"Geçmişteki en doğru karar gelecekteki en büyük pişmanlığı yol açabiliyordu."
Bir bebek gelirdi dünyaya. Bir aile deliler gibi sevinirdi belki, öte yandan başka bir aile acıya bürünürdü onun gelişiyle. Bebekler ağlayarak gelirdi dünyaya. İçinde bulunduğumuz dünyaya da ancak ağlayarak gelinirdi zaten.
Dünyaya geldiği anda bu dünyanın kiriyle kirlenirdi bebek. Masumluğun en saf hali olan bebekler bile dünyaya gelmekle kirlenmişti aslında.
Bir bebek dünyaya gelirdi, ağlayarak.
Bir bebek dünyaya gelirdi, acıları tanımadan.
Bir bebek dünyaya gelirdi, dünyayla yüzleşmeden.
Acılar içinde uyandı Azize. İnleyerek yanında uyuyan eşini dürttü. "Kalk." diyordu bir yandan. Bir eli karnında diğer eli onun omzunda, "Kalk," dedi tekrar. Kocası gözlerini araladı. Uyku mahmurluğuyla, "Ne oldu?" diye sordu. Kadın dişlerini sıkarak bir kez daha inledi. Adam eli karnında acıyla inleyen kadına baktı. Yüzünü endişe kapladı. "İyi misin?" Güçlükle konuştu Azize. "O-o geliyor." Kocası hızlıca yataktan kalktı. Üzerine rastgele bir şeyler geçirdikten sonra karısının yanına gitti. Elinden tuttu ve ona destek olarak onu yataktan kaldırdı. Kadın sancılar içinde bir kez daha inledi.
"Oğ- oğlum..." diyebildi sadece. Kocası onu anladı ve endişeyle onu salondaki koltuğa oturttu. Çocuk odasına girdi ve hızlıca uyuyan çocuğu uyandırdı. Oğlu beş yaşındaydı. "Baba?" dedi. Gözleri acıyordu ve uykusu vardı. " Benimle gelmen lazım, oğlum. " Babasına karşılık, "Neden?" diye sordu. Babası endişeyle ve aceleyle, "Kardeşin doğacak oğlum." dedi. Küçük çocuk sevinçle yataktan kalktı.
Azize'nin acı içinde attığı çığlıkları duyan adamın içini huzursuzluk kapladı. Endişeliydi, çok kaygılanmıştı. "Geldim Azize, geldim." dedi hızla odadan çıkıp oğlunun ve karısının yanına gitti. Evin kapısını açtı. Arabaya koştu ve arabanın kapısını da açtıktan sonra hızla içeri girdi. Azize'nin koluna girdi. Çocuk onların arkasından gelirken o endişeyle kadını arabanın arka koltuğuna oturttu. Azize'nin yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Geçecek, güven bana." dedi. Azize hızlı hızlı nefesler alıyordu. Sesli bir şekilde nefesini dışarıya veriyordu.
Adam oğlunu da ön koltuğa oturttu ve hızla sürücü koltuğuna geçti. Dikiz aynasından endişeyle karısına baktı. "Erken doğum mu?" Azize'nin dudaklarından bir inilti döküldü ve sonra, "İ-iki hafta." dedi. Kocası başını salladı ve gaza biraz daha yüklendi.
Ailesi onun için her şeyin başında gelirdi. Şimdi de karısı için endişeleniyor, ona bir şey olmasından korkuyordu. Gözünün önüne dokuz ay öncesi geldi.
Azize ona hamile olduğunu gösteren sonucu uzatmıştı. Kaşları çatılı, "Ne bu?" diye sordu. Gözleriyle kağıdı gösteren kadın oldukça heyecanlıydı. "Aç bak." Kağıdı açıp yazılanları hızlı hızlı okuyan adam çatılı kaşlarla karısına baktı. "Bu..." Devam etti. "Doğru mu?"
Kadın heyecanla başını salladı. "Düşünsene oğlumuz abi olacak. Onlara güzel bir o-" Kocası sözünü kesti. "Bak, ben..." dedi.
Sıkıntılı bir nefes koy verdi. Azize'nin kaşları çatılmıştı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor, ama hiçbir şey anlayamıyordu. Karşısında huzursuz bir yüz ifadesiyle duran adam onun elinden tuttu. Azize hızla elini onun elinden çekti. "Sen... Bu çocuğu istemiyor musun?" Adam onun elini tekrar tuttu ve birlikte koltuğa oturdular. "Azize, olmaz biliyorsun." dedi. Kadın sinirle ayağa kalktı. "Saçma bir sebep yüzünden mi?" diye sordu hırsla. Dudaklarını aralayan adamı elini kaldırarak susturdu. "Sakın." dedi. "Sakın bana tek kelime etme. Bu konunun savunulacak bir tarafı yok!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanmayan Alev
Teen FictionAlev küçük yaşta sevdikleri tarafından teker teker terk edilmiş, acılarla dolu geçmişi, sırlarla dolu geleceği olan bir kadındır. Büyük bir oyunun içine düşmüş, kocaman bir bataklığa saplanmıştır. Kurtarılmayı beklerken karşısına çıkan insan onu kur...