hyunjin'in attığı bakışla sustum. cevabını bildiğim sorular sormamalıydım.
daha rahat bir şeyler giyip salona geçip koltuğa oturduğumda hyunjin kapağı açılmış bira şişesi uzattı bana. aslında bira sevmezdim ama üniversitemden dolayı hafif bir şeyler içmem gerekiyordu, geceden kalma olmak istemiyordum.
pek bir şey konuşmadan televizyondaki diziyi izledik, hyunjin birasi bittikten birkaç dakika sonra uyuyakalmıştı. hava da kararmaya başlıyordu zaten. boş bira şişelerini alıp attıktan sonra kapının tıklatılma sesine karşı kaşlarımı çattım.
seungmin'in her zaman anahtarı olurdu ve hyunjin eve birini çağırdıysa uyuyakalmazdı.
kapı deliğinden bakmadan kapıyı açtığımda, kapıyı kapatmamak için kendimi zor tutmuştum. bu geçen bana silah tutan ve zorla minho'nun yanına götüren adamdı.
"nasıl yardımcı olabilirim?" şirince gülümseye çalışarak sorduğumda adam ciddiyetini bozmadan boş boş yüzüme baktı.
"benimle gelerek?" fazla da uzun sürmeyen bir sessizlik sonrası konuştuğunda, kurduğu cümleyle kaşlarımı çattım.
"neden?"
"öyle gerekiyor."
"sizinle hiçbir yere gelmiyorum beyefendi, iyi günler dilerim," adamın yüzüne doğru mırıldanıp kapıyı kapatmaya çalıştığımda ayağıyla kapıyı durdurmuştu.
"lee felix, ben de bu durumdan memnun değilim. ama maalesef aptal arkadaşımın şu an yanında istediği kişi sizsiniz, bu yüzden fazla uzatmamanızı öneririm."
"o aptal arkadaşına söyle, ben onun kovalayıp duracağı bir av değilim. herkes kendi işine baksın," dilime hakim olamayıp mırıldandığımda adam merakla kaşlarını kaldırmıştı.
"iddialısın, arkadaşımın seni neden istediği belli."
"iyi günler," lafı uzatmayıp adamın boşluğundan yararlanıp kapıyı kapatmıştım.
kapının arkasında biraz bekledim ve sonrasında adamın gittiğine emin olduktan sonra içeri geçtim ve uyuklayan hyunjin'e baktım. biraz daha iki büklüm yatarsa vücudu tutulacaktı, ama uyandırırsam kızabilirdi de bu yüzden riske atmadım ve odama geçtim.