Umay birden mekânın içerisinde belirince içeridekiler baskın olduğunu düşünüp silahlarına uzandılar. Umay ellerini havaya kaldırıp
"Durun!"
Diye haykırarak kendini tanıtıp neden burada olduğunu anlattı. Gruptan kimse ona güvenmiyordu. Haklıydılar, sonuçta herkesin birbirinin ardından kuyu kazdığı zamanlardaydılar.
Hızlı düşünmesi gerekiyordu yoksa öldürülecekti. Duru görü yeteneğinden yola çıkabilirdi, oldukça mantıklı olurdu. Anarşistler yeteneği bilse zaten robotlar tarafından canice yok edilecek birini öldürmezlerdi. Hele ki aralarına katılmak istiyorsa. En azından öyle düşünüyordu, gerçekten de öyleydi.
"Bakın! Benim bir gücüm var, işinize yarayabilir."
"Neymiş o güç? Hem neden sana güvenelim?"
"Duru görü sahibi bir anneyim, cadı annesi. Ayrıca herhangi biri tarafından öldürülmek istemiyorum, özellikle o yapay zekâ robotlar tarafından!"
Bir süre kimseden ses çıkmadı. Umay hızlı hızlı nefes alıp veriyordu, diğerleriyse bir birbirlerine bir Umay'a bakıyorlardı. Umay yutkunup canı için yalvarmaya başladı. Eğer şu an ölürse hiçbir şey değişmeyecekti. Bunu biliyordu çünkü gücüyle anarşistlere yardım etmesi gerekiyordu. Eğer yardım etmezse hiçbir şeyin değişmeyeceğini aksine kötüleşeceğini söyledi. Gruptan biri nasıl kötüleşeceğini sordu.
"Eğer ki beni şimdi öldürürseniz aranızda ki haini asla öğrenemeyecek, canice katledileceksiniz. Tüm anarşistlerle benim gibi özel yeteneği olan insanlar bulunup toplama kampına götürülüp çipleri çıkartılacak. 2000 yıl önce Almanların Yahudi'lere yaptığı gibi aç biilaç çalıştırılacak, işkence görecek ve ardından öldürülecek... Eğer şanslıysak bizden sabun yaparlar ve ruhumuz biraz daha yaşama imkânı bulur. Dediğim gibi eğer yardımımı kabul etmezseniz yok olacaksınız!"
Derin ve gergin bir sessizlik ortamda uzun bir hâkimiyet kurdu. Herkes göz ucuyla birbirine bakıyordu, bu hain kim olabilirdi? Aralarından fiziksel ve ruhen en güçlü kişi çıkıp konuşmaya başladı.
"Bunu bir casus olarak kendini kurtarmak için söylemediğini nereden bilelim ya da bizi birbirimize düşürmek için söylemediğini?"
Cümleyi adamla aynı tonda ve aynı anda Umay'da söylemişti. Hepsi şaşırıp silahlarını aşağı indirmişlerdi. Evet, tahmin edilmesi kolay bir cümleydi fakat konuşma tarzıyla tonlamaları bire bir kopyalaması? İşler ilginçleşmeye başlamıştı. Herkes şaşırmış bir şekilde fark edilemeyecek biçimde birbirlerine bakmaya devam ettiler. Umay'la konuşan kadın kendini tanıtmaya başladı.
"Ben Deniz, sen zaten bu grubun lideri olduğumu ve niçin birlikte olduğumuzu biliyorsun."
"Senin son şaman olduğunu da biliyorum Denizciğim. Hatta gelmiş geçmiş en güçlü şamansın. Aynı benim kızımın gelmiş geçmiş en güçlü cadı olduğu gibi."
"Asena'nın varisi, son cadı."
Diye tamamladı Deniz.
Haber çabuk yayılmıştı. Haberi duyan her sistem karşıtının içinde büyük bir umut ışığı belirmişti. Her şey değişecekti. Değişim çoktan başlamıştı bile. Fakat haberin bu kadar çabuk yayılmasının dezavantajları da vardı. Casusların, yandaşların ve robotların artık her şeyden haberleri vardı. Cadının Osiris Rahibi'yle olduğundan, Umay'ın son şamanla tanıştığından, İzmir'de ki o anarşist gruptan... Her şey zorlaşacaktı, Umay bunun farkındaydı. Kızını uyarmalıydı. Fakat ışınlanamazdı, çünkü eğer ışınlanırsa robotlar onları bulurlardı. Şimdiden çipleri kontrol altına almış olmalılardı, başka bir çözüm yolu bulmalıydı. Aklına Deniz geldi. O bir şamandı, ruhlarla iletişime geçip Asena'ya haber yollayabilirdi. Bunu deneyecekti. Sonuçta Deniz'e teklif ederse hiçbir şey kaybetmeyecekti. Hatta belki ön görüsü kadar kötü sonuçlanmayacaktı. Deniz'le karşılaşır karşılaşmaz onunla ilgili bir görüsü olmuştu, Deniz Asena'ya haber yollamaya çalışırken beyin kanamasından ölüyordu. Deniz'in yanına gitti, görüsünü anlattıktan sonra bu sonuca mal olabilecek ricasında bulundu. Deniz hafifçe gülümsedi.
"Duru görü sahibisin ama beyin kanserimi göremiyorsun."
Umay kızarıp bozardı, ne diyeceğini bilemiyordu. Beynindeki tümör patlayıp kanamaya neden olmuş olmalıydı diye düşündü. Kanserin çaresi bulunmuştu fakat sadece zenginler içindi. Eğer yeteri kadar paran varsa dördüncü seviye kanseri bile bir hafta içinde tamamen atlatabilirdin. Fakat paran yoksa ancak ölümünü yavaşlatabilirdin.
"Özür dilerim."
"Özür dilenecek bir şey yok Umay, gerçekten. Sadece takılıyorum."
Sesi oldukça yumuşak ve anlayışlıydı. Deniz'in teklifi kabul edip etmeyeceğinden emin olamıyordu. Önünde evet ve hayır cevabıyla olma ihtimali arttıracak bir sürü sonuç vardı, hangisinin gerçekleşeceğini bilmek oldukça güçtü. Umay o kadar güçlü değildi. Keşke daha güçlü olabilseydi, bunu çok istiyordu. Kızı onu son beş ayda çok iyi eğitmiş olsa dahi bazen çalışmak yetmiyordu.
Umay düşünceleri arasında kaybolmuşken Deniz'in sesiyle irkilerek düşüncelerinden sıyrıldı. Riskli olduğunu bildiği halde kabul etmişti. Umay robotlara yakalanmadan evladına ulaşabileceği için mutluydu fakat Deniz için de endişeliydi. Ya hastalığı kötüleşirse, ya görüsündeki gibi ölürse? O zaman vicdanı nasıl rahat edecekti? Derin derin nefes alıp vermeye başladı. Sakin kalması gerekiyordu.
Umay sakin kalmaya, gerginliğini belli etmemeye çalışırken Deniz her zaman meditasyon yaptığı odaya geçti. Matın üzerinde bağdaş kurdu, ellerini her zamanki pozisyonuyla karın hizasında dikdörtgen biçimi çıkacak şekilde birleştirdi. Gözlerini kapatıp burnundan derin bir nefes alıp ağzından verdi. Tamamen odaklanana kadar nefesini saydı. Çakralarının açıklığından emin olunca sakince matın üzerine uzandı. Tavana asılı bir ip düşündü, ruhunun ip yardımıyla vücudundan ayrıldığını hayal etti. Ruhu yavaşça vücudundan ayrılmaya başlamıştı. Yaklaşık on beş dakika sonra ruhu yanı başında dikiliyordu. Tek bağlantıları pamuk ipliği inceliğinde, göbek bağına benzeyen bir uzantıydı. Etrafına bakındı, etrafında bir sürü bulanık varlık vardı. Bunlar arafta kalan huzursuz ruhlar olmalı diye düşündü. Çok zamanı yoktu, diğer ruhlarla oyalanmadan Firavun Khufu'nun ruhuna ulaşmalıydı. Astral seyahat normalde de tehlikeliyken onun gibi beyin hastalığı olan biri için tehlike kat ve kat fazlaydı. Yapay zekânın sömürüsünden çıkmak için her şeyini verirdi. Zaten neyi kalmıştı ki, sadece kendisi vardı. Tüm ailesi ya toplama kampına alınmış ya da gözünün önünde parçalara ayrılmıştı. Oysa tüm bunlar olurken yatağının altında gizlenip kalp atışını yavaşlatmaya çalışıyordu. Eğer bu güce sahip olduğunu daha önceden fark etseydi ailesi halen yaşıyor olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Cadı
Fantasy3000'li yıllar, robot disyopyasında yaşayan cadılar, mutantlar, gece yaratıkları... Barış sağlanacak mı yoksa büyük bir savaş mı bekliyor bizleri?